Arşiv Anasayfa İslam
Sayfalar: 1
Allah By: faruknur Date: April 02, 2008, 10:23:31 AM
ALLAH;


Bir zaman; gayet akıllı,zengin ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış. Sergiyi gezen misafirler, harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.

Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.

Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.

Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir” demişler.

Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.

İşte biz,bu canlı kainatın ressamına; O, Musavvir”e; Allah diyoruz.

Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır.
Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, tabloyu bir anda nasıl değiştirdiğini hayret  ve ibret ile gözleyebilirsiniz.

Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir  etmeli.

*Soru:Allah”ı kim yaratmıştır?

Cevap:Allah’ı kimse yaratamaz. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz.

Allah;Rahman,Rahim,Ferd,Hayy,Kayyum,Hakem,Adil,Kuddus,Baki,Evvel, Ahir  olmalı. Eşi,benzeri,rakibi, ortağı ve hiçbirşeye muhtaç; olmamalıdır.

Bir varlık; nasıl olur da;başka bir varlık tarafından yaratılmamış, her şeyin tek  yaratıcısı, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit  kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı; doğmamış, doğrulmamış, zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, öldürülemeyen,kusursuz,  varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu  Uluhiyyet sırrı; bizim için, kapalı bir kapı olsun.

Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek,  kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.

Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.

*Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır?

Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun!Kurnaz olduğun için;kendi kendine, tesadüfen olmuştur,tabiat kanunları yapmıştır veya  bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler;  bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz  ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini  çok iyi  biliyorsun!

Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye; ”Ya;  varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der ve iman eder..Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.

*Soru:Allah”ın bir şekli ve sureti varmıdır?

Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur. Çünkü; Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur. Allah ise; Ezeli ve Ebedi”dir, yani; ne bir başlangıcı ve nede bir sonu vardır.

Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da bir üçgeni çizemezsiniz. Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ,biçim ve suret veremezsiniz.

Sadece;Miraç hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; bizzat gözleri ile Nur olarak görmüş;ama sureti şöyledir dememiştir.

*Soru:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?

Cevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.

Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;

Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?

Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı?

Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı.

Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, öyle yazmıştır.

Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali  yoldan; şu diyara götür dese.

Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.

Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa;  ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.

Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi?

Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.

Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.Kasten yani bilerek ve isteyerek; kundaktaki bir masum çocuğa kurşun sıkıp; vahşice öldüren katilin, Hakime;  “ben kader kurbanıyım,Allah benim kaderimi böyle yazmış ben ne yapayım” diyerek ;tahliyesini talep etmesi; nafiledir.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar, ayağı uyuşan , eline ayağına aniden kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilirler.

Ey Aziz insan; “yürüyor musun?yoksa;yürütülüyor musun?yiyor musun;yoksa yediriliyor musun” dikkat et. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen, cüz-i ihtiyar sahibi  olan o kişi ;suçludur.

*Soru:Dua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?

Cevap:Dua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.

Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını nadasa koyacak, gübreleyecek, toprağını sürecek, tohumu dikecek,sulayacak,hasat edecek; yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.

Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar,şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.

Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalı; bundan sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğu” bilmeli ve Allah”a Tevekkül edip,güvenmeli.

Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.

Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve  batmıştır.

Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur  gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.

Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait  günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.

Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.

Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın  kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası da asla geri çevrilmez.

*Soru :Din nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu?İlerlememize ve yükselmemize  mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?

Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine,kölelik ve kast sistemine  karşıdır.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.

Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya  bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz. Mesela;kangren  olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanı da kaybedebilirsiniz.Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.

Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, , talebeleri, bekarları, masumları,mecnunları,savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.

Evet evet;alacağınızı,geçmiş ve birikmiş sadaka ve zekatlara saymak ve büyüklük göstermek gerektir.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkes;çetin bir hesaptan sonra cennete girecektir.  

İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere inandığı  için;din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiçmi hiç akıl karı da değildir.

Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır.

Hey Ehl-i Kitap; kendi içinizdeki kötü ve kötülükleri ve hainleri temizlediniz ve nefsinizi terbiye ettiniz de mi; birbiriniz ile savaşmaya kalkıyorsunuz. Heyhat yanılıyorsunuz;şeytan sizin müspet kuvvetlerinizi, birbirinize sinsice ve gizlice kırdırtmak ile; kendi şeytani kuvvetini ve düzenini güçlendirmektedir.

Evet evet;” yurtta sulh,cihanda sulh” olmalı.Ama;zulme de rıza göstermemeli.

*Soru:Tenasüh; fikrine  ne diyorsun?

Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrini kabul etmez.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez.  Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini, birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir

Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir.  
                                              
*Soru:Miraç hadisesinde kısaca ne olmuştur?

Cevab:Miraç hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında; refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği, cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır.

Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor!

Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa, dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok  hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Hafıza hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi, bir başkası kısa bir sürede çözebilir.

Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla, hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan, direksiz, bir topaç  ve Mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir.

Mesela;bazen 10 dakikalık  bir rüyada; bir günde yapamayacağınız  çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.

*Soru:Allah bize çok yakın,ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir?

Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından, çok uzağız. Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini burada bir manada anlayabiliriz.Veya; bir uzay; aracı ile  de; Allah”ın Nur isminin; bir manada aynası ve mazharı olan,muallakta direksiz durdurulan; Mevlevi gibi döndürülen,yaşlı dünyamızın lambası ve sobası olan güneşe;  biraz olsun yaklaşarak; Azametli gerçek mahiyetini ve sıcaklığını anlayabiliriz.

