Arşiv Anasayfa Beyin ve Sinir Sistemi
Sayfalar: 1
Beyin Tümörleri Ve Tedavi By: Honey_Face Date: May 12, 2013, 05:05:35 PM
Beyin Tümörleri ve Tedavi

Çocukluk döneminde en sık görülen tümörlerdir; etkili tedavi uygulanmasının güçlüğü nedeniyle genellikle Ölümcül gidişlidir,

Kafaiçi tümör dendiğinde, anatomik ve klinik açıdan kafatası boşluğunun içinde gelişen ve beyin dokusuna yerleşen ya da beyne dışarıdan baskı uygulayan bütün kütleler anlaşılır. Bunlar hem dar anlamda tümörleri (neoplaziler), hem granülomları (tüberkülom, gom), hem de asalak kistleri içerir.

Kafaiçi tümörleri sinir dokusunun kendi unsurlarından ve bu doku dışındaki unsurlardan (damar ve beyin zan tümörleri) kaynaklanabilir. Başka organlardaki tümörlerin (sarkom, karsinom) yayılımıyla oluşan odaklar da sık görülür. Sinir dokusundan kaynaklanan tümörler, hücre tipine ve olgunluk derecesine göre büyük bir çeşitlilik gösterir.

Beyin Tümörü Görülme Sıklığı

Beyin tümörlerinin görülme sıklığı 100 bin kişide 3,8 ile 5,1 arasında değişir. Kansere bağlı ölümlerin yüzde 2,7'si beyin tümörlerinin sonucudur; ölüm endeksi her 100 bin kişide, erkeklerde 3,3, kadınlarda ise 2,3'tür. Beyin tümörleri çocukluk çağında kan kanserleri ve kötü huylu lenfomlardan sonra en sık görülen tümör grubunu oluşturur; bu yaşlarda rastlanan kötü huylu tümörlerin yüzde 20-25'i beyin tümörleridir.


Beyin Tümörü Oluşma Nedenleri, Beyin Tümörü Belirtileri

Travma, virüs, ailevi yatkınlık gibi etmenleri ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar varsa da, bu tümörlerin kökeni halen bilinmemektedir. Bazı tümörler belirgin bir biçimde "embriyonal" ve "doğumsal"dır; bazıları ise yaşamın ileri evrelerinde ortaya çıkar.


Beyin Tümörü Tedavisi, Beyinde Tümör Tedavisi

Genel ilkeler - Bugüne değin uygulanan tüm tedavi girişimleri sonuçsuz kalmıştır; bu nedenle beyin tümörleri ve özellikle kötü huylu gliyomlar (sinir sistemi destek doku hücrelerinde gelişen tümör) ölümcül kabul edilirler. Tümörün yeri genellikle cerrahi girişimin eksik kalmasına neden olur (bu da bir başarısızlık nedeni kabul edilir). Sinir dokusunun yenilenme yeteneği olmadığından, sağlıklı bölgelerin alınması, o. bölgenin işlevsel önemiyle orantılı bozukluklara yol açar; ağır ve kalıcı sinir sistemi yeti yitimi ortaya çıkar. Tümör kütlesinin bulunduğu yerde birbirinden farklı üç bölge saptanır. En dışta odağın etrafındaki ödem bölgesi bulunur; bura­da sağlıklı beyin dokusuna yayılmış durumda ve hızla gelişen küçük tümör odaklan vardır. Birinci ve üçüncü bölgeler arasındaki ikinci bölge aktif olarak gelişen bir dizi hücreden oluşur. Tümörün ortasında yer alan üçüncü bölge, doku ölümü ve hücre yıkımı bölgesidir. Tümörün çevresindeki sağlıklı dokuyu alma olanakları oldukça sınırlı olan cerrah, ölmüş ve üremeyen bölgeyi bütünüyle alabilir, ama üreme durumundaki bölgenin büyük ölçüde bırakılması zorunludur (tümörün yinelenmesine yol açan bu durum cerrahi girişimin başarısızlığının biyolojik nedeni olarak kabul edilir).

Cerrahi tedavi - Tümörün radikal bir şekilde çıkarılması güçtür, ama bir bölümünün alınması da hastayı önemli ölçüde rahatlatır. Cerrahi girişim yöntemi kafatası duvarında bir delik açmak kadar basit ya da kranyotomi (kafatasının cerrahi girişimle açılması) gibi karmaşık bir yöntem olabilir. Basit yöntemle yalnız tümörün ya da beyin kabuğunun küçük bir bölümünün biyopsi amacıyla görülmesi sağlanır. Kranyotomi yöntemi ise araştırma ve tedavi amaçlarına yönelik geniş olanaklar sağlar. Kemiğin kenarı kaldırılarak uygula­nan kranyotomi girişiminde daha geniş bir beyin alam tedavi edilebildiğinden hasta daha uzun bir süre yaşayabilir. Bütünüyle çıkarılması olanaksız kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisinde te­mel hedeflerden biri temiz bir alan yaratmaktır.

