Onlara inanmak istemiyordum. İnanmak istediğim Lucian'ın benden hoşlandığı ve bunun bir oyun olmadığıydı.
Durdu ve bakışlarını bana doğru çevirdi. Çok önemli bir şey söyleyecek gibi doğruldu.
"Dün gece konuştuklarımızı düşündün mü?"
"Fotoğraflar üzerinde çalışıyordum. Sonra da uyuyakalmışım. Çok yorulmuşum."
"Düşün Haven! Yapabileceğin çok fazla şey var."
"Tam olarak ne istediğinden emin değilim."
Eğildi ve kulağıma fısıldadı. Nefesi tüylerimi diken diken ederken yaralarım acıyor, batmaya başlıyordu.
'Ruhun…" dedi. "Bana ruhunu ver lütfen.'
(Tanıtım Bülteninden)
Türkçe
534 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm
İstanbul, 2014
ISBN : 9786054688340
Liste Fiyatı: 24.00 TL.
Ynt: Illuminate - Aimee Agresti By: Bendis Date: February 06, 2015, 01:05:36 PM
İLLUMİNATE(BanaRuhunuVer) - Aimee Agresti
Optimum Kitap / 531 SAYFA
PUANIM: 3
* * *
Kitabın fantastik olduğu kapağından belli zaten. Haven'in melek olduğunu da kapak resminden anlamıştım ben. Yanılmamışım. Haven iyi ruhlu meleklerden. Fakat henüz bunun farkında değil. Ve kötü ruhlar peşinde. Prens dedikleri aslında şeytan. Aurelia, Lucian ve diğerleri de Şeytan'ın müridleri diyebiliriz. Amaçları ise Haven'in kendi taraflarına çekmek ve ruhuna sahip olmak.
Aslında kurgu olarak güzel fakat kitap fazla uzatılmış gibi geldi bana. Aslında kitap 200 sayfalık bana göre. Ama yazar uzatmışta uzatmış.. Ee bu da bir yerden sonra sıktı beni. 2-3 gün gibi bir ara verdim ve tekrar başladım kitaba. En sonunda bugün inat ettim ve bitirdim.
Sonunda beni şaşırtan bir olay dışında beni heyecanlandıran pek bir şey olmadı. Aksiyon sahnelerinin azlığı canımı sıkan etkenlerden biri. -Ahh bu kitabı Jennifer yazsaydı böyle mi olurdu diye düşündüm kitabı okurken.-
Haven'in peşine düşen Aurelia onu otelinden çalıştırmak için burs verir. Bizim hiç bir şeyden haberi olmayan kızımızda bunu iş olarak düşünür ve gider. Aynı zamanda peşinde Dante ve Lance ile birlikte. Onları bekleyen tehlikelerden habersiz orada çalışmaya başlarlar.
İlk başta her şey güzel giderken Haven kaldığı odada bir geçit ve gizemli bir kitap bulur. Kitap ona ne yapması gerektiğini söylerken gizli geçitte de herkesin gerçek yüzünü görür. Öğrendikleri ona ağır gelse de Dante ve Lance ile bir plan yaparlar ve Aurelia ile Ekib'ini alt ederler.
İşin sonunda Lucian'ın ölmesine üzüldüm. Haven'a aşık olmuştu çünkü. Ve tek derdi kurtulmaktı. Ruhunun kurtulması içinde ölmesi gerekiyordu. Kendini Haven'ın gözleri önünde ateşe atması duygulandırdı. Dante'yi sevdim. Çatlak, matlak ama sevdim bu çocuğu.
Lance'in bu utangaç halleri de tatlıydı. Ama keşke çocukların yaşları küçük olmasaydı dedim ben. 16 yaşında olmaları eksi bir puan benim için.
Eğer ben yavaş ilerleyen kitapları severim, sıkılmadan okurum diyorsanız okuyun derim. Ama yok heyecan, aksiyon istiyorum diyorsanız aradığınızı bu kitapta bulamazsınız.