*Soru:Allah; bir iken nasıl aynı anda birçok yerde hazır olabilir?

Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok farklı yerlere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman, her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve  timsali,ışık ve ısısı ile;heryerde hazır ve nazırdır. Fakat aslı,yani zatı; o yerde değildir.Allah ise; kudreti ile heryerde hazır ve nazırdır;her şeye tasarruf etmektedir ama gerçek zatı itibarıyle o yerde değildir; hem zaman ve mekan ilede kayıtlı değildir.Hem mahlukat; değil zatına, zatının tek bir şuasına ve tecellisine bile dayanamaz.

Mesela;Hz.Musa peygamberin Tur dağında, Allah”ın zatını görmek istemesi ve fakat Tur dağının tek bir tecellisine bile dayanamadan paramparça olması ve Ululazm bir peygamberin bu tecellinin mahafetinden dayanamayıp korkup bayılması gibi. Ey aziz insan;Allah”tan kork ve titre.Mercimek büyüklüğündeki hafızana ve Azrail”i gördüğünde patlayan ödüne, fazla güvenme.

Mesela;herbir televizyondan,aynı anda,birçok farklı yerlerden aynı görüntünün ve sesin herkes tarafından izlenip,dinlenebilmesi gibi.Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır edilmesi gibi. Nuraniyet kezbeden bazı evliya ve abdalın aynı anda farklı yerlerde görülmesi gibi.

*Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür?

Cevap:Evvela; Allah”ın  orijinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Sıralamaya da dikkat ediniz. Kesinlikle, şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.

Kuran-ı Kerimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeyiz deyip;Peygamberin sünnetini inkar etmek de yanlıştır.  Hz.Peygamber; Allah”ın emir ve yasaklarının, toplumsal hayatta nasıl icra ve tatbik edileceğini, fiili ve kavli  göstermiştir.

İlim adamlarının,alimlerin fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek  de yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman, hastaneye; okuma yazma öğrenmek için, okula; Hakkınızı aramak için, Adliyeye;savaş sanatını öğrenmek için askere gitmek gerektir.

Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıp veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıptan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez. Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.

Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir.Sakın,sakın;çoban veya marangoz olması seni asla yanıltmasın.

Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi,doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi  sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere, keşiflere koşun, daima maddeten ve manen; ilerleyiniz ve yükselin diyoruz.

*Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek nasıl olur?  Mütevazı olmak ne demektir? Sıhhat nedir? Gerçek zenginlik nedir? İslamiyet nedir? İman nedir? Müflis ve yiğit kime derler?

Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip okşamaya kalkmayınız. Çünkü sizde olan bu imanı; aklı  ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir.

Mesela; bir asker görevde ve savaşta; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü, silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.

Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı, ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil;Hak”tan, haklıdan, doğrudan ve hakikattan yana olmalıdır.

Her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir. Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir. Yalana da hiçbir cevaz yoktur.Bunun gibi özel hallerde;susmak en doğru bir iş olsa gerektir.

Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.

Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir.

Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi bir rivayette Urfa şehrinde ateşe atan, Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi.

O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine; cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş  ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur.

Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek  değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmeli; namertlere fırsat vermemelidir.

Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve  ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat etmek gerektir.

İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız; yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine, cinsiyetine vb. bakmayınız.

İnsanların; aslında  Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa  akraba ve kardeş olduğunuzu unutmayınız.

Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız. Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.

Evet,evet;bu dünyada gerçek zenginlik;bedenin, sıhhatli ve ruhun, huzurlu olmasıdır.Huzur ise imandadır ve helalinden; çalışmak,kazanmak,paylaşmak insana huzur verir. Tersi ise insana tedirginlik verir. İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir.Hem İslam;güzel ahlaktır.İman; tahkiki ise daha güzeldir.

Evet evet; ahirette gerçek  müflis;hesap günü günahları altında ezilen kişidir. Gerçek zengin ise; hesap gününden selametle çıkan kişidir.

Hey genç arkadaş huzur paradadır diyorsan.Git zenginlere huzurlu olup olmadıklarını sor.Sakın yanlış anlama;biz fakir ol,zengin olma demiyoruz. Mesela; Hz.Süleyman peygamber gibi;mal mülk sahibi olmak  bunu Hak yolda kullanmak; Hz.Davud peygamber gibi hem yol gösterici, hem de Kral olmak gerek diyoruz.

Ey fakir kardeş;bilirmisin ki,belki de Allah seni sevdiği ve koruduğu  için sana vermemektedir.Hem bilirmisin ki;çoğu insanlar zengin olduktan sonra Allah”ı unutmaktadır. Hem her şeyin en hayırlısını talep etmek gerektir.
 
Belki de;  senin hakkını zalimler gasp etmektedir!İsyanını Allah”a değil;o zalimlere yapmalısın. Hem üzülme;” sevgilimi en zengin kaptı” diye.Sen de zengin olsa idin; o güzeli bir başkasına kesinlikle kaptırmaz idin.

Hem, Karun; “ben ilmim ile zengin oldum “ demişti ve kendini bir şey zannetmiş ve şımarmış idi. Sonra toprak onu yuttu.

Hey hep dört ayak üzerine düşen kardeş;dikkat et; Fravun da hep dört ayak üzerine düşer idi. Hem hiç de hasta olmamıştı.Sonra kendini bir şey zannetmiş ve  haddi aşmış idi.Sonra deniz onu yuttu.

Nemrut da; Allah ile savaşmak için kendisine yüksek bir kule yaptırmış idi.Güya Allah”a ok atıp onu vurmak istemiş idi. Sonra bir sivrisineğe yenildi.