Işın tedavisi (radyoterapi) - Geleneksel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmekle birlikte, ne ölçüde etkili olduğu tam olarak belirgin değildir. Sağlıklı beyin dokusuna kalıcı zarar vermeden, yüksek dozda ışın verilmesi günümüzde de oldukça güç bir teknik soru­nudur.

Bugünkü bilgilerimize göre, sinir dokusunun ışınıma dayanma gücü, toplam dozu parçalar halinde artırarak uygulama yöntemine elverişsizdir. Bu koşullarda uygulanabilecek olası seçeneklerden biri hiperbarik oksijen tedavisi ile ışınlama, öteki ise ışına duyarsızlaştırıcı maddelerin de ışınımla birlikte verilmesidir.

İlaç tedavisi (kemoterapi) - İlaç tedavisine iyi yanıt vermeyen öteki katı kütleli tümörlerde olduğu gibi, beyin tümörlerinin gidişi de verilen ilaçlardan fazla etkilenmemiştir. Cerrahi girişim ve ışın tedavileri sonrasında yalnızca bir önlem olarak uygulandığı halde, ilaç tedavisi ışın tedavisine oranla beklenen yaşam süresini ve yineleme süresini çok az uzatmıştır. Beyin tümörlerinin tümör gelişimini önleyici ilaçlardan fazla etkilenmemesi tümörün biyolojik özelliklerine bağlıdır: Damarları az, dokuları ölü ve az oksijen alan tümörün orta bölgesinde ilaçlar etkili tedavi dozuna ulaşamaz; doku ölümü görülen alanda bir artık hücre kütlesinin yer değiştirmesi, tümörün ilaç tedavisi boyunca üremeyi sürdürmesine neden olur. "metabolik olarak ayrıcalıklı" ve çoğalma yeteneği olan tümör hücreleri yeni oluşan damarsız bölgelere doğru yer değiştirdiğinden, beyin dokusuna geçmesi engellenen ilaçlar burada yeterli yoğunluğa ulaşamaz.

Birleşik tedavi - Birleşik tedavi deneyimleri, katı kütleli tümörlerin tedavisinde cerrahi ve ışın tedavilerinin birlikte uygulanmasının en etkili yöntem olduğunu göstermiştir. Beyin tümörleri ve özellikle kötü huylu gliyom olgularında, ışın tedavisiyle birlikte ya da tek ba­şına cerrahi tedavinin uygulanmasıyla, ancak bazı belirtileri gidermeye yönelik sonuçlar elde edilebilmiştir. Üç tedavi yönteminin birlikte uygulanması (cerrahi girişim, ışın ve ilaç tedavisi) beyin tümörü olgularında beklenen yaşam süresini biraz daha uzatmakta, hastanın bu süreyi görece rahat geçirmesini sağlamaktadır.


Komplikasyonlar

1- Cerrahi. Cerrahi girişimin ölümle sonuçlanma riski, genişliğine ve yerine göre değişir. Öteki komplikasyonlar ise şunlardır: Girişimden birkaç saat sonra ortaya çıkan ameliyat sonrası pıhtı kütlesi oluşumu ile kanamalar; ödem ve enfeksiyon gelişimi; tümörün yerine ve kesilip çıkarılan dokunun genişliğine bağlı olarak, tümörün çevresindeki sağlıklı dokuların bozulması nedeniyle, kalıcı ya da geçici sinir sistemi yetersizlik belirtileri.

2- Işın tedavisi (radyoterapi). Özenle yapılan ışın tedavisinin yararları sağlık-
lı dokulara verilen zarardan çok olsa da, iyonize ışınların sinir dokusu üzerindeki sinir sistemim zedeleyici etkileri unutulmamalıdır.
Erken ortaya çıkan ve genellikle geçici değişiklikler olabilir. Öte yandan, bazı değişiklikler geç görülür ve kalıcıdır. Erken değişiklikler kendiliğinden düzelebilir ve kortizon grubu ilaç teda­visinden yarar görebilirler. Ama geç değişikliklerin gidişi kötüdür ve tedavileri olanaksızdır. Işın tedavisi sırasında kortizon grubu ilaç verilmesi önerilir.

Destek tedavisi - Beyin tümörlerinin birleşik tedavilerinde uygulanır. Destek tedavisi, tümör odaklan çevresindeki ödemi ve tümörün kütle etkisi sonucunda gelişen kafaiçi basınç artışını denetlemeye yöneliktir. Tıkayıcı temelde gelişen iç hidrosefali ve çırpınma nöbetleri de aynı etkiye bağlanabilir. Önerilen tedaviler tıbbi ve/ya da cerrahidir. Tıbbi tedavide kortikosteroit grubu ilaçlar, sıvı yitirtici ozmotik ajanlar ve idrar söktürücüler kullanılır.

