Arşiv Anasayfa Evlilik ve Aile
Sayfalar: 1
Kardeş Küslüğü Çocuklukta Kalsın By: Asortik Hatun Date: September 22, 2013, 07:53:08 PM
“Bak sen yaramazlık yapıyorsun ama kardeşin ne kadar uslu! Bak sen yemeğini yemedin ama kardeşin bitirdi!” gibi cümlelerle çocuklarımızı mukayese eder dururuz. Ancak bu tip karşılaştırmalar, çocuğun kardeşini düşman olarak algılanmasını sağlıyor ve gelecekteki küslüklere davetiye çıkarıyor.

Bayram, yaşımız kaç olursa olsun mutluluk mayalar içimize. İhtiyarlar yalnızlıktan kurtulur. İhtiyaç sahiplerinin yüzü güler. Çocuklar sevgiye boğulur. Ya da böyle olmasını ümit ederiz bayramların. Küslerin örneğin bu kutlu günlerde dargınlığı bir kenara bırakmasını bekleriz. 68 yaşındaki Hilmi Koç, Kurban Bayramı’nda güzel bir davranış örneği sergileyerek on iki yıldır küs olduğu kardeşini affetmiş mesela. Atalarımızın “Kardeş kardeşi öldürmüş kemiğini cebinde saklamış.” dediği gibi Hilmi amca, inatlaşsa da yılları hep üzgün geçirmiş. “Anlamıyorum okuttuğum, babalık ettiğim çocuğa nasıl darıldım?” sözleri pişmanlığını tarife yetiyor. Onunla Beykoz’daki evinde sohbet ederken şunu fark ediyoruz: Ömrün yarısı birlikte geçse dahi miras, iş ortaklığı gibi mali meseleler yolları ayırabiliyor.

Hilmi amca ve ailesi kırgınlıkları geride bırakmış. Ancak geçtiğimiz günlerde Zaman Gazetesi’nde Abdullah Ceylan’ın haberine konu olan bir kardeş kavgası var ki akıllara durgunluk verecek cinsten. 1990’da hayatını kaybeden Basri Durak’ın evlatları Mehmet ve Durmuş Durak ile kız kardeşleri Fatma Ünal miras paylaşımı sebebiyle senelerdir mahkemelik. Çünkü iki ağabey, kardeşlerinin hakkını vermeye bir türlü yanaşmaz. Anlaşmazlık Fatma Ünal’ın vefatından sonra onun öz kardeş olmadığının iddia edilmesine kadar uzanmış. Hatta Mehmet ve Durmuş Durak’ın çocukları, bunu ispatlamak için büyükbaba ve annelerinin mezarlarını açtırıp DNA analizi yaptırmış. Fatma Hanım’ın lehine çıkan mahkeme kararları uzun süre daha işe yaramayacağa benziyor ne yazık ki. Biz iki örnek zikrettik ama biliyoruz ki çok daha fazlasına şahit oldunuz. Pek çok ailenin yaşadığı bu sorunun sebeplerini araştırarak, çözüme bir nebze olsun katkı sağlamak istedik.

İlerleyen yaşlardaki kardeş kavgalarının kaynağında çocukluk dönemi çıkıyor karşımıza. Paylaşma bilinciyle yetiştirilen minikler, birbirinin hakkına saygı duymayı öğreniyor. Bu sayede çocuk, her gün oyuncağını, elbiselerini, paylaştığı en yakınının mutluluğuyla mutlu olmayı başarıyor. Fakat sürekli, kıyaslanan, aşağılanan, küçümsenen çocuk, kardeşini düşman olarak algılayabiliyor. Psikolog Sümeyra Akkor, değerlendirmelerine kardeşler arasındaki rekabeti kamçılayan davranışlara odaklanarak başlıyor. Ona göre geçimsizlikler aile davranışlarıyla doğrudan bağlantılı. Çocuklar yetişirken ebeveyn evlatlarını birbiriyle yarıştırırsa kalıcı sorunlar kaçınılmaz çıkıyor. Birbiriyle işbirliği yapamayan küçükler, bir süre sonra ‘biz’ duygusu yerine ‘ben’ demeye başlıyor. Fedakârlık, merhamet, dayanışma zedelendiğinde kardeşler, iki yabancıya dönüşür. Akkor, ebeveynin nasıl rol model olacağını ise şöyle izah ediyor: “Hiç kimse mükemmel olamaz. Tartışma yaşamamız normal. Ancak aile içinde sorunları büyümeden çözmeliyiz ki bizi izleyen evlatlarımız bunu öğrenebilsin. Unutmayı, affetmeyi, sabretmeyi kavrayamayan kişi, yetişkinlikte cananı, gözünün nuru kardeşine bile sırt çevirebiliyor.”