Ebrehe de; Allah”ın Beytullahını yıkmak istedi. Cesim filleri ile geldi. Sonra Ebabil kuşlarına yenildi.

Gerçek yiğit; hasmını yenebilecek durumda iken;öfkesine sahib olan ,zayıf ve küçükleri; garip ve kimsesizleri kollayan ve koruyan;zulme ve haksızlığa da razı olmayan kişidir.

Hey fare;haddini bil ve ejderhaya meydan okuma.Hey fil;cüssene fazla güvenme ve bastığın yerdeki karıncalara dikkat et; öldüğün vakit karıncaların eline düşeceğini de unutma.
 
*Soru:Biz gençlere  ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim, ne zaman, nasıl kurtaracak?

Cevap:Ey gençler;kendinize uygun,münasip  bir iş ve eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz. Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar. Mesela; sıtma ve aıds gibi.

Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak;  seni ve tüm insanlığı,  şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır.

O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için  yakılan ateşi söndürmek için ağzında  küçücük bir su damlacığı ile gelen karıncadan daha mı acizsin! Yoksa bir kurtarıcı mı bekliyorsun!Yoksa iş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek!

Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Hem sen hiç hafife alınacak bir şey de değilsin.Sen bu kainatın halifesi ve sultanısın.Niçin o kurtarıcı sen olmayasın.

Haydi işverenler;sizlere çok iş düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Ey zenginler; malınızın kırkta birini bile yatırıma yönlendirseniz;dünyada işsiz kalmayacaktır.Hem verdiğiniz sadaka ömrünüzü uzatacak; zekat ise toplumda sosyal;dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayıp, malınızın kirini giderecektir.

Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.; insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını, can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler.  Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip; sonrada afiyetle yiyiniz.

Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar. Sonrada devletinizin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz.

Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;şeytan ve şeytanın dünyadaki vekilleri ile savaşmış;şeytanın dünya saltanatlığına son vermiş;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden; faiz yüzünden perişan olan borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizi de kaldırmıştır.

Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta, yuvalar yıkılmaktadır.Hem kredi kartım var;Allah”a ihtiyacım kalmadı diye sevinen; sonrada faiz batağına düşünce “Aman Ya Rabbi” diyen sen değilmisin! Evet,evet;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak, iktisat etmek, ısraf etmemek,çok çalışmak,alacaklı ile anlaşmak, helalleşmek, bir daha faize; tövbe etmek gerektir.

Ey sarhoş arkadaş; gözünü kapayarak ve aklını iptal ederek;gerçeklerden kaçamazsın.Niçin çoluk çocuğunun nafakasını ve sağlığını heba edersin! Artık ayılmanın zamanı gelmedi mi?

Ey kumarbaz kardeş;zengin olmak için mevcut son sermayeni niçin tehlikeye atarsın.Hem bilmez misin ki;kumar seni;yenmek için kurulan bir tezgahtır;sakın o zar; cıvalı, o kağıt; işaretli,o torba; çift bölümlü olmasın!

Hem bir şey yapmıyorsunuz;hem bir şeyler yapmaya çalışanlara, Mani oluyor ve “dünyayı kurtarmak  sana mı düştü ”  diye alay ve tenkit ediyorsunuz. Dünyada; Tesadüf  diye bir şeyin olamayacağını,kendi kendine hiçbir şeyin olmadığını,her şeyin bir sebebe ve kaidelere bağlı olduğunu bilmiyor musunuz!

Hem kulağınızı tıkayarak veya pembe gözlük takarak gerçeklerden kaçamazsınız ve kendinizi ve başkalarını da aldatamazsınız.Hem niçin her şeyi; Allah”a havale ediyorsunuz.Neden korkuyorsunuz,neyi bekliyorsunuz! Hem; elbet bir gün ölmeyecek misiniz!İlla bir yılanın sizi ısırmasını,bir taşın başınızı yarmasını mı bekliyorsunuz. Niçin o yılanın sokmasına göz yumuyorsunuz! Niçin yoldaki taşı hemen kaldırıp bir kenara koymuyorsunuz!Niçin yapılan zulümlere ses çıkarmıyor ve razı oluyorsun!Bir gün seninde kapını  çalabileceklerini düşünmüyor musunuz!

*Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı?

Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır.

Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece ile; zor işleri başarmak,dayanışma ve işbirliği yapmak;akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı;yıkıcı değil,yapıcı olmak gerektir.

Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir.

Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir.

Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu,ahirzamanda imanınızı ;mal ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi;kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli  ve gereğini yapmalıdır.

Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır.

Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir.

Hem ilericilik ve devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Fakat; ömrünü doldurmuş, yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara  ve topluma  zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir.

Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğini mi zannediyorsun.Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun.

Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki ve uyanık dindarlara sözümüz yoktur.

Ey  kardeş; bir zamanlar Ataların;aydınlık ve çağdaş medeniyetler seviyesinin zirvesinde iken başkaları ortaçağ karanlıklarında idi.Niçin o zirveye bir daha çıkamayasın.Niçin sen başkalarından aşağı olasın.Hem o ataların;zirvede iken dinlerini ve dünyalarını da terk etmediler.

Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk  veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor  diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma.

Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı,helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı,yemeli,dağıtmalı maddeten ve manen daha; yükselmeli ve ileri gitmeli.

*Soru:”Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir?

Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri; balıkçılık, tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde; dünyamızın balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir.Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.Yoksa;ayak ve yorgandan bahsedilmemektedir.

