Arşiv Anasayfa Dünya Tarihi
Sayfalar: 1
Süveyş Krizi By: Asortik Hatun Date: May 10, 2013, 07:10:00 PM
Süveyş Krizi
Süveyş Krizi

Süveyş Krizi, 1956 yılında İsrail, Birleşik Krallık ve Fransa'nın oluşturduğu gizli ittifak ile Mısır arasında yapılan savaştır. Mısır lideri Nasır'ın Süveyş Kanalını millileştirdiğini açıklamasından sonra çıkan savaş, Sovyetler Birliği'nin Londra ve Paris'e atom bombası atma tehditi karşısında Birleşik Krallık ve Fransa'nın geri adım atmasıyla sonlanmıştır. Süveyş Krizi, II. Dünya Savaşı öncesinde dünyaya egemen olan Batı Avrupalı devletlerin mutlak egemenliğinin son bulduğunu ve artık Amerika'nın desteği olmadan hareket edemeyeceklerini göstermiştir.



Çatışmanın Temeli

1950'lere gelindiğinde Mısır'da egemen bir devlet kurulmuş olmasına rağmen Süveyş Kanalı'nın denetimi Batılı Devletler'in kontrol ettiği Kanal Şirketi'ndeydi. Şüveyş kanalı yoluyla başta Birleşik Krallık ve Fransa olmak üzere pekçok Batı Avrupa devleti, Körfez ülkelerinden petrol alıyordu.

Mısır'da 1952 yılında iktidara gelen Cemal Abdülnasır, ülkesini askeri yönden güçlendirmeye ve İsrail karşısında üstün duruma geçmeye çok önem verdi. Bu amaçla, Sovyetler Birliği'ne yaklaşmaya ve Çekoslovakya üstünden silah almaya başladı. Ayrıca, Asuan Barajı'nı bitirip, ülkenin ekonomik kalkınmasını sağlamak istiyordu. Fakat bunlar için büyük miktarda mali yardıma ihtiyacı vardı. ABD ve Birleşik Krallık'tan kredi almayı denediyse de, bu iki ülke Mısır'ın Doğu Bloğu'ndan silah alması ve İsrail karşıtı militanları desteklemesi sebebiyle kredi vermediler.

Bunun üzerine Nasır, ihtiyacı olan mali gücü sağlamak için Süveyş Kanalı'nı işleten Kanal Şirketi'ni milleştirdiğini açıkladı. Kanal Şirketi'nin hisselerinin değerini sahip devletlere ödeyeceğini açıkladıysada, bu karar Birleşik Krallık ve Fransa'dan çok büyük tepki aldı. Çünkü, bu iki devlet için Süveyş Kanalı, Basra Körfezi'ndeki devletlerden aldıkları petrolün taşınması için çok önemliydi. Bu nedenle burada, Sovyetler'e yanaşmaya başlayan Mısır'ın denetim kurması tehlikeliydi. Ayrıca çok karlı olan Kanal Şirketi hisselerini Mısır'a devretmek istemiyorlardı.

Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail Anlaşması

Anlaşmazlığı çözmek için toplanan Londra Konferansı'ndan sonuç çıkmadı. Bunun üzerine Birleşik Krallık başbakanı Antony Eden Paris'e gitti. Paris dışındaki Sevr'de toplanan Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail Mısır'a askeri müdahele kararı aldı. Buna göre İsrail Mısır'a saldıracak, Birleşik Krallık ve Fransa ise savaşanları ayırmak bahanesiyle bölgeye asker çıkartıp kanalı işgal edeceklerdi. İki ülke arasındaki çatışmalar durdurulduktan sonra ise, “daha başka çatışmaları önlemek ve dünya ticaretinin bölge savaşlarından etkilenmemesini sağlamak” amacıyla bölgede kalıcı bir Britanyalı-Fransız birliği konuşlandırılacaktı.

Birleşik Krallık ve Fransa'nın Saldırısı

Anlaşmaya göre İsrail 29 Ekim 1956'da Sina yarımadasını işgale başladı. Derhal harekete geçen Birleşik Krallık ve Fransa, Mısır'a bölgeye asker yollayarak “savaşı durdurmayı” önerdi. Nasır'ın bunu reddetmesinin ardından ise iki devlet askeri harekata başladı. Birleşik Krallık'tan ve Fransa'dan birçok uçak gemisinin katıldığı harekat 5 Kasım'a kadar hava saldırısı; sonrasında ise paraşütçü birliklerin indirilmesi şeklinde gerçekleşti.

