Dehr : Zaman dest: el dil: gönül destbusi: el öpme Didem = Göz gözüm: Dad-ı Hakk = Hakk vergisi: Devran = Dünya felek zaman: Dil-i dânâ = Bilen dil: Dehrin = Dünyanın zamanın: Defteri uşşak = Âşıklar Dânâ = Bilen bilici: defteri: Duzeh = Cehennem: Dem bu dem = Yaşanan an: Dilhane = Gönül hanesi: Didar = Yüz çehre: Darül karar = karar yeri: dil: yürek dide: göz Dide = Göz: Dûr = Evlerbölgeleruzak: Der-i devlet = Devlet içinde: Dû âlem = İki âlem: Dar-u ukba = Baki âlem ahiret: DEHA-İ KUDSÎ : Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ. Dinî dehâ. DERKETMEK :Bir şeyin en esasını dibini öğrenmek iyice anlamak. (E)
Etfal = Çocuk: Enver = Çok parlak çok nûrlu: esrik: sarhoş dermansız Ezhar = zuhur çiçekler: Erihnâ = Bize göster: Ezvak = Zevkler tadışlar: Enis = Dost arkadaş: esri: esir olan Eflâk = Gök yüzü gezegenler: Enhar-ı aşk = Aşk nehri: Eyyam = Aylar zamanlar: Ebsem = Duymamak işit- Esma = İsimler: memek Ebhar = Denizler: EBNÂ-İ ÂDEM :Adem oğulları. İnsanlar. Envar = Ziyalar aydınlıklar: Enhar = Nehirler ırmaklar: Ey canu men = Ey benim Elvan = Renkler: El pençe = El bağlayan: canım: (F)
Ganem = Koyun: girye: gözyaşı Gerçi = Her nekadar isede: Giryân = Ağlayıcı ağlayan: Gurap = Karga: girye-i dem: gözyaşı Gâh-Geh = Zaman zaman arasıra bazı bazı: Gülşen = Gül bahçesi: Gerdenim = Gerdanım: Gufran = Affetme merhamet etme: Gâhî : Kâh bazen zaman zaman Gül-i sahra: Çöl gülü Gerdûn : Felek (H)
Hüda = Allah: Hünkâr = Padişah Sûltan: Handan = Gülen gülücü: Hâr = Diken: Handân : Gülen Hazân : Güz Harabat = Harabeler yıkıntılar: Harimi ismet = Mukaddes ocak namus ocağı: Hâki ıtırnak = Toprak kokusu: Hâki pay = Tevazu etmek ayağa yüz sürmek: Hâki hâk = Toprakla toprak: Hayyealelfelâh = Haydin kurtuluşa: Hande rîz = Gülüp duran: Hazer kıl : Sakın Haşru neşir = Mahşer - toplanma dağılma: Hümayı aşk = Devlet kuşu aşk kuşu: Her dem = Her zaman: Hürrem = Hür olan: Hem dem = Can ciğer arkadaş: HAKKETMEK : Oyarak veya kazıyarak işlemek yazmak (I)
Itır = koku: Ikra’ Oku: (İ)
İbadulllah = Allah’ın kullareı: ibza: kedere boğma İdrak = Anlayış: i-naf: sertlik gösterme İcmal = Kısaltma özetleme: İt’am = Taam yemek: İştiyak = özleme hasret çok istekli olmak: İstihal = Ehil olma bir şeye lâyık olma: İfşa-i raz = gizliyi açıklama: İstidat = Kaabiliyyet: İsmi pakin = Pak temiz isin:
(K)
Kalb gâh = Kıblenin bulunduğu semt: Kaf-ı kanaat = Kanaat dağı: Kîl-ü kâl = Dedi kodu: Karun = Mûsâ (a.s.) zamanında yaşamış zengin biri: Katre = Damla: Kenzi mahfi = Gizli hazine: Kemter = Daha aşağı hakir itibarsız: Kenzi mahfi = Gizli hazine: Kerremnâ = Mükerrem kıldı: Küllü nefsin = Her nefis: katre: damla Kûşe-i vahdet = Vahdet köşesi: kevaşe: yosma Kûy-i Leylâ = Leylânın köyü Kim : -ki anlamında KAYS : Düşmek sukut. (L)
Lâyezâl = Ezeli olmayan: Lâ mekân = Mekânı olmayan: Leylü nehar = Gece gündüz: Leyâl = Geceler: Levlâke levlâk = Eğer sen olmasaydın olmasaydın: Lenterânî = Sen beni göremessin: Leb : Dudak Libas = Elbise örtü: lamekan: mekansız (M)
