Arşiv Anasayfa Serbest Kürsü.
Sayfalar: 1
Insaniyet Yolunda Bir Kadın By: Mavi_Kiyamet Date: August 18, 2013, 08:58:05 PM

İnsaniyet yolunda bir kadın
Çağlayan Ömerustaoğlu ile Fatih’te bir kitapevinde buluştuk: Kitap Rengi. Burası çok farklı disiplinlerde kendilerini yetiştiren üç kıymetli kız kardeşin bize armağan ettiği farklı bir mekan.



Çağlayan Ömerustaoğlu ile Fatih’te bir kitapevinde buluştuk: Kitap Rengi. Burası çok farklı disiplinlerde kendilerini yetiştiren üç kıymetli kız kardeşin bize armağan ettiği farklı bir mekan. Başörtülü kadınların azim ve iradeyle geldikleri duraklardan biri. Onları tanıdığımdan beri zihnim kurgu ve gerçeklik arasında gidip gelir, çünkü her biri büyük bir romanın birbirinden metaforik kahramanları gibi. Çağlayan edebiyat fakültesini, Güler iktisat tarihini, Fatma ise farklı bir tecrübe olarak Harran Üniversitesi’nde işletmeyi bitirdi. Üçü de lider ruhlu, yöneticilik yapıyorlar, seminerler veriyorlar, geniş bir alanda yazılar yayınlıyorlar, fakat isim yapmak umurlarında bile değil. Bir ara Fatma ve Güler, uzun zaman ortada görünmeyince Arapçalarını geliştirmek için Şam’da yaşadıklarını, orada üniversiteye devam ettiklerini öğrenmiş, hiç de şaşırmamıştım doğrusu. İçlerindeki yüceliği geliştirmek ve insan-ı kamile ulaşmak içindi her şey onlar için.
Çağlayan beş-altı ay önce “Yüce Diriliş Partisine katıldım” dediğinde bu tecrübenin peşine düştüm doğrusu. Yaptıkları her şey beni heyecanlandırır çünkü. Ordu’dan çıkıp gelen, İstanbul’da yetişen arkadaşım “erken yaştan itibaren ülkemiz insanının ve dünyanın kurtuluşu konusu bizim için varoluşumuzu tanımlarken birinci sırada yer aldı” diyordu. Üniversite sıralarında şiirleriyle tanıştığı büyük şairin bir parti kurarak medeniyet hamlesine katkı vermesi onun için cezbedici olmuş. Bütün insanlığın insana yaraşır bir yaşam sürebilmesi için emek verilmesini teklif eden diriliş projesi onu heyecanlandırıyor.
Zaten partinin programında amaç üç kelimeyle özetlenmiş: hakikat, adalet, fazilet. “Buna ulaşmak için ne kadar çok ve farklı düşünce birbirleriyle karşılaşırsa, toplum kendini yaşatacak ve geliştirecek asıl modeli bulmakta o kadar şanslı olur” deniliyor. Manevi değerlerden kaynaklanan ışık ve sevinç demetleriyle toplum psikolojisinin aydınlanması için platform olmaktan söz edilmiş. Onaltı ana başlıktan oluşan programda sinema, müzik, edebiyat ve mimari hakkında somut öneriler olması, farklı bir parti ve siyasal yaklaşımla karşı karşıya olduğumuzun göstergesi. Ayrıca hayvanat bahçelerinin kaldırılmasından, plastik yerine cam malzemelerin yaygınlaştırılmasına hatta yazdan arka kalan mahsullerimizin konserve olarak değerlendirilmesine kadar milletin maslahatı için önemli detaylar var, program sürekli gelişen düşünceler demeti. Uygulamada yararlı görülmeyen maddelerin terk edilmesi, yeni önlem ve çözümlerin üretilmesi gerekmekte ve şairin partisine göre programa sadakat sözünü tutmanın gereği olsa da, program taassubuna gerek yok, çünkü programlar millet için, millet ve yurt, program için değil.
Çağlayan’ın dediği gibi ülkemizde bütün partilerde kadın ve gençlik kolları adı altında örgütlenir gençler ve kadınlar. İnsanların cinsiyet ya da yaşına göre tasnifinin bir parti için neden gerekli olduğu düşünülmesi gereken bir konu. Yüce Diriliş Partisi’nin böyle bir örgütlenmesi yok, yetişkin bireyler eşit şartlarda bir arada bulunuyorlar. Partililer ehliyeti kadar karar mekanizmasında yer alıyor. “İktidar olmak var mı hedefte” diye sorduğumda “elbette” diyor Çağlayan, Fatih İlçe Başkanı bir yönetici olarak. Fakat aynı zamanda adalete dayalı bir siyasetin ufkunu açmak için entelektüel bir çaba var ki “böyle bir altyapısı olan tek partiyiz” derken zihnimde yapının gerçek işlevi billurlaşıyor. Kökleri mazide olan bir ati olarak tanımladığı parti, insanlığın geleceği için idealleri olan, özü sözü bir her yaştan insana sahip, ufkunu açan, farklı sorular sormasına sağlayan zihin açıcı bir mecra ona göre.
Farklı bir tecrübe ve zenginlik olarak Yüce Diriliş Partisi dikkatle izlenmesi gereken bir tartışma platformu bana göre. Belki de bugünlerde en çok ihtiyacımız olan zeminlerden biri.
Programdaki 38. madde ile bitirelim yazıyı.
“Kişilerin ırk, dil, mezhep vb. ayırımlara bakılmaksızın bir milletin mensubu oldukları bilincine ve övüncüne sahip olması, millet olmanın bir medeniyete mensup olmaktan ayrı düşünülmeyeceği, medeniyetin de tüm insanlığa hitap edebilecek boyutta ve çok seslilikte olması gerektiği, medeniyetler ve kültürler arasında ilişkiler bulunmasının doğal ve yararlı olduğu, ama dış kültür ve medeniyetlere mahkumluk veya teslimiyetin kabul edilemeyeceği düşüncesine göre yeni kuşaklara formasyon verilecek, toplumda millet, medeniyet ve tarih bilinci somut bir şekilde görünür hale getirilecektir.”
Çağlayan’ın cevalliyeti ve safiyeti sayesinde uzaktan izlediğimiz ama nüfuz edemediğimiz farklı bir tecrübenin yolundan biraz daha içerden haberdar olduk


27.08.2010



SiteMap - İmode - Wap2