Arşiv Anasayfa Dünya Tarihi
Sayfalar: 1
Süleyman Operasyonu 24 Mayıs 1991 By: Asortik Hatun Date: May 17, 2013, 08:51:58 PM
Etiyopya'da yaşayan ve "Falaşa" adı verilen siyahi Yahudiler, iktidardaki Derg rejimi ile Tigre Halk Kurtuluş Cephesi arasında başlayan çatışmalar neticesinde ülkeden göç etme isteklerini dile getirdiler. Bunun üzerine İsrail, 1984'de gerçekleştirdiği "Musa Operasyonu" ile 12 bin Falaşa'yı, 1991'de gerçekleştirdiği "Süleyman Operasyonu" ile de 15 bin Falaşa'yı hava yoluyla İsrail'e yerleştirdi.

Falaşalar, Etiyopya'da yaşayan Yahudilere verilen isim. Yahudi olmayan Etiyopyalıların dilinde bu isim "yabancı", "mülteci" anlamlarına geliyor. Falaşalar Avrupalılar tarafından ilk defa 1862 yılında Sorbonne Üniversitesi Profesörü Hoseph Halevi tarafından "keşfedildi". Kendisi de bir Yahudi olan ve bölgede çalışmalar yürüten Halevi, yerli halktan birtakım insanların kendi aralarında kulağa tanıdık gelen bir dille konuştuklarını duyunca çok şaşırmıştı. Bu insanların sözlerine kulak kabartınca, onların İbranicenin çok eski bir lehçesini konuştuklarını anlamıştı. Onlara kim olduğunu sorduklarında, "biz Yahudi'yiz" cevabını almıştı.

Ancak ortada küçük bir sorun vardı. Yahudi olduklarını iddia eden bu insanlar siyah tenliydi, dolayısıyla Yahudi olmaları da mümkün değildi. Ancak işin ilginç yanı, Falaşalar da beyaz Yahudi diye bir şeyin olmayacağını düşünüyorlardı. Falaşalar, kendilerini Hz. Süleyman ile Saba Melikesi Balkıs olarak bilinen Şiba Kraliçesi'nin çocukları olarak görüyorlardı. Tevrat'ın diaspora öncesinde yazılmış bir versiyonunu kullanıyorlardı ve günümüz Yahudilerinin birçok geleneğinden haberdar bile değildiler.

Falaşaların Yahudi sayılıp sayılmayacakları konusunda uzun tartışmalar yaşandı. Ortaya çeşitli bilimsel veriler konuldu. Ancak Avrupalı Yahudiler o dönemde bu bilimsel delilleri kabul etmedi ve siyahî Yahudileri kendinden saymadı. 1920'ye kadar Avrupalı Yahudiler (Sefaradlar) Falaşalarla temasa geçmekten kaçındı. 1970'lerde az sayıdaki Falaşa göçleri, 1973'te bir Sefarad hahambaşının Falaşaları Yahudi olarak gördüğünü açıklamasıyla arttı. Daha sonra İsrail Yüksek Mahkemesi'nden çıkarılan bir kararla bu kişilerin Yahudilikleri resmiyete geçirildi.

1974 yılında Etiyopya'da, iktidardaki Derg rejimi ile Tigre Halk Kurtuluş Cephesi arasında yoğun çatışmaların başlaması Falaşalar için hayatı zorlaştırdı. 1977-1983 arasında altı bin civarında Falaşa, Sudan'a ulaşıp, gizli hava ve deniz operasyonlarıyla İsrail'e taşındı. 1984 ise tam bir dönüm noktasıydı. O yıl, on bin kadar Falaşa İsrail'e gitmek için yola çıktı. Bu zorlu yolculukta yaklaşık dört bini Sudan'daki mülteci kamplarında açlıktan ve salgın hastalıklardan can verdi. Kalan altı bin kişi, Kasım 1984'te "Musa Operasyonu" ile hava yoluyla İsrail'e taşındı. 1991'e kadar yedi yıl Falaşa nüfusunun köylerini terk edip, Addis Ababa'ya yığılmasıyla geçti. 24 Mayıs 1991'de "Süleyman Operasyonu" 15 bin kişiyi bir gecede İsrail'e taşıdı. On binlerce Etiyopyalı Yahudi İsrail'e getirtilerek Etiyopya'daki iç savaş ve kıtlıktan kurtarılmış oldu.

Ancak Falaşaların İsrail'e gelmesi onların dertlerine deva olmadı. Aksine, burada aslında birer "öteki" olduklarını fark ettiler. Yahudi olup olmadıklarına dair yaşanan tartışmalara doğrudan maruz kaldılar. Evlenmek istedikleri zaman önce bir "ihtida" törenine katılmaları zorunlu kılındı.

Yahudilik tartışmalarından öte, doğrudan doğruya ırkçılık iddialarını gündeme getiren bir olay 1996'da yaşandı. Ma'ariv gazetesi, Falaşalar'dan alınan kanların gizlice yok edildiğini yazdı. Kan bankası konuya "tıbbi" bir açıklama getirdi: AIDS yüksek risk alanı olan Etiyopya'dan gelen kanları kullanmıyorlardı. Ancak bu, Etiyopya kökenli nüfusu yatıştırmaya yetmedi. Kabinenin toplantıda olduğu sırada Başbakan İtsak Rabin'in ofisinin dışında protesto gösterileri yapıldı. Polisin göstericilere göz yaşartıcı bomba ve tazyikli su ile karşılık verdiği olaylardan sonra Rabin, protestocuların temsilcilerini kabul etti. Kan bankasının tutumu için hükümet adına özür dilerken, olaylar sırasında polislerin yaralanmasını kınamayı da ihmal etmedi.

Falaşalar aranındaki işsizlik oranı %80'lerin üzerinde. Çalışanların neredeyse tümü kol emekçisi. Dolayısıyla İsrail'de kendilerine ancak ucuz işgücü olarak bir yer edinme imkânına sahipler. Bir diğer geçim kaynağı da askerlik. Çaresizlik karşısında geleceklerini askerlikte gören genç Falaşalar, gönüllü olarak orduya başvurmak zorunda kalıyorlar.

SiteMap - İmode - Wap2