Arşiv Anasayfa Yabancı Tarih
Sayfalar: 1
Barbarlara Karşı Tepkiler By: Asortik Hatun Date: December 07, 2012, 11:17:17 AM
Çinlilerin, İranlıların ve Romalıların altıncı yüzyılda devletlerinin birliğini ve güvenliğini yeniden kurmak yolunda elde ettikleri farklı başarılar, siyasal ve askeri kurumlarının, barbarların meydan okumalarına karşı ne ölçüde dayanıklı olduğunu gösteren bir ölçüt ortaya koymuştur.

Çin bu alanda, geleneksel imparatorluk kurumlarının, Han hanedanı günlerinde Hsiung-nu barbar tehtidiyle başa çıkabilmek amacıyla biçimlendirilmiş olması gibi bir üstünlüğe sahipti. Bu nedenle Sui İmparatorları ve onların Tang hanedanından (İ.S. 618-907) gelen ardılları, Türk konfederasyonuna karşı etkili bir sınır savunma gücünü yeniden kurarken, eski imparatorluk yöntemlerini olduğu gibi uygulayabildiler. Bu yolda diplomasiye, örtülü ödeneklere ve sınırları koruyan ücretli askerlerden oluşan birlikleri denetim altında tutmak için başlarına Çinli komutanlar atama gibi yollara başvuruldu.

Suiler, yeniden kurulan savunma örgütlerinin gerisinde, etkili ve oldukça acımasız bir bürokratik rejim yerleştirdiler. Bu rejimin en büyük başarısı Yang-çe Irmağı’nı Sarı Irmak’la birleştiren büyük bir su yolu olan kanalı tamamlamasıdır. Bu kanal, hızla Çin İmparatorluk ekonomisinin can damarı durumuna geldi. İmparatorluk memurlarının ve askerlerinin tüketim için hazır bekledikleri mallar, güneyin verimli topraklarından başkente bu kanal yoluyla gönderilebildi. Böylece memurların ve askerlerin eline, eskiye göre daha fazla mal geçebildi.

Büyük Kanal denilen bu su yolunun açılmasıyla, tüm Yang-çe Vadisi’nin daha sıkı bir biçimde denetlenmesi ve malların imparatorluk merkezinde çok daha büyük miktarlarda toplanabilmesi olanağı doğdu. Yeniden kurulan imparatorluk Çin’i, Han hanedanı günlerinden güçlü olduğu için, daha önce görülmedik çoklukta insanı ve malzemeyi savaşçı ya da barışçı girişimleri yolunda harekete geçirebilme yeteneğine sahip oldu. Bu nedenle barbar akınları, birleşmiş Çin’in örgütlü imparatorluk gücü karşısında hızla korkutucu olmaktan çıktı.

İranlıların sorunu çok daha karmaşıktı. Ellerinde, Çin’de olduğu gibi İmparatorluğun merkezi gücünü destekleyecek hiçbir yeni kaynak yoktu. Bilindiği üzere, ağır zırhlı süvari teknolojisini oldukça iyi biliyorlardı. Sorun, bozkırdan gelecek akınlara karşı sınırları etkili ve sürekli bir biçimde korumaya yetecek sayıda iyice zırhlanmış ve eğitimden geçmiş şövalyeyi besleyebilecek bir toplumsal düzenin yaratılmasında düğümleniyordu.

Part hükümdarları, ağır süvari olarak donanan ve kendi topraklarını saldırılara karşı korumak için her zaman hazır bekleyen toprak sahiplerinden oluşma bir asker sınıfının gelişmesine izin vermişlerdi ve hatta belki de bunu desteklemişlerdi. Fakat İran beyleri üzerinde merkezi iktidarın etkili bir denetimini hiçbir zaman kuramamışlardı.

Part krallık hükümeti nakit para biçimindeki gelirlerinin geldiği yerler olan kentleri ve kasabaları gözetmiş göründüler. Fakat İran ve Mezopotamya kasabaları, kralın güçlü ve uyrukları üzerinde korku salabilen sürekli bir ağır süvari gücü beslemesine olanak verecek kadar para gönderemediler. Bu nedenle bozkıra karşı etkili bir sınır savunmasının bedeli, Part hükümetinin merkezi yetkesini sürekli zayıflatan ardı arkası kesilmeyen yerel ayaklanmalara ve buyruklarına uyulmaması olgusuna katlanmak oldu.

alıntı


SiteMap - İmode - Wap2