*Soru:Hakikatlere ve Hak”ka ulaşmak için; Veya sevgiliye ve arzularınıza ulaşamadığınız için; dünyaya  küsmek veya dünyayı terk etmek mi gerekir!                                    

Cevap:Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya  ve sevgiliye küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için; iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz.Mesela;şeker iyidir,güzeldir;ama şeker hastaları için öyle değildir.Hem; iyi ve kötü;doğru ve yanlış;helal ve haram;güzel ve çirkin;zamana,mekana,kişilere ve değerlere göre değişkendir.Ölçü ise; daima Allah”ın emir ve yasakları olmalıdır.Bunlar ise;Kuran-ı Kerim de  ve sünnet-i seniyyede mevcuttur.

Bir vakit; beğendiğiniz ve hoşlandığınız birisi;sizden hoşlanmayabilir veya sizden hoşlanan birisinden de siz;hoşlanmayabilirsiniz.Hem eş seçiminde ve evlilikte; eşin akıllı ve inançlı olmasına, eşlerin birbirine denk olmasına, birbirlerinden hoşnut olmasına, zorluk  ve mani çıkarılmamasına,tarafların rızalarının olmasına,eşlerin güzel ahlaklı olmasına ve akid yapılmasına dikkat edilmelidir. Ebeveynlerin ve büyüklerin; duaları ve gönülleri ve rızalarının alınması da güzel bir şeydir.Hem evlilikte de keramet vardır.Hem kaçırmak olmaz.Hem eşe; cebir ve şiddet de olmaz.Hem güzelliği, zenginliği ve aklı zaman içinde gitmekle; bu nedenle boşamak ve atmakta olmaz.Hem emanete de; hıyanetlik olmaz.

Hey aşık; sevgilinin suretine doyasıya bakmak hoş ise; Cennette Ruyetullah daha da hoştur. Hem üzülme sevgilim çirkinleşti diye; çünkü cennette  daha güzel olarak sana gelecektir.Hem üzülme dünyada  veya cennette sevgilim beni seçmedi diye; sevgilinin suretinde çok gılman ve huri olacaktır.

Dünyayı  bütün bütün terk etmeyiniz.Yani dünyayı kesben değil;kalben terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete; çalışınız.Bazen inzivaya ,itikafa çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz. Mesela; Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz. Muhammed peygamber; çoban,Hz.Musa peygamber işçi vs. idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler. Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar, hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar. Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler.

Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.İfrat ve tefritten kaçınınız.

*Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var?  “La İlaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir? Askerlik ve savaş ile ilgili bilgi verirmisin!

Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem  gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz.Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz.

Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek olan ve muhabbetullaha vesile olan,kelime-i Tevhidtir.Yani “La İlaheillallah” kelimesidir.

Her zaman az;yemek,konuşmak,uyumak;yani,her zaman;helal lokma yemek, hikmetli konuşmak,fazla uyumamak ve daima “La ilaheillallah” diyerek,zikr ederek;Latife-i Rabbaniyeyi çalıştırıp,ruhu ala-i illiyyine uçurmak,kainata meydan okuyacak cesareti benliğinizde hissetmek,Allah”tan korkmak ,her şeyin Allah”ın tasarrufunda olduğunu, ilmel yakin bilmek,aynel yakin görmek ve hakkal yakin yaşamak, muhabbetullahın verdiği; o manevi zevk ile huzur bulup, mutmain olmak ve mutluluktan uçmak; bir ayna olduğunu ve Allah”a muhtaç olduğunu  da unutmamak gerektir.

Ey esrarkeş kardeş; sıhhatine ve cebine hiç zararı olmayan ve seni mutluluğun zirvesine uçuracak;selametli, “Muhabbetullah” gibi bir iksir var iken; niçin kendine zulmeder ve altın vuruş yapıp aileni ve sevdiklerini üzersin!

Ayrıca;Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı çok okumak ve özellikle kendi asrınıza hitap eden, lafzı ve özellikle manevi tefsirleri iyi tetkik etmek, doğru anlamak ve ihlas ile amel etmek ve huşu içinde namaz kılıp, huzur ve emniyet bulmak,ruhen bir manada miraca çıkmak, dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almaktır.Hem Kuran-ı Kerim”i sadece okumak,dinlemek; manasını anlamasanız bile insana huzur verir, aynen; ilacın terkibini ve formülünü bilmeseniz bile şifaya vesile olduğu gibi. Ama; gerçek, doğru ve hakiki manasını bilmek,  yasaklara tam uymak ve emirleri ise; ihlas ile uygulamak  gerektir.

İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.

Aslında her şey kendi lisanı ile Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya  gelmesinin ve gönderilmesinin sebebi ve hikmeti; Allah”ı tanımak, O”na  dua,sena ve ibadet etmek; kendi nefsine ve mahlukata ise;daima şefkat ve yardım etmektir.

