Arşiv Anasayfa Dünya Tarihi
Sayfalar: 1
Alman Devrimi: Işçiler Ve Askerler Iktidarı Ele Geçirdiler 9 Aralık 1918 By: Asortik Hatun Date: May 17, 2013, 09:28:21 PM
Bundan tam 92 yıl önce Alman işçileri ve askerleri Berlin'de iktidarı ele geçirdiler. Devrimci Karl Liebknecht, kitlelere şöyle sesleniyordu: "Avrupa'yı bir ceset tarlasına dönüştüren sermayenin egemenliği kırıldı (...) Eskiyi yıktık, ama görevimizin sona erdiğini düşünmemeliyiz. İşçilerin ve askerlerin iktidarını kurmak (...) için bütün güçlerimizi seferber etmeliyiz. Tüm dünyadaki kardeşlerimize elimizi uzatıyor ve onları dünya devrimini gerçekleştirmeye çağırıyoruz."

9 Aralık'da Berlin'deki havayı üst düzey bir devlet görevlisi şu sözlerle anlatıyordu: "Şık beylerden, zarif hanımlardan hiç biri sokağa çıkmaya cesaret edemiyordu. Burjuvazi yer yarılmış da içine girmiş gibiydi. Sokaklarda sadece işçiler görülüyordu. Ama hepsi silahlıydı. ... Eşi benzeri olmayan bir görüntüydü bu: Üniformaları veya işçi tulumları içinde silahlı proleterler, sonu gelmez saflar halinde ilerliyordu. En az 12 ila 15 bin silahlı adam... Ortada bir 1 Mayıs gösterisini andıran bir görüntü vardı, ancak bu bambaşka bir karakterdeydi!" Üst düzey bir devlet görevlisinin ruh halini bu şekilde alt üst edebilen bu koşullara nasıl ulaşıldığına bakalım:

Ayaklanma

1 Ekim 1918'de Alman Orduları Başkomutanı General Ludendorff, tüm cephelerde savaşın kaybedildiğini kabul etmek zorunda kaldı. Siyasi çöküşü engelleyebilmek için, egemenler bir gecede demokrasi ilan ettiler: Prens Max von Baden, 5 Ekim günü içinde SPD'nin (Almanya Sosyal Demokrasi Partisi) de bulunduğu bir hükümet ilan etti. O güne dek Ludendorff ülkeyi pratikte askeri bir diktayla yönetiyordu. Ludendorff paçayı kurtarmak için yeni durumu kabul etti. Niyeti Almanya'ya bir savaş kahramanı olarak dönmek, vakti gelince de demokrasi yanlılarını ortadan kaldırmaktı.

Yeni hükümet derhal bir ateşkes anlaşması hazırladı. Alman savaş gemileri bu esnada Wilhelmshaven açıklarında demirlemişlerdi. Gemiler aslında uzun süredir hareket etmemiş ve çürümeye başlamışlardı. Mürettebat aylardan bu yana günlerini gemileri temizlemekle geçiriyordu. Yaşam koşulları son derece kötüydü; son dönemlerde kendilerine verilen yemeklerin kötülüğü, morallerini iyice bozmuştu.

Alman Donanma Komutanlığı, birkaç savaş gemisini umutsuz bir saldırı için İngiltere'ye göndermeye karar verdiğinde tayfalar emre uymayı reddettiler. 30 Ekim günü Thüringen isimli gemide tayfalar bir konsey oluşturarak, seçtikleri birkaç temsilciyi Birinci Süvari'ye gönderdiler. Temsilciler, bu harekatın hükümetin yapmak istedikleriyle ilgisi olmadığını belirttiler. Schilling gemisinde de aynı durum yaşandı.

İsyan eden gemiler, diğerleri tarafından kuşatıldılar. Sonunda isyancılar teslim oldu ve donanma Kiel açıklarına götürüldü. Ancak tayfaların oluşturduğu konsey hareketi giderek gelişiyor ve diğer gemilere de sıçrıyordu. Tayfaların temsilcileri çeşitli seviyelerden komutanlara giderek, tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler. Üç gün boyunca yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.