Rehabilitasyon tedavisi - Beyin tümörü olgularının genel tedavisinde oldukça önemli bir yeri vardır. Birleşik tedavilerle beklenen yaşam süresi uzatılabilir; ama hastanın yaşamını olabil­diğince rahatlatmak da gerekir. Tümörün neden olduğu ve cerrahi girişim sonucu oluşan lezyonlara bağlı eksiklikler çok şiddetli ve yaşamı tehdit edici olabilir. Uygun rehabilitasyon tedavileri ile, birçok eksiklik kısmen ya da
bütünüyle iyileştirilebilir. Sonuçta zihinsel ya da hareketlerle ilgili yeneteklerde yeterli bir iyileşme elde edilebilir.

Beyin Tümörünün Gidişatı (Prognoz)

Beyin tümörlerinin gidişi çoğunlukla kötü olduğu ve ölümle sonlandığı halde beklenen yaşam süresi her zaman belirgin değildir. Kötü huylu gliyomlarda, cerrahi ve ışın tedavisindeki gelişmelere, yeni kemoterapik ilaçların kullanımına ve birleşik tedavilere karşın, sürecin sonu kötüdür; bu olgular en geç iki yıl içinde ölümle sonlanır. Tek başına cerrahi tedavi 3-6 aylık bir yaşam süresi sağlar, ışın tedavisinin eklenmesi süreyi 3-4 ay daha uzatır; bu iki tedaviye ilaç tedavisinin eklenmesiyle gerçekleşen üçlü tedavi ortalama yaşam süresini 12 ay ya da daha çok uzatabilir. Kötü huylu gliyom olgularında birinci yılın sonunda hastaların yalnızca yüzde 20'si; 24'üncü ayın sonunda ise yalnızca yüzde 10'u yaşar. Gelecekte yeni yöntemlerin bulunması ve/ya da var olanların geliştirilmesiyle daha iyi sonuçlar elde edilmesi umulmaktadır. Medulloblastom gibi başka tümörlerde, tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi, hastanın zaman içinde uzun süre denetlenmesi gerekir. Çünkü tümörün yeniden alevlenmesi ve yayılım odaklan uzun dönemde, örneğin ilk uygulanan tedaviden 7-10 yıl sonra, ortaya çıkabilir. Medulloblastom olgularında, tedavi girişimlerine karşın, hasta 2 yaşından küçükse, tümör beyin sapını tutmuşsa ve tümörün alınması kısmiyse hastalığın beklenen gidişi kötüdür. Günümüzde kullanılan birleşik tedavi yöntemleri olguların yaklaşık yüzde 60'mda 5 yıllık bir yaşam süresi sağlar. Tedavinin etkisini klinik düzeyde değerlendirmek zordur. Birçok sinirsel yetenek yitimi kalıcıdır, tümör iyileşse bile bunlar geçmez. Hastanın kötüleşmesi tümörün yeniden gelişmeye başlamasına değil, ışın tedavisi sonrası ortaya çıkan ödem ya da hidrosefaliye (beyin karıncıklarında aşırı beyin-omurilik sıvısı birikmesi) bağlıdır.

Beynin yayılım sonucu gelişen karsinomu

Beyin karsinomu her zaman yayılma (metastaz) sonucudur, olguların büyük bir bölümünde akciğer, meme, prostat ve böbrek kanserinin yayılımı sonucu gerçekleşir.

Akciğer karsinomu yayılımları başta olmak üzere, bu tümörler hızlı gidişlidir; kafaiçi basınç artması belirtileri hafiftir ya da bulunmaz, birden çok alanda ortaya çıkarlar.

Orta yaşlı bir hastada ilerleyici özellikte tümöre bağlı bir hastalık tablosu karşısında her zaman yayılım sonucu gelişen beyin kanseri akla gelmelidir; bu nedenle akciğer ve prostat gibi öteki organlarda birincil tümörler araştırılmalıdır. Ama bazen tablo inme (ictus) ya da akut ansefalit özellikleri ile başlayabilir; başlangıçta basınç artması belirtileri görülmez; bunlar hastalığın birkaç ay gibi zaten kısa olan seyri boyunca da görülmezler ya da son evrede ortaya çıkarlar. Beynin tüm bölgelerinde karsinom yayılım odaklan görülebilir; ama bunlar en çok alın lobunda yerleşirler. Beyinde yayılım odağı tek olduğunda, yayılımın geliştiği bölgenin tümörlerine özgü belirtiler görülebilir; ama genellikle tümörler birden çok odağa yerleşirler. Bu olgularda klinik tablo oldukça değişkendir ve tanı son derece güçtür.

Tedavinin etkisini değerlendirmede en iyi ölçüt, beklenen yaşam süresidir. Son on yılda anestezi ve cerrahi tekniklerindeki iyileşmeye, bazı ışın tedavisi araçlarının kusursuzlaşmasına ve tümör gelişmesini önleyici yeni ve etkili ilaçların bulunmasına karşın, kötü huylu beyin tümörlerinde beklenen yaşam süresi, ne yazık ki, uzatılamamıştır.


SiteMap - İmode - Wap2