Sadece Allah”a secde etmek;ama mahlukata ise hiçbir zaman secde etmemek ve başı daima dik tutmaktır ki;buna İzzet denir. Allah”a diklenmeye ise enaniyet denir ki;bu kibirdir ;her şeyi bildiğini ve her şeyden üstün olduğunu zanneden şeytan; ise bu yüzden huzur-u Hak divanından; Haklı ve geçerli bir neden ile kovulmuştur. Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutanın emirlerine; hiçbir zaman diklenmemek ve olumsuz karşılık vermemek gerektir. Komutan; ”hiçbir zaman gayri ahlaki emirler vermez, askerini küçük düşürmez, rencide etmez veya suiniyetli olarak askerinin hayatını tehlikeye atmaz”;bilakis, emre itaat edip etmediğini öğrenmek ister. Hem iyi bir komutan; ordusunu ve askerini; ezmez ve ezdirmez ve daima onu korur. Hem seni savaş düzenine göre eğitir. Mesela;sürünmeyi usulüne göre iyi öğrenmek; savaşta hayatını kurtaracaktır. Hem askerlikte küskünlük ve düşmanlık olmaz. Hem savaşta; komutanın bütün emirlerini dinlemek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela;Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber  emir verdiği ve sıkı sıkıya  tenbihlediği halde; askerler bulundukları mevzileri terk etmişler, savaş kazanmış iken; birden savaş  aleyhe dönmüştür.

Sakın yanlış anlama;gayri ahlaki emir veren,kasten ve suiniyetli olarak;askerini  küçük düşüren,rencide eden ve hayatını tehlikeye atan, ekmeğini yediği; ocağa, milletine, vatanına,mukaddesata hainlik eden kişi değil komutan;insan bile olamaz.Bu haini; kanunlar  dairesinde; hemen cezasını infaz etmek gerektir.
 
Hey asker; Aziz milletini koruyarak ve kollayarak  ona hizmet et.Herzaman;o Aziz milletini kendinden üstün bil. Sakın sakın;o silahını Aziz milletine çevirme. Nöbette iken uyuma. Hem dahili ve harici,düşmana da acıma;ama haddi de aşma.

Hem asker ocağı,Peygamber ocağıdır. Hem o ocakta enaniyet olmaz ve olamaz. Hem askerin postallarının bile uygun adımda; Allah”ı “Rab,Rab,Rab” diye zikrettiğine de dikkat et.Hem Allah”ın; şehitlerden, meleklerden vs.oluşan gizli bir ordusu olduğunu da unutma.

Evet evet; şeytana, Hz.Adem peygambere secde emri; ubudiyet secdesi değil, Uluhiyet secdesidir.Yani şeytanın emre itaat edip etmiyeceğinin tespitidir. Yoksa elbetteki Allah”tan başkasına secde edilmez.

 Evet evet; en büyük savaşın;evvelemirde,nefsiniz ve şeytanınız ile olan; imanı kazanmak veya kaybetmek, savaşı olduğunu da unutmayınız.

Şayet size saldırı olursa da;meşru mudafa hakkınız kullanarak kendinizi savunun ve onlarla savaşın. Bunun içinde hazırlıklı,tedarikli ve tedbirli olun. Kendinize ait,caydırıcı ve etkili silahınızı; cesur ve techizatlı ordunuzu; dolu bir hazinenizi ve akıllı yöneticilerinizi bilen düşman;size saldırmak için kara kara düşünecektir.

Hem;savaşa mani olmak;savaşmaktan daha akıllıca bir iş olsa gerektir.  

Evet evet;hem askerlikten kaçıyor,sağlam iken çürük rapor alıyorsun,babam zengin nasıl olsa bir çaresini bulur, diyorsun.Harp çıktığında ise; “ düşman ailemi niçin,neden dağa kaldırdı”diye dövünüp duruyor ve “bu nasıl kader” diye; Allah”a, isyan ediyorsun. Heyhat yanılıyorsun;hem kaderi de yanlış anlıyorsun.Hz. Peygamberin;niçin ve kimler ile niye savaştığını bilmiyormusun!
Yoksa Kuran-ı Kerimi;tam okumuyormusun, yoksa yanlışmı anlıyorsun,yoksa işine gelmediği ayetleri görmemezlikten mi geliyorsun!
 
Hey hain;yoksa bu dini bozmaya mı çalışıyorsun! Evet evet;bu din, Hz.Ebubekir gibi zengin ve sıddık;Hz.Ömer gibi sert ve Adil; Hz.Osman gibi Halim ve Nurani;Hz.Ali gibi Alim ve civanmert bir dindir.Hem bütün peygamberlerin Rabbi”de Allah”tır.Hem bütün peygamberler aynı davayı savunmuşlardır.

Evet evet;ey insanlar ve cinler siz de ;aynı davayı savunmak için ittifak ediniz. Ortak düşmanınız olan İblis”e karşı birlik olunuz.Şeytana savaş açınız. Sürü ve ordu misali olunuz;sürüden de ayrılmayınız. Ama koyun sürüsü gibi de olmayınız; kurt sürüsü gibi; o hain şeytanı gördüğünüz yerde parçalayınız ve ona hiç acımayınız.

Hey saf  arkadaş;tahta ve komik silahlar ile;devlet kurmaya, yıkmaya  ve savaşmaya veya fıtrata, Adetullaha,akla ters; beşeri ve şeytani fikirler ve hülyalar peşinde de koşma.Anne,babanın hayat tecrübelerinden faydalan. Onların velev ki ümmi olması seni yanıltmasın. Hem hayat tecrübesi; sadece  okuyarak değil; yaşanarak da kazanılır.Hem Hz.Peygamberin de ümmi çoban olduğunu  da unutma.Hem ilim; kesbi yani okuyarak olduğu gibi;Vehbi yani Allah vergisi ile de olur.Hem büyüklerin nasihatlerini dinlemek;seni onların genç iken düştükleri hatalara düşmemene ve daima yükselmene vesile olur. Sakın sakın; böyle gelmiş böyle gidecek diye karamsar da olma. Savaş sanatını da; peygamber ocağında iyi öğren,Savaş Haklı bir nedene dayanmalı ve son çare olmalıdır.

