Arşiv Anasayfa Dünya Tarihi
Sayfalar: 1
Tartışmalı Topraklar: Filistin By: Asortik Hatun Date: July 29, 2014, 12:33:30 PM
Köklü ve kadim bir geçmişe sahip olan Filistin, 400 yıllık Osmanlı egemenliğinin ardından tarihinin belki de en karanlık dönemine adım atmıştır.

1917’de bölgeyi ele geçiren İngiltere, günümüzde Filistin sorunu olarak anılan meselenin kurucu öznelerinden biridir.

Mehmet AKÇA

Karabük Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ABD

Filistin adı, MÖ 10.000-5.000 yılları arasında bu topraklarda yaşamış olan kavme bağlanmış olup İbranilerce bu halka Pelishtin ve bölgelerine de Pelesheth denilmiştir.

Filistinlilerin ülkesi anlamına gelen Plesheth nedeniyle de bu coğrafya Filisin adını almıştır. Roma kaynaklarındaysa bu bölge Palestina olarak geçer.

Filistinlilerin MÖ 12. yüzyılda Girit’ten ve Anadolu kıyılarından geldikleri tahmin edilmektedir.

Ancak bu topraklara daha önce Arabistan yarımadasından göç eden Sami ırkından insanlar yerleşmişlerdir.

Filistin’e ilk gelenler arasında Kenaniler (Canaans) olduğu bilinmektedir. İncil’de Filistin adı Kenaneli yani Kenan Diyarı olarak geçer.

Bir iddia olmakla birlikte, bazı arkeolojik bulgular bugünkü Kudüs şehrinin Kenanilerin bir kolu olan Yebusi’ler (Jebusites) tarafından inşa edildiğini göstermektedir.

Birçok kaynakta Kudüs’ün adı Yebus olarak geçmektedir. Kenaniler ise Kudüs şehrini barış anlamına gelen Roshalm, Shalem ve Orossalem gibi isimlerle ifade etmişlerdir.

Yahudilerin Filistin ile olan tarihi bağları esas itibariyle Tevrat’a dayanmaktadır.

Tevrat’ın yaradılışa ait olan ilk kitabı Genesis’e göre Yahudi kavminin başlangıcı İbraniler’dir ve en yüce dedeleri ise Abraham (İbrahim) dir.

İbrahim’den sonra kabilenin başına oğlu İshak, ondan sonra ise, İsrail adını alan Jacob (Yakup) başa geçmiştir ki onunla birlikte İbraniler Beniisrail yani İsrailoğulları veya İsrail kavmi adını almıştır.

Filistin toprakları üzerinden kadim bir geçmişe sahip olarak ve Tanrı tarafından bu toprakların kendilerine vaat edildiği (Eski Ahit’e göre) fikrine dayanarak, bir gün yeniden MS 70’de Romalılarca uzaklaştırıldıkları kutsal topraklarına dönmeyi ülkü edinmişlerdir.

Filistin toprakları, üç semavi dinin de ortaya çıktığı bölge olması ve üç semavi dinin de kutsal kabul ettiği Kudüs şehrini içinde bulundurması sebebiyle tarih boyunca birçok dini mücadelenin merkezi olmuştur.

Birçok kez fetih ve istilalara maruz kalan Filistin’in sınırları sürekli değişmiş ve bu nedenle bu topraklara belirgin siyasi sınırlar çizmek mümkün olmamıştır.

Sırasıyla Yahudi Krallığı, Babil, İran, Helen, Roma, Bizans İmparatorlukları, İslam Devleti, Haçlılar, Eyyubiler, Memlükler, Osmanlı Devleti ve son olarak İngiltere’nin hakimiyetinde kalmıştır.

Köklü ve kadim bir geçmişe sahip olan Filistin, 400 yıllık Osmanlı egemenliğinin ardından tarihinin belki de en karanlık dönemine adım atmıştır.

1917’de bölgeyi ele geçiren İngiltere, günümüzde Filistin sorunu olarak anılan meselenin kurucu öznelerinden biridir.

