Arşiv Anasayfa Dünya Tarihi
Sayfalar: 1
Broken Hill By: Asortik Hatun Date: May 23, 2013, 09:29:43 PM
1914’ün Kasım ayında İngiltere ve müttefikleri, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş açmıştı. Bu nedenle İngiliz Savaş Bakanlığı, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da ordularıyla kendine katılmasını istedi. Bunun üzerine kıtanın dört bir yanına, gençleri cepheye çağıran afişler asıldı.
1914 yılı sonunda binlerce Avustralyalı ve Y. Zelandalı asker gemilere doluşup yola koyuldular. O günlerde Osmanlı Padişahı ve Müslümanlar’ın Halifesi Sultan Reşat, müttefiki Almanya’nın da istemesiyle imparatorluğa savaş açan düşmanlara karşı dünyanın her yanındaki Müslümanlar’a ‘cihat’ çağrısı yaptı. Bu çağrı, okyanuslar aşarak Avustralya’da yaşayan iki Afgan Müslüman’a kadar ulaşacak ve hiç beklenmeyen bir olaya neden olacaktı…
Afgan kökenli bu iki Müslüman, 40 yaşlarındaki Gül Badsha Muhammed ile 60 yaşındaki Molla Abdullah’tı... Avustralya’ya İngiliz sömürgesi Hindistan’ın kuzeybatısından, yani bugünkü Pakistan’dan göçmüşlerdi. Molla Abdullah ‘helal’ et satan bir seyyar kasap, Gül Muhammed ise dondurma satıcılığı yapıyordu. Yaşadıkları yer, Avustralya’nın maden bölgesiydi.




Molla Abdullah, o günlerde çok keyifsizdi. Yasalara aykırı, izinsiz koyun kestiği için tutuklanmış ve ceza almıştı. Üstelik bu ikinci tutuklanışıydı. Muhammed’in derdi ise daha büyüktü; düvel-i muazzama, Müslümanlar’ın halifesine savaş açmıştı. Yaşadığı ülke Avustralya da bu ülkelerden biri olduğundan, ne yapması gerektiğini bilemiyordu. İki adam oturup dertleştiler ve bir eylem yapma kararı aldılar. Avustralya hükümetinin hızla asker topladığı o günlerde onlar da Avustralya’yla savaş hazırlığına giriştiler.

Olay günü, Gül’ün dondurma tezgahının kırmızı kumaşından ay-yıldızlı bir Osmanlı bayrağı hazırladılar ve Broken Hill kasabasından Silverton yönüne giden tren yolu üzerinde, iki mil kadar kasaba dışında bir tepede mevzi aldılar. Muhammed’in dondurma arabasında bir Martini-Henry tüfek ve cephane gizlemişlerdi. Bunların yanında, bir tabanca, bir bıçak ve o kırmızı bayrak vardı. Akılları sıra, savaşa giden askerleri götüren trene saldıracaklardı.



Bu iki Afgan, eyleme girişmeden önce birer mektup da yazmışlardı. Daha sonra üzerilerinde bulunan bu mektupların birinde, “Apdullah tarafından Muhammed Gül için yazılmıştır” yazıyor ve şöyle devam ediyordu:
“Muhammed Gül konuşuyor ve diyor ki: Ben fakir bir adamım ve Sultan Hamit’in ülkesine mensubum. Türkiye’ye dört kere gittim geldim. Savaşmak istiyorum ama burada savaşmak için şansım yok. Abdül Hamid bana mühürlü bir kağıt verdi. Savaşırken o kağıdı göğsümde saklayacağım. İnsanlarınızı öldüreceğim; çünkü insanlarınız benim ülkemle savaşıyor. Böyle yapmak istiyorum. Ben kimsenin işine burnumu sokmadım, kimse de benim işime karışmasın. Hiç düşmanım yok. Bunu yapmamı kimse söylemedi. Ben de kimseye söz etmedim. Tanrı şahidimdir ki, bunu ikimizden başkası bilmiyor..”

Diğeri ise Molla Apdullah’ın üzerindeydi:
“Fakir bir adamım ve günahkarım. Ne yapacağımızı sadece ikimiz biliyoruz. Çok canı sıkkın, çünkü mahkeme beni cezalandırdı. Beni affetmelerini istedim ama, affetmediler. Bu nedenle çok üzgündüm. Bunları düşünürken Muhammed geldi ve ben ne düşündüğümü anlattım. Kendi sıkıntılarını bana anlatınca, onunkilerin benimkilerden daha büyük olduğunu anladım. Yaşamın bizler için bu kadar kötü olması yüzünden tanrıya dua ettik. Mahkeme dışında kimse bize karışmadı, etkilemedi. Hiç düşmanımız yok. Sadece çok eskiden bir gün, türbanla dolaşırken çocuklar taş atmıştı. Bundan hiç hoşlanmamıştım. Ne yapacağımızı tanrıdan başka kimse bilmiyor. Yemin ederim bu böyle…”

Oysa, yeni yılın bu ilk gününde, asker götürdüğünü sandıkları tren, 1200 kadar sivili pikniğe götürüyordu. Açtıkları ateş sonucu, trende bulunan kadın, çoluk çocuk, yolculardan dördünü öldürüp bir çoğunu da yaraladılar…


Olay kentte büyük infial uyandırdı. Aynı gece olayın intikamını alma adına bazı hadiseler yaşandı; daha çok Alman göçmenlerin yaşadığı kentteki Alman Şehir Kulübü yandı, yıkıldı… Çünkü, ay-yıldızlı kırmızı bayrak Türk ve Osmanlı’yı, onlar da İngilizler’in Almanlar’ı akla getirmişti… Ne var ki olay, ertesi günkü gazetelerin manşetine, “2 Türk’ün katliam ateşi” başlığıyla yerleşti. Olaydan sonra yükselen milliyetçi duygular, çok sayıda gencin savaşmak üzere orduya katılmasına neden oldu.
Bu iki Afgan’ın bu saldırıyı planlandığı 1914 Aralık ayının son günleri ve eylem tarihi Ocak 1915’in ilk günü, henüz Avustralyalı ve Y. Zelandalı askerlerin Gelibolu’ya gidecekleri belli değildi. Bu birlikler Kahire’de eğitim yapmaktaydılar ve Gelibolu’ya gitmeleri iki ay sonra emredilecekti..
Ayrıca, Muhammed’in cihad hakkındaki fikirleri ve üzerinde Sultan’ın mektubunu taşıdığını yazması da oldukça dikkat çekici noktalardı..
Ne var ki, bu iki Afgan’ın hemen öldürülmesi, olayın da bir sır perdesi ardında kalmasına neden oldu. Kimse, bu saldırının arkasındaki gerçek nedeni öğrenemedi.
Ynt: Broken Hill By: orion147 Date: June 25, 2014, 09:47:18 PM
paylaşım için teşekkürler

SiteMap - İmode - Wap2