Her çocuk kendini özel hissetmiyorsa

Anlıyoruz ki örnek davranış ve çocuklara hak ettiği değeri vermek başlıca vazifemiz. Peki, ebeveynin her çocuğa aynı sevgiyi duyması mümkün mü? Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın’dan alıyoruz sorumuzun cevabını. Prof. Dr. Aydın, çocukların her birine özel sevgi duyduğumuz kanaatinde. Fakat gözle görünür bir ayrım yapılmasa bile çocuklar kayırıcı davranışları yakalayabiliyor. Aydın tam da bu sebeple dürüst davranıp kardeş kıskançlıklarını önlemek gerektiği görüşünde: “Çocuklardan her birine kendileriyle ilişkilerimizin eşit değil, ihtiyaçlarına göre, onlara özel bir bağ olduğunu anlatmalıyız. İlişkilerimizde her yavruya kendisinin tek çocuğumuz olduğuna inanmasını sağlamalıyız.”

Mehmet Zeki Aydın, “Okula gidince dayanışmayı öğrenir.” diyerek eğitimi öteleyenleri peşinen uyarıyor. Çünkü kişi iki yaşından sonra kendisiyle çevresini mukayese etmeyi öğreniyor. Hep kendini üstün görme hevesinde oluyor. En çok sevilme arzusuyla yanıp tutuşuyor. Teşvik, özen ve sabırla çocuğun bu duyguları yok edilirse, çevresindekileri de kendisi kadar önemsemeyi pekâlâ başarabiliyor. Yeter ki, kendisini ve kardeşlerini sevdiğimizi doğru yöntemlerle anlatabilelim ona.

BİLİNÇDIŞI REKABET, YETİŞKİNLİKTE SORUN

Kardeş sevgisi özgüven ve kişilik gelişimi açısından da önem arz ediyor. Prof. Dr. Aydın, “Kardeş sevgisi her şeyden önce kendimizi güvende hissetmemizi sağlar. Hayat boyu birinin bizi düşündüğü hissini yayar. Kardeşin varlığı özgüven verir. Fakat aile, çocuğa bu sevgiyi tattıramazsa, bilinçdışı bir rekabet önce duygusal sıkıntılara, yetişkinlikte ise büyük sorunlara yol açacaktır.” uyarısında bulunuyor.

Kardeşler arasında dayanışma bilinci oluşturmak, muhabbet ve uhuvveti kuvvetli kılıyor. Sırt sırta veren çocuklar, tüm hayatları boyunca sıkıntılarla baş etmeyi daha kolay öğreniyor. Dahası birbirlerinden ayrılıp farklı yuvalar kurduklarında dahi hiç kopmamışçasına dert ortağı olabiliyorlar. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Aile Okulu’ isimli çalışmasında insan hayatında iki tür fedakârlığın varlığından söz eder. İlkinde kişi istemese de özveride bulunur. Aklı ona ‘yapması gerektiği’ni söyler. İkincisinde ise seve seve, isteyerek verici olmak söz konusudur. İdeal olan ikincisidir Tarhan’a göre. Çünkü diğeri bastırılmış duyguları ortaya çıkar. Bir süre sonra yük haline gelebilir fedakârlık. Kardeşler arasındaki asıl dayanışma; zorlama ile değil kalbî hislerle ortaya çıkandır. Aksi takdirde bir dönüm arsa bile hukukumuzu yıkmaya kafi gelebilir.
   

Kardeş kıskançlığı kavgaların habercisi

Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın kıskançlığın davranışlara yerleşmeden ortadan kalkması gerektiğini nazara veriyor. Çünkü bu küçük sürtüşmeler büyük problemlerin habercisi. Aydın’ın ailelere tavsiyeleri ise şunlar:

Aileçocukların hepsiyle ilgileneceği bir vakit ayarlamalı.

İkilianlaşmazlıklarda sürekli büyük çocuk haksız bulunmamalı.

Aileyeyeni katılan bebek büyüklere samimi bir üslupla anlatılmalı.

Hiçbirçocuk bir diğeri için ilgisizliğe mahkum edilmemeli.

Çocuklarınsesini duyurması için ağlamaları, içe kapanmaları beklenmemeli.

Kıskançlıkgizlenemez, bunu fark ettiğinizde çocuğunuzla konuşmaktan kaçınmayın.

Eleştirmekyerine davranışları övmek kıskançlığı yok edebilir.

SiteMap - İmode - Wap2