Arşiv Anasayfa Kariyer ve Kişisel Gelişim
Sayfalar: 1
Stresle Dost Olmak By: Mavi_Kiyamet Date: November 25, 2013, 01:39:51 AM
stresle nasıl dost olunur - psikologların stres görüşleri - hayatın yükünü taşımak - hayata bakış açımız - algılamalarımız ne kadar doğru

 Binlerce ton yükün altında ezilir gibiyim. Yük mü ağır? Yoksa ben mi taşıyamıyorum?


 Evde bir sürü iş beni bekliyor. Hafta sonu akrabaları davet ettim. Ev tam takır kuru bakır. Alışverişe çıkmam gerek. Bir haftadır büyük kızın dişleri ağrıyor. Hastanede ne sıra vardır şimdi? İşten izin almak da ayrı bir dert. Oğlanın da öğretmeni telefonla aradı. Okulda arkadaşlarıyla sık sık kavga ettiğinden ve dersleri iyi dinlemediğinden şikayetçi. Akşam olacak da ödev zamanı gelecek diye aklım çıkıyor. Bu ara, amcamın kızı ameliyat olmuş. Ziyaretine de bir türlü gidemedim, ayıp oldu kızcağıza.


 Bak, elektrik süpürgesi de tam bozulacak zamanı buldu. Zaten ütü buhar vermiyordu. Ay sonu yaklaştı. Doğal gaz, dershane taksitleri, kredi kartları… Üstüne üstlük, eşim de son günlerde evin dağınıklığın kendisine ve kendime ilgi göstermediğimden, alınganlığımdan muzdarip. Haksız da değil! Bazı şeyleri! görev edasıyla yaptığımı inkar edemem doğrusu.


 Kimseye yetişemiyorum. Beni sormayın, sıra gelmiyor zaten. Bir haftadır boğazlarım ağrıyor, halsizim. Son günlerimde uykularımda yarım yamalak. Biraz da midem ağrıyor. Hiçbir şeye yoğunlaşamıyorum. namazlarımı aradan çıkarayım diye alelacele ya kılıyorum, ya kaçırıyorum Kafam savaş meydanı gibi. Çocukların en ufacık yaramazlığında patlıyorum adeta. Laf aramızda el kaldırdığım da oluyor. Vicdan azabı çekiyorum sonra. Nasıl davranmam gerektiğini biliyorum ama bir türlü uygulayamıyorum.


 Eş olmanın getirdiği sorumluluklar, anne olmanın verdiği sorumluluklar, işyerindeki sorumluluklar, en önemlisi de kul olmanın getirdiği sorumluluklar…


Bu cümlelerden bazıları tanıdık geliyorsa yazıyı okumaya devam edin lüften!


 Stres kapınızda, evde misiniz?’


Stres, vücudumuzun verdiği birtakım talepler ve zorluklar karşısında verdiği içsel bir tepkidir. Yaşam döngümüzdeki değişiklikler, sağlık sorunları, ekonomik sıkıntılar, doğal afetler, ölümler, ikili ilişkilerde yaşanan duygusal sorunlar, aile içi huzursuzluklar, evlilik dışı ilişkiler stres mekanizmasını harekete geçirir.


 Ve stres kapıyı çalar. “Ben geldim, evde misiniz?” diyerek girer ve başköşeye oturur. Yönetimi ele geçirir. Olağanüstü hal ilan eder. Yorgun düşen vücutta, mide ve boşaltım sisteminde sorunlar, kronik yorgunluk, kas sıkışması, kalp ve baş ağrısı, cilt problemleri, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes darlığı, tansiyon, ateş, soğuk terleme gibi sıkıntılar baş gösterir. Daha bitmedi… Boş vermişlik, isteksizlik, çabucak parlama, unutkanlık, kararsızlık, dikkat dağınıklığı, uyku sorunları, cinsellikte durgunluk, sürekli olumsuz düşüncelere odaklanma, alkol-sigara vs. Liste böyle devam etmekte…


İçeride neler oluyor? “Ya savaş, ya kaç”