Taktik açıdan harekat çok başarılı oldu. Britanyalı ve Fransız birlikleri, Mısır birliklerini yenip kolayca kanalı ele geçirdi ve bölgeye hakim oldu.


Savaşın bitişi ve barış

Sovyetler ve ABD'nin Tepkisi

Hem Sovyetler Birliği, hem de Amerika Birleşik Devletleri bu saldırıya karşı cephe aldılar. ABD ve Sovyetler'in savaşa karşı ortak tavır koymaları, Soğuk Savaş'ın ender olaylarından biridir. Sovyetler'in, Mısır'dan çekilmemeleri durumunda Paris ve Londra'ya nükleer saldırı yapma tehdidi sonrasında Birleşik Krallık ve Fransa ateşkes ilan edip geri çekilmek zorunda kaldı. Kasım'da başlayan geri çekilme Aralık ayında tamamlandı.

Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler'in Doğu Avrupa'da yayılmasına büyük tepki gösterdiği halde kendi müttefiklerinin benzer emperyalist amaçlar için savaşması karşısında hem kendi içinde hem de uluslararası ortamda tepki görmüştü. Bu nedenle harekata karşı çıkmış ve Sovyetler’in saldırı tehdidi karşısında Birleşik Krallık ve Fransa'yı yalnız bırakmıştır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, Süveyş Krizi'nin daha büyük bir çatışmaya dönüşmesi ve Doğu/Batı Blokları arasında bir savaş şeklini almasından korkuyordu.

ABD'nin bu harekata karşı olmasındaki diğer bir neden ise, bu savaşla bölgedeki Batı karşıtı akımların güçlenip Arap ülkelerinin Sovyetler'e yanaşmasıydı. Petrol sebebiyle çok önemli olan bu bölgede Sovyet etkisi, ABD için kabul edilemez olurdu.

Birleşmiş Milletler Barış Gücü

Savaş’ın sonlanmasıyla, Kanada Dışişleri Bakanı Lester Pearson, Birleşmiş Milletler Barış Gücü kurularak Gazze Şeridi’ne ve Sina Yarımadası’na yerleştirilmesini önerdi. Birçok ülkenin katılımıyla oluşturulan bu gücün “barış sağlanıncaya kadar Mısır ve İsrail'in savaşmasını engellemek” sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyordu.

1967’ye kadar bölgede kalan Barış Gücü, bu tarihte çekilmiş ve hemen ardından Altı Gün Savaşı çıkmıştır.

Savaşın Sonuçları

Süveyş Krizi'nin en verdiler sonucu, Avrupa Devletleri'nin zayıflığını göstermesi oldu. Yarım yüzyıl öncesinde dünyaya mutlak egemen olan Birleşik Krallık ve Fransa'nın artık ABD'nin askeri desteği olmadan hareket edemeyeceği ortaya çıkmıştı. Bu, dünya hakimiyetinin Avrupa'dan ABD ve Sovyetler'e geçtiğinin ilanı olmuştur.

Süveyş Krizi, Birleşik Krallık'ın Falkland Adaları Savaşı'na kadar ABD'nin desteği olmadan yaptığı son harekattır. Bu süre içinde Birleşik Krallık, askeri harekatlarında hep ABD'nin desteğini arayacaktır.

Fransa'da ise General de Gaulle, Fransa'nın dış politika amaçları için ABD'ye güvenemeyeceğini anlamıştır. İktidara geldikten sonra de Gaulle, Fransa'nın bağımsız bir politika izleyebilmesi için nükleer silah geliştirilmesine başlayacak ve Fransa'yı NATO'nun askeri kanadından çekecektir.

Süveyş Krizi'nden Nasır, Arap dünyasının en güçlü lideri olarak çıktı. Mısır, savaşı kaybetmiş ve büyük asker kaybı vermiş olmasına rağmen Süveyş Kanalı üzerinde denetimini kurmuştu. Mısır'da 1881 yılından beri var olan Britanyalı etkisi ortadan kaldırılmıştı.

Süveyş Krizi sonrasında Nasır yükselirken, Birleşik Krallık'ta başbakan Antony Eden istifa etmek zorunda kalıyordu.

Birleşik Krallık ve Fransa'nın zayıflığının ortaya çıkması ve Mısır'ın ayakta kalması kolonilerin bağımsızlaşma sürecini hızlandırdı. Bu iki devletin kalan kolonileri ileriki yıllarda bağımsız oldular.

Mısır'ı kurtaran, Birleşik Krallık ve Fransa'yı geri çekilmeye zorlayan, Sovyetler Birliği'ydi. Bu tarihten sonra bölgede Sovyetler'in prestiji hızla artmaya başladı.

SiteMap - İmode - Wap2