Patlama

3 Kasım günü tayfalar Kiel meydanında toplandılar. Kalabalık işçi kitleleri onlara katıldı. İşçiler ve tayfalar yürüyüşe geçince, birkaç sokak ötede askeri bir birlik onları durdurdu. Göstericiler yürüyüşe devam edince askerler ateş açtılar. Dokuz kişi öldü, 29 kişi yaralandı, fakat göstericiler yürümeye devam ettiler. Üstelik ellerinde silahları da vardı. Tayfalardan biri, askeri birliğin komutanını vurdu. Artık düğüm çözülmüş, isyan dalga dalga yayılmaya başlamıştı.

4 Kasım günü, Üçüncü Filo'nun tayfaları asker konseyleri oluşturdular, subayları silahsızlandırdılar, kendileri silahlandılar ve gemilere kızıl bayrak çektiler. Sonra düzenli gruplar halinde karaya çıktılar, herhangi bir direnişle karşılaşmadan askeri hapishaneyi ele geçirdiler ve tutuklu arkadaşlarını kurtardılar. Sonra resmi binaları, ardından da tren garını ele geçirdiler.

Denizci askerlerin isyanı hızla yayılıyordu. Ele geçirdikleri her yerde, fabrikalardan çıkan işçiler heyecanla onlara katılıyordu. Devrim 5 Kasım günü Lübeck ve Brunsbüttelkoog'a, 6 Kasım'da Hamburg, Bremen ve Wilhelmshaven'e, 7 Kasım'da Hannover, Oldenburg ve Köln'e ulaştı. Denizciler ve işçiler 8 Kasım'da Almanya'nın batısındaki bütün büyük şehirleri kontrol etmeye başlamış, Elbe nherinin karşı yakasındaki Leipzig ve Magdeburg'a ulaşmışlardı. Her yerde aynı görüntü vardı: Sokaklar işçiler ve askerlerle doluydu, meydanlarda kalabalık toplantılar yapılıyordu. Her yerde siyasi tutsaklar serbest bırakılıyor, belediyeler, garlar, askeri daireler, bazı yerlerde de gazete binaları işgal ediliyordu.

Devrimci demokrasi

İşçiler ve askerler egemen sınıfa karşı ayaklandıklarında, eski otoriter devleti de ortadan kaldırıyorlardı. Almanya'da bir burjuva demokrasisi deneyimi yaşanmamıştı. Aynı şekilde, işçiler ve askerler konsey demokrasisi deneyimine de sahip değillerdi. Devrimci öz-yönetim organları olan konseyler, Sovyet adı altında ilk kez Rusya'da ortaya çıkmıştı. İşçiler, konseyler aracılığıyla 1905 Devrimi'ni örgütlemişlerdi.

Başta bir komünist olan, ancak sonradan SPD milletvekili seçilen Arthur Rosenberg, şunları yazıyordu: "Çarlık Rusya'sında yok denecek kadar az sendikalaşma vardı ve işçilerin siyasi partileri birçok küçük yasadışı örgütlenmenin bileşiminden oluşuyordu. Bundan ötürü işçi kitleleri harekete geçince yeni organlar oluşturmak durumunda kaldılar. Bunlar çok basit formatlara sahip organlardı. Petersburg'da grev yapan fabrikalar, kendi temsilcilerini seçmeye başlamışlardı."

Almanya dünyanın en büyük işçi gösterilerine sahne olan ülke olmasına rağmen, tümüyle militarizm tarafından kontrol ediliyordu. "Bundan ötürü Almanya'da geniş kitleler, kendi meselelerini kendi sorumluluklarında nasıl çözeceklerine dair pratik tecrübelerden yoksundular. ... Oysa gerçek demokrasi, birtakım oy pusulalarının belirli aralıklarla sandıklara atılması değil, kitlelerin aktif olarak kendilerini yönetmesi anlamına geliyordu. Böylece bürokrasi aygıtının ortadan kaldırılması meselesi, Alman demokrasisi için hayati önem taşır hale gelmişti. Bu tarihsel süreç ve Rusya örneği sayesinde, Almanya'da kitleler birdenbire demokratik öz-yönetim organlarına sahip olmuşlardı. İşçi Konseyleri işyerlerinde seçiliyor ve işçiler tarafından her an geri çağrılabiliyorlardı."