Çünkü olaylar yavaş ilerliyor ve bir yerden sonra insanı sıkıyor. İnsan okurken hareket, aksiyon istiyor. Ama bu kitapta onlar pek fazla yok. Son sahnelerde bir kaç aksiyon sahnesi vardı onun dışında olaylar monoton ilerliyor.
Tabi ben ikinci kitabı da okumak istiyorum. O gizemli kitapta Haven ile konuşan kim merak ediyorum. Bence babası. Çünkü Haven bir ormanda bulunmuş. Kesin bu işin içinde bir iş var, benden söylemesi. Onun için kitabı okumadan önce iyice bir araştırın derim.
Optimum Kitap / 531 SAYFA
PUANIM: 3
* * *
Kitabın fantastik olduğu kapağından belli zaten. Haven'in melek olduğunu da kapak resminden anlamıştım ben. Yanılmamışım. Haven iyi ruhlu meleklerden. Fakat henüz bunun farkında değil. Ve kötü ruhlar peşinde. Prens dedikleri aslında şeytan. Aurelia, Lucian ve diğerleri de Şeytan'ın müridleri diyebiliriz. Amaçları ise Haven'in kendi taraflarına çekmek ve ruhuna sahip olmak.
Aslında kurgu olarak güzel fakat kitap fazla uzatılmış gibi geldi bana. Aslında kitap 200 sayfalık bana göre. Ama yazar uzatmışta uzatmış.. Ee bu da bir yerden sonra sıktı beni. 2-3 gün gibi bir ara verdim ve tekrar başladım kitaba. En sonunda bugün inat ettim ve bitirdim.
Sonunda beni şaşırtan bir olay dışında beni heyecanlandıran pek bir şey olmadı. Aksiyon sahnelerinin azlığı canımı sıkan etkenlerden biri. -Ahh bu kitabı Jennifer yazsaydı böyle mi olurdu diye düşündüm kitabı okurken.-
Haven'in peşine düşen Aurelia onu otelinden çalıştırmak için burs verir. Bizim hiç bir şeyden haberi olmayan kızımızda bunu iş olarak düşünür ve gider. Aynı zamanda peşinde Dante ve Lance ile birlikte. Onları bekleyen tehlikelerden habersiz orada çalışmaya başlarlar.
İlk başta her şey güzel giderken Haven kaldığı odada bir geçit ve gizemli bir kitap bulur. Kitap ona ne yapması gerektiğini söylerken gizli geçitte de herkesin gerçek yüzünü görür. Öğrendikleri ona ağır gelse de Dante ve Lance ile bir plan yaparlar ve Aurelia ile Ekib'ini alt ederler.
İşin sonunda Lucian'ın ölmesine üzüldüm. Haven'a aşık olmuştu çünkü. Ve tek derdi kurtulmaktı. Ruhunun kurtulması içinde ölmesi gerekiyordu. Kendini Haven'ın gözleri önünde ateşe atması duygulandırdı. Dante'yi sevdim. Çatlak, matlak ama sevdim bu çocuğu.
Lance'in bu utangaç halleri de tatlıydı. Ama keşke çocukların yaşları küçük olmasaydı dedim ben. 16 yaşında olmaları eksi bir puan benim için.
Eğer ben yavaş ilerleyen kitapları severim, sıkılmadan okurum diyorsanız okuyun derim. Ama yok heyecan, aksiyon istiyorum diyorsanız aradığınızı bu kitapta bulamazsınız.
Çünkü olaylar yavaş ilerliyor ve bir yerden sonra insanı sıkıyor. İnsan okurken hareket, aksiyon istiyor. Ama bu kitapta onlar pek fazla yok. Son sahnelerde bir kaç aksiyon sahnesi vardı onun dışında olaylar monoton ilerliyor.
Tabi ben ikinci kitabı da okumak istiyorum. O gizemli kitapta Haven ile konuşan kim merak ediyorum. Bence babası. Çünkü Haven bir ormanda bulunmuş. Kesin bu işin içinde bir iş var, benden söylemesi. Onun için kitabı okumadan önce iyice bir araştırın derim.
Teşekkürler yorum için
