Arşiv Anasayfa Evlilik ve Aile
Sayfalar: 1
Yalan Üzerine Kurulan Ilişkiler - Evlilikler By: Asortik Hatun Date: April 29, 2013, 09:57:17 PM
yalan aşklar - sahte ilişkiler - aldatan kişilerin ilişkileri

İnsan çok garip ve karmaşık bir yapıda oluşmuş canlı türüdür. Fiziksel olarak farklılıklar gösterirken, ki bu çok normal, duygusal olarak da farklılıklar gösterir. Bu insandan insana değişen duygu denebilir ve çok da normaldir. Ancak insanın kendi içinde farklılıklar olması ve bunu da karşısındakine farklı yansıtması kişisel bir bozukluğun, içte biriken bir tepkinin, veya bastırılmış bir aşağılık kompleksinin tezahürü olsa gerek….. Mevlana ‘nın çok veciz sözü



“ Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” çok yerinde ve çok deneyimsel bir sözdür.

Ta çocukluğumuzda başlar kişiliğimizin şekillenmesi, hani sorarlar ya:” büyüyünce ne olacaksın?” tipinde sorular bizi bir yerlere yönlendirir sanki daha o zamanlardan. Ve o zamanlarda bizim için tip modeller anne, babadır. Ebeveynlerimizi bizi öyle bir yönlendirme yarışına girerler ki, tıpkı tornaya girmiş bir ham ağaç gibi onların ellerinde, daha sonra en yakın çevrenin ve nihayet okul yolu ile eğitim bizim kişilik şekillenmemizde etken olurlar. Bunlar bilinen ve her canlının yaşadığı bir evredir…. İşte tam bu dönemde şekillenen kişiliğimizde kendi içsel çelişkilerimiz başlar, aileye, yakın çevreye, okulda öğretmene ya hoş görünme, ya onların önünde mahçup olmama, ya da içsel nedenlerle küçük yalanlar benliğimize yerleşir…. Bu aslında o anda düşündüğümüz şekli ile yalan değil ama bizi çevreleyen aile, yakın çevre ve okul üçgeni içindeki çıkmazlarımızdan kendimizce bir çıkış yoludur…. Artık tüm ilişkilerimiz bunu üzerinde kurulmuştur. Oturan kişiliğimizde yalan da bir enstrüman olarak yer almıştır…

Farkına varmayız artık yalanın yaşamımız üzerindeki tahribatının, kişiliğimizi nasıl olumsuz etkilediğinin farkına bile varmayız. Kanıksanmış bir durum olmuştur. Evde, okulda, işyerinde velhasıl hayatın tüm birimlerinde bizimle beraberdir artık…. Bunlara beyaz, pembe, kara … ne renk derseniz deyin artık vazgeçilmezimiz olmuştur.. Bazı meslekler bile yalanla özdeşleşmiş ve olmazsa olmazı olmuştur, yapısı ve gereği icabı örneğin, istihbarat elemanları yalanla kişiliği en çok özdeşleşmiş kimselerdir… Bir de tabi ki daha küçük yaşta olmak isteğimiz meslek veya okumak istediğimiz okullar kafamızda şekillenir, ama o düşüncelerimiz bir şekilde gerçekleşmeyebilir.. Örneğin gözde okullar, gözde meslekler hep bizi çeker ama bunu gerçekleştirme yeteneğimiz veya imkanımız olmaz, yalanlarla kurduğumuz dünyamızda bunu en azından gerçekleştirmiş gibi davranarak, yeni tanıştığımız kişilere lanse ederek, olmamış bir şeyi olmuş gibi göstererek bir nevi içsel dünyamızda gizli bir tatmin ve bastırılmış aşağılık duygusunu biraz olsun saklamış oluruz. Sağlam bir kişilik yapısına sahip hiçbir canlı daima olduğu gibi görünecek, gerçekte neyse öyle davranacaktır.

Yaşımız ileriki dönemlerinde içimize yerleşen bu yalan duygusu beşeri ilişkilerde de kendimizi karşımızdakine kabul ettirme sosyal bir statü sahibi olma ve bir gruba dahil olmayı sağlayacak bir yardımcı etkendir… Özellikle günümüzde elektronik haberleşmenin yaygınlaşması ve arkadaşlık sitelerinin çığ gibi çoğalması neticesinde “YALAN” enstrümanı daha çok işe yarar hale gelmiştir. Bu enstrüman üzerine inşa edilen ilişkiler kadın ve erkek arasındaki ilişkilerin yozluğunun bir göstergesi değil midir? İstisnaların kaideyi bozmadığı bir gerçek ve genelleme yapmanın bir mahsuru olmadığını sanıyorum. Yalanla ilgili bazı insan davranışları : *Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.

*Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.

*Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın sinyalidir.

*Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürür ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.

*Belli belirsiz , kaçamak şekilde omzunu silker.

*El kol hareketleriyle söyledikleri arasında zamanlama hatası vardır, baş hareketleri mekaniktir.

*Şaşırmış korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa yüzünde beliren ifade ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.

*Ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.

*Kendisini itham eden kişiden uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.

*Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.

*İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.

*Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.

*Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.

*Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder.

*Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.

*”ben, biz ve bizim “ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.

*Kullandığı kelimeler açık ve net değildir.

*Sorulan soruya oranla aşırı tepki gösterir.

*Bütün sorularınıza cevap verir ama size soru sormaz.

*Konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır.

*Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.

*Gerçeği söylemek gerekirse, dürüst olmak gerekirse , neden yalan söyleyebilirim ki?” gibi cümleler kullanır.

*Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.

*Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.

*Konuşmasına “yanlış anlamanı istemem ama...” gibi bir cümleyle başlar.

*İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.

*Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.

*Hikayesi o kadar inanılmazdır ki , sırf bu yüzden inanırsınız


SiteMap - İmode - Wap2