Arşiv Anasayfa Mitoloji
Sayfalar: 1
Büyü By: Asortik Hatun Date: December 04, 2012, 11:13:27 AM
Büyü veya sihir (Arapça: سحر), insanların doğaüstü, paranormal veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistem.

Büyü, bilim tarafından kabul edilmez, onun sürekli baskısı ve rekabeti altındadır. Hıristiyanlık ve İslam'ın başını çektiği önemli bazı dinler ise, büyünün gerçekliğini doğrudan reddetmemekle birlikte, uygulamasını katı bir şekilde yasaklarlar.

Büyü ile uğraşan kişiler büyücü ya da sihirbaz olarak tanımlanırdı ve eski toplumlarda din adamları, mezarcılar, şifacılar, demirciler, bedensel ya da ruhsal bozukluğu olanlar ve yabancıların büyücülükle uğraştığı düşünülmekteydi.
Okültizm'de büyü

Büyü okültistlere göre muska gibi garip yazılar yazmak veya hayvan organları gibi birtakım uydurma araçlarla değil, psişik tesirlerle yapılabilir, yani ya manyetizma (canlısal manyetizma) yoluyla yakından ya da düşünce formları yoluyla uzaktan yapılabilir.

Büyü, ak büyü ve kara büyü olarak ikiye ayrılır. Büyü konusunda yeterince bilgili olmayanlar büyünün yalnızca kara büyüden ibaret olduğunu sanırlar. Bu yüzden büyü ya da maji denildiğinde akla öncelikle kara büyü gelir. Ak büyü, iyi niyetle bir canlının iyiliği için yapılan büyüdür. Ruhsal şifacılık veya bencilce bir amaç gütmeyen dualar vb. bu gruba girer. Kara büyü ise, kötü niyetle, nefsani amaçlarla, maddi veya manevi bir çıkar sağlamak üzere yapılan büyüdür. Bir kimseye o kimseye ait herhangi bir nesne (saç kılı vs.) aracılığıyla yapılan büyüye “araçlı büyü”, kukla gibi bir benzerini yapmak yoluyla yapılan büyüye ise “kopyalı büyü” (simulakrum) adı verilir.

Kara büyü yapanların gönderdikleri tesirlerin kendilerine dönerek bizzat kendi üzerlerinde etkili olmaları sonucunda maruz kaldıkları şok, “geri dönüş şoku” olarak adlandırılır. Kara büyü ile uğraşanların başlarına gelenler “geri dönüş şoku” olarak açıklanır. Bu yüzden büyü sanatı çok tehlikeli bir sanattır. Ezoterik ve okült kaynaklara göre, eski inisiyelerin yapabildiği gibi niyetlerini, isteklerini, düşüncelerini ve imajinasyonunu denetleyemeyen insanlar asla bu alanlarda çalışma yapmamalılardır. Çünkü insanın niyeti “iyi niyet” sınırını aşıp nefsaniyet sınırına kaydığı an, çalışma kara büyüye dönüşür ve geri dönüş şoku tehlikesi başlar. Büyücüye okült literatürde majisyen adı verilir.

Sudan'ın güneyinde yaşayan Azandeler büyüyü cadılık ve kâhinlikle birlikte doğanın ve toplumun olağan bir parçası olarak görürler. Böylece farklı olgular, her parçası ötekini destekleyen kapalı bir mantık sistemi oluşturur ve hem doğal ve toplumsal düzen için, hem de düzensizlik ve rastlantı için akılcı bir nedensellik sistemi ortaya çıkar.

Dinlerde büyü

Hıristiyanlıkta Büyücülük

Resmi olarak Musevilik ve Hıristiyanlıkta büyü yasaklanmış bir uygulamadır. İsa'nın doğumu sırasında gökteki belirtileri yorumlayan üç kâhin hikâyesindeki kişilerin ise Zerdüşti astrologlar veya büyücüler olduğuna inanılmaktadır.

Büyücülük Hıristiyan mistisizmiyle birlikte ve aynı nedenlerle gelişti. Kara ve beyaz büyüye olan inanç, kuşkusuz peri, cin, ruh ve gulyabanilere inanılan Hıristiyanlık öncesi pagan kırsal kesiminin animizminin mirasıydı.Fakat sistematik büyücülüğün ortaçağ sonlarının ürünü olduğu görülür. Dahası, büyücülükle açık savaşa giren Kilise, sözde büyücü ve kahinlerin arttığı bir histeri ortamı yarattı."Summis Desiderantes" adlı can alıcı önemdeki fetva Kilise'nin resmi karşı saldırısını ifade ediyordu ve 1484 gibi geç bir tarihte VIII.Innocentius tarafından verilmişti. Büyücü avcılarının standart kitabı "Malleus Maleficarum" 1486'da Dominikenler tarafından yayınlandı.Eğer daha önceleri büyücülükle ilgili bir suskunluk varsa, bu artık olamadı. Bundan sonra bütün Hıristiyanlık Şeytanın lejyonlarını kötü kadınlara yönelttiğini ve onların da vaftiz edilmemiş çocuk etiyle yağlandıklarını, keçi ve geyiklerin veya süpürgelerin üstünde çıplak uçtuklarını, büyülerini gerçekleştirmek ve cinlerle çiftleşmek için gece sabbatlarına katıldıklarını biliyordu. Kadınlar zayıf, aşağı varlıklar olarak sınıflandırılmışlardı, baştan çıkartmaya direnemezlerdi.Kilise bu tür şeyleri açıkça kabul ettiğinde, büyücülük potansiyeli fazlasıyla arttı. Komşunun ürününü mahvetmek veya düşmanının karısının düşük yapmasını sağlamak için insanlardan büyük paralar alınıyordu. Olgu ile hayal, şarlatanlıkla halüsinasyon arasındaki sınırlar umutsuz bir şekilde kalkmıştı.