Bu itibarla meselenin temellerine inerek bugünkü gelinen noktayı anlamada Filistin’deki İngiliz manda yönetimi dönemi büyük önem arz etmektedir.

Bu kapsamda çalışmada manda yönetimi; Geçiş Dönemi, Birinci, İkinci ve Üçüncü Dönemler olarak ele alınacaktır.

Bu sınıflandırmanın belirlenmesinde, yıllara göre gerçekleşen başat olaylar ve konjonktürel gelişmeler göz önünde bulundurulmuştur.

İngiltere’nin Filistin’de hakimiyetinin başlangıcından sonuna kadar izlediği politikalar, gerçekleştirdiği, gerçekleştirmeye çalıştığı ya da göz yumduğu tüm noktalar ele alınmaya çalışılarak sorunun bileşenleri üzerinde durulacaktır.

Dini, kültürel, ideolojik ve kanaate dayalı inançlar temelinde beliren Filistin sorunu, siyasi temsil, toprak mülkiyeti ve egemenlik haklarının ihlali çerçevesinde vücut bularak gelişmiş ve sorunlar katlanarak günümüzdeki halini almıştır.

Bu minvalde meselenin aktörlerini ve sorunun kökenlerini saptayarak, günümüze kadarki süreçte yaşanan dönüm noktalarını tespit etmek çalışmanın esas gayesidir.

1.1. 1917-1922 Geçiş Dönemi

Osmanlı yönetimi altındaki Filistin, Güney Suriye’ye bağlı bir vilayettir. Bölge Beyrut ve Şam vilayetleri ile Kudüs özel idari birimi arasında bölünmüştür.

Birinci Dünya Savaşı devam ederken alevlenen Arap Milliyetçiliğini körükleyerek Ortadoğu’da büyük bir Arap Devleti kurulması ve başına Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in geçirilmesini öngören İngiliz-Arap antlaşmasını (Hüseyin-McMahon/14 Temmuz 1915) yok sayarak 1916’daki Syke-Picot gizli anlaşması ile bölgeyi Fransa ile paylaşmaya karar veren İngiltere, -her ne kadar Filistin için kesin bir ibare yer almasa da- 1917-1920 arası dönemde Filistin’i askeri idaresi altında tutmuştur.

Kendisine bağlı bir Arap Devletinin bölgedeki çıkarları için önemli olduğunu düşünen İngiltere, Araplarla olan iletişimini kesmeyerek Şerif Hüseyin’in isteklerini yerine getireceğini bildirirken bir yandan da bölgenin geleceği için çok farklı bir gündemle karşı karşıya kalmıştır.

Tüm dünyada yükselen milliyetçilik, asırlardır ötekileştirilen Yahudi toplumunu da etkilemiş, özellikle Rusya’daki Pogromlar sonucu radikalleşen Yahudilerin bir kısmı kutsal saydıkları topraklara (Siyon-Filistin) dönüş için örgütlenmeye başlamışlardır.

Modern siyasal Siyonizmin ilk girişimi 1884’te kurulan Siyon Aşıkları örgütüdür.

Siyonizmin bayraktarlığını, aslen Macar olan 1896’da yazdığı Yahudi Devleti kitabıyla gazeteci Theodor Herzl yapmıştır.

1897’de Basel’de ilk kongresini yapan Siyonistler, kurdukları Dünya Siyonist Örgütüyle tüm dünyadaki Yahudileri örgütlemeye ve davalarına karşı uluslararası toplumun desteğini almaya çalışmışlardır.

Nitekim Londra’daki Siyonist sözcüsü Weizmann’ın önderliğinde İngiliz kamuoyundan büyük bir destek görmüşler ve 2 Kasım 1917’de dönemin İngiliz Dış işleri Bakanı Arthur James Balfour’un adıyla literatürdeki yerini alan Balfour Bildirgesi’nin yayınlanmasını sağlayacaklardır.