Vücudumuz her türlü saldırıya fiziksel ve duygusal tepkiler verir. Tehlike olarak algıladığı zorlayıcı stresli bir durumun akabinde çanlar çalmaya başlar. İki seçeneği vardır: Savaşmak ya da kaçma Hangisini seçerse seçsin enerji ihtiyacı açığa çıkar. Sempatik sinir sistemi devreye girer. Hipofiz bezini harekete geçirir. Kana daha fazla adrenalin pompalar… Kalp atışları hızlanır, kan şekeri yükselir. Bu süreci yaşayan vücut bir müddet sonra yorgun ve bitkin düşer


‘Kendim ettim kendim buldum’ mu?


 Bugüne kadar stresin zararları ve yol açtığı tahribatlarla ilgili eminim birçok şey duydunuz. Öyle ki hamile bir annenin stresi, karnındaki bebeği bile etkilemekte. Strese maruz kalan bebeklerin IQ’lerinin normalin 20 puan altında olduğu ve uzun vadede bu çocukların davranış bozuklukları sergiledikleri görülmüş.(Londra Imperial College) Kendim ettim, kendim buldum dünyası…


Öte yandan Amerika’da yapılan bildiklerimizin dışında ezber bozan bir araştırma sonucunu da paylaşmadan geçemeyeceğim. Stresli anlarda üretilen ısı şoku proteini hücreleri yenileyerek (anti- aging)ömrü uzatıyormuş. (Amerikan Psikoloji Derneği)


 Stres dost mu, düşman mı?


Stresin kökü (stringere) Latincede zahmet, zorluk, sıkıntı anlamına geliyor. İlginçtir ki; imtihan sözcüğünün kökeni olan ‘mihnet’ de aynı anlama sahip!


 Altını topraktan ayırt edebilmek için verilen ateş kötü müdür? İşte, stres insanın özündeki madenin ateşe verilmesinden ibaret. Ya bekleyemeyip kömür olup yanmak ya da yani stresli-zor yaşam olayları karşısında sabırlı, sağlıklı bakış açıları geliştirerek elmas olmak! Tercih bizimdir!


 Kalp sahilimize durmaksızın farklı farklı tecelli dalgaları vurur. “Allah hem kabz eder hem de bast eder.” (Bakara sûresi, 2/245) sırrınca, kimi dalgalar Celalden kimileri Cemalden. Kainatın Katibi bazen bolluk bahşederken, bazen de hayatın zevkini ve gönül ferahlığını alıverir bizden. Kabz halinde stres ateşleri içinde yanarız da daralır içimiz, bunalır gönlümüz. Peki, kabz kötü müdür? Belki, görünüşte evet. Ama özünde kabz kamçıdır, teyakkuz faslıdır, teveccüh davetidir, unutulmadığının işaretidir.


 Minicik bir serçeye atmaca kuşunun musallat olması gibi stresli bir yaşam olaylarının başımıza gelmesini merhametsizlikmiş gibi algılayıp ‘keşke şu atmacalar olmasa’ diye iç geçirebilirsiniz ilk bakışta. Lakin serçenin uçma istidadının gelişmesi için atmacanın saldırıları gereklidir. Minik serçe şartlara uyum sağlayabilirse bir zaman gelir, atmacayı hatta bir kartalı bile alt edebilecek hale gelir.


 Strese bu şekilde uyum sağlanırsa etkin şekilde baş edilirse, üstesinden gelinebilirse sinir sistemi derhal geri adım atar. Kana gönderdiği kimyasallarını geri çeker, beden normal seyrinde işleyişine devam eder. Dolayısıyla stresin olumsuz belirtileri de ortadan kalkar, ya da azalır.


 Yani stresin dost mu düşman mı olacağını belirleyen ve iç ve dış tepkilerimizi düzenleyen zorluklar karşısındaki hayat felsefemiz, bakış açımız, olayları algılama ve yorumlama şeklimiz…

Berrin GÖNCÜ-Psikolog

SiteMap - İmode - Wap2