Arşiv Anasayfa Psikoloji ve Sosyoloji
Sayfalar: 1
Alacakaranlık Ve Yeni Ay Filmlerinin Gençler Üzerindeki Etkileri By: Asortik Hatun Date: January 12, 2013, 12:09:49 AM
Filmin kahramanları, klasik ortaçağ vampir ve kurt adamlarından çok farklı. Bir kere vejetaryen! İnsan kanı içmiyorlar. Oldukça modern bir evde yaşıyorlar. Uçabiliyor ve çok hızlı koşabiliyor olsalar da spor arabaya biniyorlar. Anlayacağınız hikaye sanal âlem gençliği için oldukça etkileyici bir içeriğe sahip. Bu durum Hollywood endüstrisinin de dikkatini çekti. Böylelikle Örümcek Adam'dan sonra Harry Potter hayranı olan çocuklar biraz daha büyüyünce vampir adam Edward'ı rol model edindi. Onun gibi giyinir, onun gibi saçını tarar, onun gibi bakar oldu.

Stephane Mayer'in romanından uyarlanan Alacakaranlık ve Yeni Ay filmleri sayesinde diğer vampir kitapları da milyonlarca adet satıldı. Bilim kurgu veya korku kitapları arasında ilgilisini bekleyen vampir kitapları sınıf atladı. "Çok satanlar" arasından çıkıp kendilerine özgü bir raf sahibi oldular. Artık kapaklarına ağzından ve gözünden kan fışkıran vampir adam-kadın görselleri değil, romantik bir çiçek veya âşık bakışlı bir kız-erkek fotoğrafları konuluyor. İlginç bir gelişme: Bu kitapları yetişkinler de okumaya başladı.

Yeni bir metafizik algısı gelişiyor
Popüler Alacakaranlık serisi kitaplarının içerdiği metafizik öğeler, yaşam şekilleri, tanrılar, ölümsüzlük anlayışı klasik vampir hikâyelerine göre daha bir modern. Mayer'in (rüyasında Hz. İsa'nın kendisine yeni bir kutsal kitap verdiğini gören Amerikalı rahibin kurduğu tarikat) Mormon tarikatının mensubu olduğunu düşündüğünüzde, Katolik Avrupa'nın ortaçağ metafizik öğretilerini kullanmamasını doğal karşılayabilirsiniz. Mayer, yeni ve modern dini gibi, yeni ve modern metafizik kavramlar üretiyor. (Ne tesadüf ki romanını Mayer de rüyasında görmüştü!)

Anne Rice, Laurell K. Hamilton, Anita Blake gibi meşhur Alacakaranlık serisi yazarlarından Rice'ın ise dinine geri döndüğü ve artık İsa ve Tanrı'yı anlatacak kitaplar yazacağı söyleniyor.

Tüm bu söylentilerin ötesinde din psikolojisi profesörü Ali Köse, alacakaranlık serisi için çarpıcı bir tespitte bulunuyor: "Modern dünyanın temellerinin atıldığı 200 yıl önce pozitivist düşünce dinin savunduğu gibi bir metafizik âlemin, esrarın olmadığını iddia etti. 2010 yılına geldiğinde ise öngörüldüğünün aksine metafizik âleminin sırları daha da arttı. Bilim adamları bunca yılda çözüm değil, daha çok sır keşfetti. Hal böyle olunca modernite, metafizik unsurlardan sıyırdığı günümüz insanı için kendine has gerçek üstü kavramlar üretmeye başladı. Uyduruyor yani. Bu kitaplar seküler alanın kendi içinde oluşturduğu metafizik unsurlardan oluşuyor." Köse, söz konusu romanlarla din ve psikolojinin kabul etmeyeceği unsurların canlandırılmasını yanlış buluyor. Gençliğin alacakaranlığa kapılıp gitmemesi için dikkatli davranılması gerektiğini söylüyor.

Günümüz gençliği eğer dini ve ahlaki anlayışı yoksa, her şeyi deneyimleyebileceği sınırsız bir sanal âlemde yaşıyor. Köse de, "gerçek hayatın sorumluluğundan korkan ve kaçan gençlik, sanal alemi ve bu kitapları sığınılacak liman olarak görüyor." diyor. Modern zaman gençliği dinlerin metafizik açıklamalarına kulak tıkayıp Lost, Harry Potter, Alacakaranlık gibi gerçek üstülüğe modern yorumlar getiren dizi, kitap ve filmlere meftun oluyor.

Amerika'da aileler endişeli, Türkiye'dekiler farkında değil Ergen psikoloğu Mehmet Dinç, gençlerin hayattaki duruşunun şekillendiği bir dönemde böyle karmaşık içerikli romanları okumasını doğru bulmuyor. Dinç, dünyada, özellikle Amerika'da ailelerin çocuklarının bu kitaplara gösterdiği yoğun ilgiden endişelendiğini söylüyor. Aileler bir araya gelip çocuklarını bu seriden ve etkisinden korumak için ne yapacaklarını tartışmaya başlamış. Dinç, Türkiye'de ise ne yazık ki birçok ailenin çocuklarının ne okuduğuyla ilgilenmeyecek kadar konunun uzağında olduğunu söylüyor. "Okusun da ne okursa okusun düşüncesindeler. Fakat aileler çocuklarının durumu hakkında bilgi sahibi değil. Çünkü bunları yok saymak çözüm değil. Gençlerle oturup konuşulmalı. Kitapların anlattığı konular ve metafizik kavramlar hakkında fikir alışverişinde bulunulmalı. Kendi değerlerine hakim olmalı ki furyadan etkilenmesin. Yoksa siz okutmasanız da sınıftaki arkadaşından alıp okur, en azından filmini izler ya da Alacakaranlık çantasını kullanır, tacını takar, yüzüğüne sahip olur, oyuncuları gibi giyinir." diyor.

Her şey bir rüya ile başlamış
Psikologları ve aileleri endişelendiren bu serinin yazarı bir ev hanımı. Arizona'da bahçeli kocaman bir evde yaşıyor. Edebiyat fakültesi mezunu. Her gün aksatmadan yüzmeye gidiyor, akşam işten eve yorgun gelen eşi için yemek yapıyor, onu her daim güler yüzle karşılıyor. Mayer'in bu mutlu ve rutin hayatına, dediğine göre Haziran 2003'te gördüğü bir rüyadan sonra, bir vampir, kurt adam genç kız girer. Dayanamaz rüyasını bir roman olarak yazar. Nasıl oluyorsa sıradan bir ev kadının rüyası dünya gençliğinin fizik ötesi algısını değiştiriyor. Şaşırtıcı değil mi?

Alacakaranlık grip salgını gibi yayıldı Mayer'in ilk kitabı Alacakaranlık, yayımlandığı 2005 yılından beri bir fenomen haline geldi ve kitap dünya çapında 40 milyondan fazla sattı. 400-500 sayfalık kalın ve pahalı bir kitap olmasına rağmen bir çırpıda okunuyor! Serinin ikinci kitabı Yeni Ay daha da büyük ses getirdi. 2007'ye gelindiğinde, Alacakaranlık, dünya çapında tanınan bir roman serisi oldu. Özellikle lise çağındaki gençler arasında grip salgını gibi hızla yayıldı. 4. kitabın satışa çıkacağı gün, fanları bir parti düzenledi. İlk Alacakaranlık filmi, 21 Kasım 2008'de gösterime girdi ve tabii ki çok ses getirdi.

SiteMap - İmode - Wap2