Bu bildirge Yahudilerin asırlardır hayal ettikleri devletlerini kurmaları için attıkları en önemli adımdır.

İngiltere’nin savaş stratejisi ve diaspora baskıları sonucu attığı bu adım yıllar geçtikçe başına açacağı büyük sorunların habercisiydi.

Muğlak bir dille kaleme alınan Balfour Bildirgesi Yahudiler için Filistin’de bir “milli yurt” kurulmasını öngörmektedir. Filistin için daha önce Araplarla anlaşan İngiltere şimdi de aynı bölge için Yahudilere sözler vermektedir.

1917-1920 arası dönemde verdiği sözler nedeniyle uzlaşma zemini tesis etmeye çalışan İngiltere, 3 Ocak 1919 tarihinde Londra’da “Hicaz Arap Devleti” adına Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal ile Weizmann’ı Arap-Yahudi işbirliğine ikna etmiştir.

Emir Faysal, kurulacak Büyük Suriye-Arap Devleti için Yahudi göçünün desteklemesini ve Yahudi devletinin kurulması hariç Balfour Deklerasyonu’nu da kabullenmiştir.

Bu arada Filistin’de 1918 itibariyle nüfusun yaklaşık % 5’ini temsil eden Yahudiler göç dalgalarıyla(aliyah-yükseliş) nüfuslarını giderek artırmışlardır.

Öyle ki 1919-1923 arası dönemdeki 3.aliyahta 30 bin Yahudi Filistin’e göç etmiştir.

24 Nisan 1920 günü San Remo’da alınan kararlar Ortadoğu’da yeni sınırların çizilmesine yol açmıştır.

Suriye ve Lübnan Fransız mandasına, Filistin, Ürdün ve Irak ise İngiliz mandasına bırakılmıştır.

Bu karar hem Emir Hüseyin ile yapılan antlaşmaya hem de Faysal ile Weizmann arasındaki antlaşmaya ters düşmektedir. Bu nedenle karara hem Arapların hem de Yahudilerin tepkisi büyük olmuştur. 1921’de bazı ayaklanmalar çıkmıştır.

İngilizlerce 3 Haziran 1922’de Dünya Siyonist Örgütü’ne gönderilen mektupta Balfour Deklerasyonu’nun bir Yahudi Filistin’i yaratma anlamına gelmediği açıklanmıştır.

Bu açıklama sonraki 27 yıl boyunca Balfour Deklerasyonu’ndaki erozyonun başlangıcı olmuştur…
Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: wiswis12 Date: August 14, 2014, 11:18:26 PM
teşekkür
Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: Lodlest Date: September 01, 2014, 12:38:22 AM
teşekkürler

Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: denizinfisiltisi Date: September 15, 2014, 01:41:06 PM
Tesekkurler
Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: bcesmeli Date: November 13, 2014, 06:32:34 PM
Bugünlerin popüler konusu Mescidi Aksa'nın israil askerlerince işgali konusunda çıkan çok yüksek seslere 1969 yılından cevap var... 1969 da israil askerleri mescid-i aksa'da büyük bir yangına sebep olduklarında dönemin başbakanı golda meir şunları söylemiş: "o gece sabaha kadar korkumdan uyuyamadım. zannediyordum ki müslümanlar dört bi taraftan israile girecekler. lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. işte o zaman idrak ettim ki: biz dilediğimizi yapabiliriz, zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir."   ne güzel bir vasiyet değil mi... Bu sözlerin aksini ispatlayacak davranışları ortaya koymadıkça çok haklı bir itiraz imkanımız olacağını da sanmıyorum...
Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: correggio Date: November 17, 2014, 01:39:06 AM
eyvallah güzel bilgiler
Ynt: Tartışmalı Topraklar: Filistin By: alican453525 Date: November 20, 2014, 09:54:29 PM
ingilizlerle birleşip osmanlıya karşı gelmişler sonrada osmanlıyı mumla aramışlardır

SiteMap - İmode - Wap2