İktidar mücadelesi

Bütün Almanya'nın işçiler ve askerler tarafından kontrol alınmasından sonra, 9 Aralık 1918'te Almanya'nın kalbi olan Berlin de ele geçirildi. Aslında gün her zamanki gibi başlamıştı. İşçiler kitleler halinde fabrikalara, bürolara, işyerlerine gidiyorlardı. Dışarıdan bakınca bir devrim havası görmek mümkün değildi. Ancak kahvaltı molasından sonra ortalık hareketlenmeye başladı. Fabrikalar inanılmaz bir hızla boşaldı. Sokaklar muazzam insan kitleleriyle doldu. Fabrikaların yoğun olduğu semtlerden işçiler şehir merkezine doğru yürüyüşe geçtiler.

İşçilerin ellerinde döviz ve pankartların yanı sıra tabancalar, tüfekler ve el bombaları da vardı. Kitlelerin baskısı o kadar büyüktü ki, öğlen olduğunda SPD milletvekili Scheidemann meclis (Reichstag) balkonuna çıkarak cumhuriyetin kurulduğunu ilan etmek zorunda kaldı. Öğleden sonra saat dört sularında ise devrimci Karl Liebknecht, kitlelere şöyle sesleniyordu: "Avrupa'yı bir ceset tarlasına dönüştüren sermayenin egemenliği kırıldı (...) Eskiyi yıktık, ama görevimizin sona erdiğini düşünmemeliyiz. İşçilerin ve askerlerin iktidarını kurmak, (...) proletaryanın yeni devlet düzenini, Alman kardeşlerimizin ve tüm dünyadan kardeşlerimizin barış, mutluluk ve özgürlük içinde yaşayacakları yeni bir düzeni kurmak için bütün güçlerimizi seferber etmeliyiz. Tüm dünyadaki kardeşlerimize elimizi uzatıyor ve onları dünya devrimini gerçekleştirmeye çağırıyoruz!"

Devrimin boğulması

Bu gelişmeler devrimin gidişatı için belirleyici nitelikteydi. Bavyera'da ilk Konseyler Cumhuriyeti ilan edilmişti, ancak Berlin'de kıyasıya bir iktidar mücadelesi yaşanıyordu. İşçi temsilcilerinin önderliğinde 10 Aralık günü Reichstag işgal edildi. Ertesi gün Berlin'deki bütün işyerlerinde konseyler oluşturuldu ve temsilciler seçildi. Bu temsilcilerin de bir Konseyler Meclisi oluşturmasına karar verildi. İşçi temsilcileri, bu sayede bütün siyasi gücün konseylerin elinde toplanacağını düşünüyorlardı.

Devrimci işçi temsilcileri daha Ekim 1918'de Berlin'de sosyalist bir hükümet kurulmasını hedefleyen bir ayaklanma hazırlığına başlamışlardı. Fakat Kiel'den yola çıkan devasa kitlesel hareket onların önüne geçti, kararlı ve kendine güvenen devrimci bir önderliğin eksikliği, SPD ve USPD (Bağımsız Sosyal Demokrat Parti) tarafından bir burjuva cumhuriyetinin kurulmasına engel olamadı. Diğer şehir ve eyaletlerde de konsey yönetimleri burjuva cumhuriyet tarafından dağıtıldı. İrili ufaklı birçok mücadelenin ardından Alman Devrimi boğuldu, ancak bu tecrübe dünya işçi sınıfı için yol gösterici bir eylem kılavuzuna dönüştü.

SiteMap - İmode - Wap2