Biz;Hz.İsa peygamber gibi;bir yanağımıza vurana;öbür yanağımızı göstertmeyiz. Belki iyiniyetimizden bir defa aldatılabiliriz ama ikincisine de asla müsaade etmeyiz.

Hem; harbin hile olduğunu da unutma.Mesela; tarihte zeki bir komutan;az bir ordusu var iken;atlarının arkasına ağaç kütüğü bağlatarak, büyük bir toz bulutu oluşturmuş.Düşman ise;uzaktan çok büyük bir ordunun gelmekte olduğunu zan edip, korkup kaçmıştır.

İlm-i nücum sahibi Hz.İdris peygamber ile Sahabilerden Hz.Halid bin Velid”in niçin savaşlarda hiç yenilmediklerini de tarih kitaplarından öğren.

Evet evet;”ya İstiklal;ya ölüm”.Yani şeytanın kölelik ve zalim düzenine savaş açmak ve şeytana ölüm demektir;  yoksa siz ölün;şeytan yaşasın demek değildir.

Hainlerin her dediğini yapmak ve bunun  karşılığında; yaşama hakkını elde etmek bağımsızlık değil;bilakis köleliktir. Tam bağımsız ve hür olmak gerektir. Yani;nefis ve şeytana kul köle olmamak gerektir.Sakın yanlış anlama; özgürlük herhaltı işlemek  de değildir. Üretmek,keşf etmek,yeniliklere koşmak,daha yiyiye,daha güzele,daha doğruya gitmek;kazanmak, dağıtmak gerektir.Miskin miskin oturup;borçlanmak, tüketmek,dilenmek değil. İyiliklere evet; kötülüklere hayır demek.Maddeten ve manen zirveye uçmak gerektir.

Evet evet;basamaklara tek tek basarak çıkmak gerektir.Hem;onbaşılıktan, mareşalliğe kadar çok meratip ve rütbe vardır.Bu manevi makamlar içinde geçerlidir. Tarih göstermiştir ki;  kendisini başkomutan ve kendi milletini ve ırkını diğer milletlerden üstün zanneden bir onbaşı; hem dünyayı yakmış, hem de en sonunda kendisini yaktırmıştır.

Hey,  tırtıl; niçin hep sürünüyorum diye üzülme; hem hayat yolu zigzaglıdır. Sabırlı ol; onbeş gün sonra kral kelebek olup uçacaksın.

Evet evet;çift kanatlı olmalı;yani hem maddi hem de manevi makam sahibi olmalı. Mesela; aynı zamanda hem bir Mareşal; hem bir Kutb-u Azam olmalı. Yani Peygamberler gibi insanlığa örnek olmalı.


Ynt: ALLAH By: faruknur Date: April 02, 2008, 10:24:20 AM
*Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir?Bir zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız?

Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı, Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.

İnsan,  şeytan”dan her bakımdan üstündür.Hem insan;mahlukatın en eşrefidir. Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta  ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü; Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin; cennetten çıkmasına vesile olmuştur. Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.

Dikkat ediniz!Allah”ı inkar etmemek ayrıdır,Allah”a iman etmek ayrıdır.Allah”ı inkar etmek ise; hiç mi hiç akıl karı değildir. Yani şeytanın;Allah”ı inkar etmemesi, Allah”a iman ettiğini göstermez.

Daha önce meleklere bile ders veren,şeytan, kibrinden dolayı; Allah”ın “ Ademe secde et” emrine karşı gelmiş.Bu yüzden; Allah’ın Rahmetinden kesin bir şekilde kovulmuş ve imtihanı kaybetmiştir.

Hem melekler,Allah”ın; güzel,güçlü,akıllı,nurani ve mutlak itaatkar,emirber askerleridir. Hem; meleklerin cüz-i iradeleri yoktur. Hem bu yüzden imtihana da tabi değillerdir. Hem meleklerin makamları sabittir.Hem o melekleri hafife almakta akıl karı değildir. Cebrail,Azrail,Mikail ve İsrafil  ve diğer melekler herzaman  Allah”ın emirlerini;harfiyyen,tereddütsüz,korkmadan ve mutlak bir şekilde yerine getiren yılmaz,yorulmaz ve yenilmez birer askerleridir. Hem bu nurani askerlerin sahibi ve  komutanı da; Allah”dır.Sizin;geçmiş ve gelecekteki tüm ordularınız, silahlarınız,bilgi ve birikiminiz ve hazineleriniz tümü toplansa; Allah”ın sadece bir tek askerini alt edemez.Çünkü biri fanidir,öteki ise Baki”dir.

Hem şeytan; Allah”tan,süre istemiş, Kıyamet vaktine kadar, kendisine sınırlı bir süre verilmiş. ”Bende Senin ihlaslı kulların hariç,herkesi Sana düşman edeceğim ve onları azdıracağım” diyen şeytan; Hz.Adem peygambere ve nesline  karşı,büyük bir savaş başlatmıştır.