VIII.Innocentius "son zamanlarda kulağımıza geliyor ki" diyordu"... iki cinsten de bir çok insan kendilerini şeytanlara "incubi et succubi" terk etmişler ve büyü, sihir, el çabukluğu ve öteki lanetli bağlamalar yoluyla...annelerin rahminden bebekleri kesip alıyorlar...toprağın ürününü, asmanın üzümünü, ağaçların meyvesini lanetliyorlar...Bu kötü büyücüler, ayrıca vaftiz oldukları için kendilerinki de olan inanca küfredip inkar ediyorlar ve... ruhlarını en pis ölümcül tehlikelere düşürecek... İnsanlığın Düşmanı'nı teşvif etmekten geri kalmıyorlar."

Bundan sonra, üç yüz yıl daha, Avrupa'nın çoğu yerinde büyücülük ve büyücü avcılığı salgın haline geldi.

İslamda

İslam'da büyü yapmak, tıpkı fal bakmak gibi açıkça haram kabul edilir. Bazı Hanefi alimleri büyüye karşı önlem almak gibi sebeplerle ve uygulamamak kaydı ile, tahsilini helal görmüşlerdir.

İslam dünyasında büyü bazen İlm-el Havass adı altında okutulmuş, bazen de salt kişisel menfaatler amacıyla ve insanların aleyhine kullanılan ve adına sihir ve büyü denilen ve kınanan şekliyle kullanılmıştır. Buna göre tanımlar ve lehte ve aleyte sözler de çeşitlilik göstermiştir.

Ahmed b. Mustafa Taşköprüzade'nin Miftâh es-Seâde ve Misbâh es-Siyâde adlı eserinde büyü şu şekilde tanımlanır: "Büyü, evrensel münasebetleri, yıldızların pozisyonlarını ve bunun dünyevi olaylarla alakasını, yani tabiat alemini hususi bir bakış açısı ile inceleyen ve bu terkibin neticesi, nadir tesirler ve harika sırlar ile bunların kaynağı olan nedenleri araştıran ve ortaya çıkaran bir ilimdir."

Taşköprüzade büyüyü dört çeşide ayırır; Hintlilerin ruhların temizlenmesi yöntemi, çeşitli güçlüklere maruz kalınan Nabatilerin yöntemi, "kainatın ve kevkeplerin ruhanilerinin teshir edilmesi ile ilgili" Yunan yöntemi ve müphem isimlerin, formüllerin, cinler üzerinde etkisi olan meleklerin kullanıldığı İbrani, Kıpti ve Arapların metodu. Kayda değer diğer bir nokta ise kullanılan ve önerilen tılsım sembol ve reçetelerin yüzlerce yıllık geçmişi olması, çoğunun kasti veya kasıtsız aktarım hatalarından ötürü etkisini yitirmesidir.

İslam literatüründe sihir, tılsım, gözbağcılık, rukye, nazar, cifr, ifha, simya, nücum, kehanet, falcılık, düğümcülük kavramları hakkında bilgi verilmektedir. Kur'an'da sihir küfür sayılır (Bakara:102), büyü yapanlar yerilir (Taha: 69, Yunus:77). Bakara suresinde (102) Harut ve Marut kıssası anlatılır. Bunlar iki melek veya insan olup, büyü bilgisi verilmiş, onlar bilgileri insanlara öğretmiş, şeytan ve cinler bu bilgileri alarak kullanınca başlarına azap indirilmiştir. İslam peygamberine de büyü yapılmış, büyüye karşı Felak ve Nas sureleri inmiştir.

Diğer dinlerde

Eski şamanist inanışlarda ise büyü, dinle özdeşleşmiş gibi normal sayılır

Korunma yolları

İslâm'a göre büyüden korunmanın en etkili yolunun Felak ve Nas surelerini okumak olduğu kabul edilir, dini bütün kimselerin büyüden korunduğu da genel bir kabuldür. Aynı zamanda diğer inanışlara göre mevsiminde yılanın yüzeyinden çıkan kabuğu, karanfil otu, sirke gibi maddelerde büyüden korunmanın yolları olduğuna inanılır.

Bilimsel açıdan kuramsal yaklaşım

Büyü denilen olguyu image ; akılda canlandırma olarak tanımlanılmaktadır. Buradaki image kelimesi imaj olarak okunur ki, maji kelimesi ortaya çıkar maji ifade olarak büyünün gücü aldığı kavramdır. Ama işin özü aslında inanma düşüncesinden çıkarki kuantum düşünce gücü kavramı ile özellikle kitabında ak büyü olan kavram üzerinde durulmaktadır.


SiteMap - İmode - Wap2