Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Casanova`nın Aşk Mönüsü By: vexed Date: May 18, 2015, 10:26:00 AM


"Aşk ve Damak Ziyafetçisi"

Giacomo Casanova'nın "cinsel gücü" herkesin malumu. Bilinmeyen yönü ise aşka ve kadınlara bakışıyla yemek kültürü arasındaki paralellik. Eva Eckstein imzalı "Casanova'nın Aşk Mönüsü" bunu anlatıyor.

"İstiridyeleri dilimizin üzerine yerleştirdikten sonra, birbirimizin ağzından emiyorduk... Tapınılan yaratığın ağzından emilen istiridye sosu, yani onun tükürüğü ne kadar da leziz oluyor! Böylesine güzel istiridyeleri çiğner ve yutarken aşkın gücünün ortaya çıkmaması mümkün değil."

Her güzel yemek onda aşk yapma arzusu uyandırırken, geçirdiği ateşli aşk sahneleri de her zaman küçük bir aperatifle noktalanıyordu. Bu yüzden onun aşk yemekleri istiridye, kum midyesi ve bilumum kabuklu deniz hayvanları, sıcak çikolata ve şampanya gibi afrodizyak etkisi yüksek yiyecek ve içeceklerden oluşuyordu.

"O" dediğimiz Casanova. "Hayatım" adlı kitabının bize gösterdiği gibi, Casanova'nın her aşk macerasında damak zevki de önemli rol oynadı. Casanova'nın kitabının hangi sayfasını açarsanız açın, sadece aşka değil yemeğe de rastlıyorsunuz. Eva Eckstein'in yazdığı "Casanova'nın Aşk Mönüsü" ünlü çapkının sevdiği yemeklerin tariflerinin de işin içine katıldığı böyle bir "hoş deneme."

Şair, yazar, mason, simyacı, kumarbaz, Fransız devlet piyangosunun kurucularından biri, diplomat ve Venedik Engizisyonu'nun hizmetinde çalışan bir ajan olan Casanova (1725-1798) zamanın kralları, imparatorları, papaları ve bilimadamlarıyla da irtibatlıydı. Ama aynı zamanda sahtekârlar ve pezevenklerle iş çeviriyor, hem saraylara hem de batakhaneler ve randevuevlerine konuk oluyordu. En önemli özelliği ise Avrupa'yı bir ucundan diğer ucuna gezdiği yolculuklarında, onu erotik maceralara götürecek hiçbir imkânı atlamamasıydı. Soylu hanımlar, onların oda hizmetçileri, fahişeler ve artistler, hepsi onun sevgilisiydi.

Serseri hayatına rağmen Casanova hiçbir yerde aşk, kumar ve yemek yeme zevkinden mahrum kalmadı. Kendisinin de itiraf ettiği gibi, sıcakkanlılığı onu bedensel hazların cazibesine karşı çok hassas kılmıştı: "Bedensel haz kültü, hep en önemli şey olmuştur benim için. Hiçbir zaman hayatımda daha önemli bir şey olmadı. Hep öbür cinsiyet için yaratıldığımı düşündüm, onun için de onu hep sevdim ve elimden geldiği kadar kendimi sevdirdim. Yemek yemenin verdiği hazlara da tutkuyla bağlıydım."

Evet, Casanova sadece kadınlara değil yemeğe de düşkündü. Usta bir Napolili aşçının elinden çıkma ‘makaroni pastete,' İspanyollar'ın ‘olla potrida'sı, ternöv usulü pişirilmiş bir morina balığı ve nefis kokuları haiz av etleri gibi bol baharatlı yemeklere ve oluşumunu tamamladığı, içindeki gözle görülebilen küçük canlılardan anlaşılan peynir çeşitlerine bayılıyordu Casanova.

Bunda, yaşadığı Rokoko döneminin de etkisi büyüktü. 1725'ten 1798'e kadar süren yaşamı bu döneme rastlıyor. Rokoko, yoğun duyguların önemsenmediği, hayatın hafife alındığı ve geçici aşkların yaşandığı bir dönem. Aynı doğrultuda, yeme içme zevkinin aşk yapmaktan daha az önemli olmadığı bir çağ. Casanova için bu iki haz aynı derecede önemliydi.

Bir gurmeydi Casanova. Seyahat ettiği ülkelerin mutfak sanatlarıyla yakından ilgileniyor, gittiği her yerde, tamamlayamadığı Peynir Ansiklopedisi için bilgi topluyordu. Bu nedenle yazılarında, sadece katıldığı muhteşem akşam yemeklerini değil, her ülkeye özgü spesiyaliteleri ve tadı damağında kalan yemekleri de öğreniyoruz.



SiteMap - İmode - Wap2