Sakın sizi şeytan,” Allah afedicidir ” diye yanıltmasın.Evet; Allah kesinlikle af edicidir ama, kul hakkı hariçtir. Kulun af  edip etmiyeceği ise;kulun ihtiyarına bırakılmıştır.Hem cehennem dahi luzümsuz değildir.Hem; Allah aynı zamanda “Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki isyan ve zulümler neticesinde; Allah”ın emri ve kudreti ile,bir rivayette dünyamızın yakınından geçen büyük bir yıldız; denizleri med-cezir gibi kendine çekmiş denizler  dağlara kadar yükselmiş; Hz.Nuh peygamberin gemisindekiler kurtulmuş ama o Aziz Peygamber oğlunu kurtaramamış;bu nedenle Allah”a ne düşman olmuş nede oğluna hidayet nasip olmadığı için Allah”a kırılmıştır.  Peygamberin vazifesi tebliğdir.Hidayeti ise insanın Allah”tan kendisinin talep etmesi gerektir.Hem din de zorlama da yoktur.Ama iman ettikten sonra da dinin emir ve yasaklarına uyma ve uyulmadığı vakit bunun bir müeyyidesi vardır. Herkes imtihana tabidir ve Allah nazarında herkes eşittir Hiç kimsenin;hiç kimseye üstünlüğü yoktur. Kim ki; Allah”tan korkar ve itaat eder o kişi üstündür.Bu kişi bir çobanda olabilir,bir kralda.

Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri; işsizliği, cahilliği, fakirliği, acizliği, çaresizliği, kaldırarak; suçu önleyici tedbirler alınız. Suçluyu öyle bir ceza ile ürkütünüz ki ;o sucun yanına bile yanaşamasın. Gaye o ürkütücü cezayı vermek değildir, caydırmak olmalıdır. Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecek toplumun huzur ve sükununu bozacaktır.

Mesela;Göze göz,dişe diş diye;bir ceza olsa. Kimse adam öldüremez. Çünkü kendisinede aynı cezanın verileceğinden korkar,yapmaz,yapamaz. Hem kan davası da olmaz ve olamaz.Cezalar caydırıcı olmalıdır.Yani suçu önleyici olmalıdır.Yoksa ceza; amaç olmamalıdır. Bir suçu işleyen sanık ile birlikte; insanları;suça iten, kullanan, satın alan,azmettiren;perde arkasındaki;gizli, hain ve kurnaz iştirakçiyi hele hiç unutmayınız.

Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir. Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.

Hem sen Allah”tan daha fazla merhametli olamazsın.Hem sen kul hakkına da karışamazsın.

Bir kazayı veya zulmü ve zulmü yapanları gördüğünüzde; Evvela;devletinizin yetkili mercilerine bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zulmü yapan, o zalimi  Allah”a havale ediniz. Bunu da yapmıyor iseniz belaların gelmesini bekleyiniz.Bana ilişmeyen, dokunmayan yılan; bin yaşasın demeyiniz. Hem; o yılan, birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.

Soru:Hayat kaç tabakadır?

Cevab:Hayat; beş tabakadır.Birinci tabaka;şu anda yaşayan insanlara ve cinlere aittir. İkinci tabakada; Hz.Hızır ve Hz.İlyas peygamber. Ücüncü tabakada, Hz.İdris ve Hz.İsa paygamber.Dördüncü tabakada, şehitler. Beşinci tabakada ise vefat etmiş ve alemi ervahta bulunan ruhlar vardır. Hem Hz.İdris peygamber; cennettedir ve vefat etmiş de değildir. Hem Hz.İsa peygamber öldürülmüşte değildir. Hem Hz.Hızır hayattadır; içimizde dolaşmaktadır. Hem şehidler; öldüklerini bilmezler ve güzel bir hayatları vardır.

*Soru:Mucize,keramet  ve sihrin aslı nedir?Deccal ve Mehdi kimdir?Harut ve Marut kimdir?Hz.İsa peygamber ahirzaman da gelecek midir?

Cevap:Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş. Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde;insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye;kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı bir şekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını, gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş.

İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden ve sihir yapan ve nazar veren, şeytan ve deccal gibidir.

Ama mütevazı ayna ise mucize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen,güzel, fenni,müspet,dünyevi ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir.

Mesela;Hz.Musa”nın asası ile denizin ikiye ayrılması ,Hz.İsa”nın; Allah”ın izni ile ölüleri diriltmesi, Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki Kamerin yani ay”ın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbir zaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mazhar olduğu mucize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak ve ikna etmek  için mucize göstermek zorunda kalmışlardır.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar  olan kendisini güneş zannetmeyen ama  güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve deccal gibilere aittir. Şeytan ve deccal gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin gizlice ve sinsice mahvına sebep olmaktadırlar.

Mesela;deccal sihir ve manyetizma ile insanları etkileyecek,ilmi kötüye ve nefsine kullanıp insanlara  zulmedecek,İlahi kanunları kaldırmaya çalışıp; kusurlu bir ayna iken;kendisini güneş zan edip;İlahlığını ilan edecektir.

Her zaman;fikri hür,vicdanı hür, gerçekçi ve gerçeklere açık olunuz. Körü körüne bir şeye veya kişiye bağlanmayınız,aklınızı çalıştırınız.Yani kula, kul olmayınız.Doğruyu,alınız;yanlışı ve batılı atınız.İfrat ve tefritten sakınınız. Mesela; dinsizlik ve dini taassup gibi. Dini taassup;Kuran-ı Kerimin ve dinin; cahil kişilerce yanlış bilinmesi ve bu nedenle,insanların; dinden soğuması  ve dine düşman olması demektir.Dinsizlik ise; dindarlara ve dine; Hak ve hakikatlere, düşman olmak demektir.

Mesela;matbaa’ya günah demenin ne akıl ile nede din ile bir alakası olamaz. Din;müsbet ilme, bilimselliğe,bilime ve teknolojiye değil;aklını çalıştırmayan akılsızlara karşıdır.

