Sözün Yurtlugu By: Liza Date: June 21, 2012, 06:31:19 PM "Ne yazıyorsun?" diye soruyor geçen günkü çocuk: usulca açmış bir haşhaş çiçeği çitin yanında. Öğle sonunun dinginliğinde yankılanıyor soru. Yaşam böyle apansız kuşatıyor Sözü: daha yolunu sorarken yele, kerteriz ararken geri dönmek için. Çünkü bir yurt gereksinir söz de: unutulmak ve yeniden bulunmak üzre. Yazgı bu! Kovulmuş ve yargılanmış adına konuşana ne mutlu. Dönecek olan odur çiçekler içinde; tutuşmuş ardında yabanıl gece. Ey kokuya işleyen yazı! Gölgeye açtığın remilde görünce kendi suretini, vaktindir bil: konuşulacaktır zamana karşı. Sevgili çocuk! Gün geldiyse şükürler olsun; kaç ton kalay eritildi; göğsünden bir düğme açtırmak için kilitler ermişinin. Bir kitap bu: belki de senin yazacağın: içinde titreyip dururken binlerce kandil. Ey kokuya işleyen yazı! Gölgeye işleyen yazı! Reddedildin ve kabul edildin: Korktu Davud Tai gecenin açıkladığından ve günün sakladığından; el yazmalarını suya attı. Su soldu ve kum çatladı. Ama Gazalî ey çocuk öldü çölü soluyarak ve göğsünde Buharî'nin kor kesilmiş kitabı.