Arşiv Anasayfa Yabancı Tarih
Sayfalar: 1
Brest-litovsk Anlaşması By: Asortik Hatun Date: December 06, 2012, 10:56:03 AM
Yeni kurulmuş olan Bolşevik hükümetin yüz yüze geldiği ilk sorunlardan biri, Almanya'yla barış veya savaş sorunuydu. Ekim Devrimi'nin ardından Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu temsilcileriyle 9 (22) Aralık 1917'de Brest-Litovsk'ta başlatılan barış görüşmeleri, Rusya'nın içinde bulunduğu güç koşullar, savaşacak bir ordusunun bulunmaması gibi nedenlerle eşitsiz koşullar altında gerçekleşti.

Troçki, Bolşevik heyetinin başkanıydı. Rusya'ya yeni gelmiş olan ve Alman siperlerinde dağıtılan Almanca Die Fackel (Meşale) gazetesinin editörlüğünü yapan Karl Radek ona eşlik ediyordu. Radek, Brest-Litovsk'a varışında, Sovyet heyetini karşılamak üzere toplanmış subayların ve diplomatların gözü önünde, Alman askerleri arasında dolaşarak elindeki devrimci broşürleri dağıtmaya başladı.

14-15 (27-28) Aralık günlerinde, Alman temsilci, toprak ilhakını öngören çok ağır bir barış anlaşması metni okudu. Troçki görüşmelerden çekildi ve Petrograd'a dönmek üzere oradan ayrıldı.

Bu durum karşısında Bolşevik Partisi i¬çinde şiddetli tartışmalar yaşanmaya başlandı. O dönemde parti içinde bu sorun etrafında oluşan ve Sol Komünistler olarak adlandırılan muhalefetin temsilcisi Buharin derhal devrimci bir savaşa girişilmesi taktiğini savunurken, barış görüşmelerine katılan heyetin başkanlığını yapan Troçki zaman kazanmanın gerekli olduğu düşüncesiyle "ne savaş, ne barış" taktiğini uygun buluyordu.

Lenin ise, somut koşulların, kendi istemlerinden bağımsız olarak zaten "derhal barış" taktiğini dayatmış olduğunu düşünüyordu. Ve bu nedenle de vakit kaybetmeksizin barış anlaşmasının imzalanması gerektiği yolunda diğerlerini ikna etmeye çalışıyordu. Bu arada, Lenin'i destekleyen fakat sorunu sağlıklı bir enternasyonalizm anlayışı temelinde ele almayan Zinovyev ve Stalin'in, barış yapılması fikrini, "Batı'daki hareketi zayıflatsa bile yine de ba¬rış" anlamına gelecek tarzda savunmaları Lenin'i öfkelendirmişti. Çünkü Lenin barış taktiğini uluslararası devrimin çıkarları temelinde savunuyordu.

Merkez Komitesi'nin 8 (21) Ocak 1918'de yaptığı toplantıda Lenin'in derhal barış önerisi sadece 15 oy alabildi. Troçki'nin ne savaş, ne barış önerisi 16 oy alırken, Buharin'in devrimci savaş önerisi 32 oy aldı.

Merkez Komite'de yalnız kalan ve yoğun eleştiriler alan Lenin, 18 Şubat günü Alman askeri harekâtının yeniden başlaması ve hiçbir direnişle karşılaşmaksızın Ukrayna'ya doğru ilerlemesi üzerine Merkez Komite'de yapılan yeni oylamada çoğunluğu elde etti. Fakat bu arada zaman yitirilmiş ve Almanlar elde ettikleri üstünlük nedeniyle, daha da ağır bir barış önerisi dayatılıyordu.

Bunun üzerine Bolşevik partisinde yaşanan kriz yeniden derinleşti. Lenin, başını Buharin'in çektiği yaklaşımın, yani Rusya'daki Sovyet iktidarını feda ederek Alman devrimine yardımcı olma doğrultusundaki sloganların, devrimci duygulardan kaynaklanıyor olsa bile mevcut nesnel koşulları hesaba katmadığı için ne yazık ki içi boş sözlere, devrimci retoriğe dönüştüğünü söyledi. 23 Şubat günü Merkez Komitesi Almanların barış koşullarını tartışmaya başladı.

Buna göre Rusya, Baltık topraklarının tümünü ve Beyaz Rusya'nın bir bölümünü kaybedecek; ordusunu derhal terhis edecek; Finlandiya ve Ukrayna'dan çekilecek; Kars, Ardahan, Batum'u Türkiye'ye bırakacaktı. Rusya, 3.281.500 km2 yüzölçümündeki topraklarının dörtte birini, toplam nüfusunun %44'ünü, tahıl hasılatının üçte birini, devlet gelirlerinin % 27'sini, şeker fabrikalarının %80'ini, demirinin %73'ünü ve kömürünün %75'ini yitiriyordu. Toplamı 16.000 olan sanayi işletmelerinin 9.000'i kaybedilen topraklar üzerinde bulunuyordu.

Bu andan itibaren Troçki ile Lenin arasındaki görüş ayrılıkları neredeyse tümüyle ortadan kalktı. Troçki, 8 (21) Ocak günü yaptığı bir konuşmada şunları söylüyordu: "Devrimci bir savaşa girmemiz durumunda yıkıma uğrayacağımız gün gibi açık."

Sonuçta Lenin'in önerisi kabul edildi ve 3 Mart 1918'de anlaşma imzalandı. Rus delegasyonu anlaşmayı imzalamadan önce somut koşulları bir bildiriyle kamuoyuna ilân etmekteydi:

"Mevcut koşullar altında Rusya bir tercihte bulunma özgürlüğüne sahip değildir... Alman proletaryası, henüz (Alman emperyalizminden gelen) saldırıyı durduracak kadar güçlü değildir. Emperyalizmin ve militarizmin uluslararası proleter devrim karşısında kazandığı zaferin kısa ömürlü ve geçici olduğundan kuşku duymuyoruz. Bu aşamada, Alman emperyalizminin silahlı saldırısına karşı direnecek durumda olmayan ... Sovyet hükümeti, devrimci Rusya'yı kurtarabilmek için barış koşullarını kabul etmeye zorlanmaktadır."

Brest-Litovsk anlaşması, Sovyetler içinde de sert tartışmalara neden oldu, ancak anlaşma metni 15 Mart 1918 tarihinde toplanan Dördüncü Sovyetler Kongresi'nde onaylandı.

Lenin, emperyalist basınç karşısında geri çekilme zorunluluğunu açıkça kabul ederek, Rusya'nın kaderi de dahil olmak üzere her şeyin dünya devriminin ihtiyaçlarına tabi kılınması ilkesinde ısrar etti. Rus devriminin daha en başından yok olmasının, dünya devrimini son derece olumsuz etkileyeceğini ısrarla anlattı. Bunun için atılması gereken adımların ağırlığına rağmen işçilerden gerçeği saklamayı bir an için bile düşünmedi. Savunduğu ve uyguladığı ödünsüz bir gerçeklikle iç içe geçmiş ilkeli siyaset, devrimcilere yol göstermeye bugün de devam ediyor.


SiteMap - İmode - Wap2