Mahbub = Sevilen: Maada = Bundan böyle: merdüm : insan anlamında farsçadan türkçeye geçmiş bir kelime. merdüm-i dîde olduğunda ise gözbebeği anlamına denk düşer. şeyh galib'in selamında da bu mana ile yer bulur zâtına ki beyit de insan ile gözbebeğinin ilişkisine ışık tutar; Mâşuk = Âşık olunan sevilen: Mahles = Bir kimsenin ikinci adı: Müncer olmak : Bir sonuca ulaşmak Makber = Kabir: Mevlâ = Efendi: Mazharı gufran = Affedilme merhamete nail olma: Merd = Özü sözü doğru: Mürde = Hasta: mahpeyker: ay yüzlü mukteza-i hale mutabık (durumun gereğine uygun) söz söyleme yetisi. Mekân = Yer: Münevver = Nûrlanmış: Men reânî = Beni gören: Mündemiç = İçinde bulunan: Mecellet = Kitaplar mecmualar: Muzmahil = Çökmüş darmadağınık: Müştâki Cemâlin = Cemâlini özleyen: Müştak = İştiyakli özleyen: Mızrap = Telli çalgılarda kullanılan alet: Men arefe nefsehu = Nefsine ârif olan – bilen: Miftahu kalb = Kalb anahtarı: Mihrab = Yönelinen yer. Mir’at-ı zât = Zât aynası: (N)
Peyker = Yüz surat çehre: Pür safa = Cok safalı: Post = Bir makam hayvan derisi: Pür nûr = Çok nûrlu: Püser = Oğul erkek çocuk: (R)
Râh = Tutulan yol meslek: Rif’at = Yükseklik yücelik: Râ’nâ = Güzel lâtif hoş görünen: Rahmî = Rahmete mensup rahmetle: Ram ol = İtaat eden boyun eğen ol: rücu: geri dönmek Rücû-u = Dönme geri dönme: Rücû-u ilâllah = Allah-a dönme: Rüsvay = Rezillik haysiyyetsizlik: Ram: boyun eğmek (S)
Salâ = Minarelerde okunan salâvat: Safa = Saflık berraklık: Sâd pâre = Yüz parça parça parçe: Sakî = Su veren su dağıtan: Sahr-ı cihan = Cihan sahrası: Sahbay-ı aşk = Aşk sehbası: şad: mutlu serdest: egemen ser:baş Sehâ = El açıklığı cömertlik: Server = baş başkan: Semud = eski bir kavim: Sübhan = Allah: Seher = Tan yeri ağırmadan biraz evvelki vakit: Sîne = Göğüs yürek: Sîne çak = göğsü kabaran: Sinnimiz = Yaşımız yıllar: Subha = Seher vakti: Sıbgatullah = Allah-ın boyası: Subh : Sabah vakti Sâd : Çok sayıda Sayf : Yaz Şitâ : Kış Sitâre : Yıldız (bahtı temsilen) (Ş)
Şah-ü geda = Kul ile sûltan: Şems = Güneş: Şaduman = Alev ateş sevinçli: Şûle = Alev ateş: Şeş cihet = Altı cihet: Şemsi aşk = aşk güneşi: Şemsi hakikat = Hakikat güneşi: Şem’ : Mum (T)
Takaza = Sıkıştırmak: Taht-ı gâh = Taht yeri: Tac-ı ser = Baş tacı: Tabe sabah = Sabaha kadar: Tâli’ : Talih baht Tafsil = Etraflıca uzun uzadıya: Taht-ı dil = Dil yeri: Tahmis = Ateşte kızdırma kavurma: Ten perver = kendini besleyen: Tuhfe = Hediye: Tercüman-ı aşk = Aşk tercümanı: Tegafül = Gaflet: teşne: bir sey yapmaya egilimi olan egilimli meyilli anlamina gelen Temaşa = Bakıp seyretme: Tefahur = Övünç övünme iftihar: Tekevvün = Varolma: Tığ-i kara = Kara kılıç: Tığ-i tevhid = Tevhid kılıcı: (U)
Ufku dil = Dil ufku: Uryan = soyunma: üftade: çaresiz aşık Ulül el bab = Sağ duyu sahibi insânlar: Umûr : İşler (V)
Yekzeban = Ağız birliği eden aynı dille konuşan: Yektir = Tektir: Yekta = bir tane: (Z)
Zaikatül mevt = Ölümü tadacaktır: Zâhir = Görünen görünücü: Zerrat = Zerreler: Zeval = Sona erme yerinden ayrılıp gitme: Zinde = Diri yaşayan canlı: ZÂHİRÎ :Görünüşte olduğu gibi. Zâhire âit ve müteallik. Asıl ve hakiki olmayan. Zâhiriyyun mezhebine âit olan.