Deccal;müsrif , münafık, sahir ve çok şerli birisidir.Elide deliktir;yani çok müsriftir.İsrafı teşvik ederek, insanlardaki hırs ve açgözlülüğünü uyandırarak insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar edip; milli serveti heba eder,hem dini kullanır;hemde dinin ahkamlarını sinsice kaldırmaya çalışır.Aziz milletini  arkadan hançerler. İktisat etmeyen,israf eden onun ağına düşer.Hem bir gözüde kördür,yani akibeti ve ahireti; görmez ve inanmaz. Münafık olduğu için;insanlar  Allah”a inandığını zanneder.Deccal; insanlığın maddi ve manevi bağlarını bozarak, nefisleri başıboş bırakarak; anarşistliğe meydan açar.O vakit insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zapt altına alınamazlar.Deccal;cesur orduların ve faal milletin kuvvetiyle vukua gelen terakkiyat, iyi ve olumlu şeyleri de haksız olarak kendisine mal eder. Deccale itaat etmeyen şehid olur, istemeyerek  itaat eden kafir olmaz, belki günahkar da olmaz.

Hem mesala;deccal şu kişidir demek; insanları rehavete  ve tedbirsizliğe de sevk edebilir. Hem deccalin vefatından sonra; icraatlarının ve tesirlerinin devam etmesi o kişinin manen öldüğünü göstermediği gibi sebep olduğu kötülük ve şerler devam ettiği müddetçe;buna bilerek ve istiyerek sebep olanlar da aynen deccal gibi mesul olurlar. Hem her zaman deccale karşı tedbirli  olmak gerektir.

Dikkat ediniz!Her asırda ve her millet de;mehdi ve deccal; misal kişiler çıkar. Bütün insanlar ve milletler  çetin bir imtihana tabidir ve tarih tekerrür eder. Hem isimleri de lazım değildir;hem de imtihan sırrını bozmamak gerektir.

Kurduğunuz beynelminel, gizli,yasa dışı veya zahiren yasal ve masum gözüken hain örgütleriniz ve deccal misal; üyeleriniz ve reisleriniz ve başkanlarınız; sahte,  süslü, kanlı rejimleriniz ile; Dünyayı soyup, ülkeleri ve devletleri parçalayıp, insanları köleleştirip, milli servetleri ülke dışına kaçırıp, zenginlik ve refah ve emniyet içinde yüzdüğünüzü ve dünyayı kendinizin yönettiğinizi mi zannediyorsun!Hem sizin kimler olduğunuzu insanların bilmediklerini mi zannediyorsunuz! Yoksa siz insanları çok saf  ve akılsız mı zannediyorsunuz!

Harut ve Marut;insanlara sihir öğreten,sihri öğretmeden önce de sihir yapacak kişiye; imanının gideceğini ve imtihanı kaybedeceğini ve cehennemden hiç çıkamayacağını önceden ihtar eden iki varlıktır.Nasıl varlıklar olduklarına dair farklı görüşler vardır.Evet evet; şeytan her gün insanlara sihir yapmaktadır. Sihirden ancak; Allah”ın emir ve yasaklarına uyarak; korunabilirsiniz.

Sakın sakın;Allah”a isyan etmeyiniz.Çünkü sizin gerçek dostunuz, Allah”dır. Gerçek düşmanlarınız ise;sizi Allah”a isyan ettiren; şeytan ve deccal ve onların zalim düzenleri, kanunları ve mensublarının zulümleridir.Sakın yanlış anlama, her; “kanun ve düzen;yetkili ve görevli kişi veya kurum” kötü değildir.

Hem Mehdi; Kuran-ı Kerim”in bir talebesi ve hadimidir. Hem  zamanının; en Bedii”si, Zeki”si ve Garibi, olsa; gerektir.Hem herkes Mehdinin kim olduğunu bilmeyecektir. Hem Mehdi şu kişi idi demek; gelecekte mehdi misal olabilecek kişilerin şevkini kırabilir.

Hem Hz.İsa peygamber,yani Mesih; öldürülmüşte değildir.Hem ahirzaman da tekrar gelecektir.Hem annesi Hz.Meryem; Allah”ın bir mucizesi olarak;Hz.İsa peygamberi doğurmuş. Kundak da iken;konuşmaya başlamıştır. Dersen ki; babasız çocuk olmaz?Biz de deriz ki;”Hz.Adem babamız ile Hz.Havva anamızı nasıl ki;anasız ve babasız olarak Allah yaratmış ise; evleviyetle,haydi haydi babasız olarak da Hz.İsa peygamberi yaratabilir ve yaratmıştır” deriz. 

Sakın yanlış anlama;Hz.İsa peygamber yeni; bir din ve kitap ile gelmiyecek,  Hz.Muhammed peygamberi  ve Kuran-ı Kerimi;  teyid ve tasdik etmek için gelecek; tüm batıl hurafe ve inançları kaldıracak. Deccalin;  Uluhiyeti inkar mesleğini öldürecek; gizli ve hain örgütünü ve kurduğu zalim düzenini dağıtıp; dünyaya adalet ve huzur getirecektir.Fakat; herkes Hz.İsa peygamberi tanımıyacak. Yani imtihan sırrı hiçbirzaman bozulmayacak, hayat ve imtihan devam edecek. İlahlık taslayanlar ise herzaman olduğu gibi yerin dibine geçirilecektir.

Dinsiz bir millet yaşayamaz.Sadece manevi veya sadece maddi kanat ile de uçamazsınız. Hem maddi,hem de manevi kanat ile ve birbirleriyle orantılı ve ahenkli olmak şartıyla uçabilirsiniz.Bu kural;devletler içinde, geçerlidir.

Hey ilim sahibi; niçin bildiğin hakikatleri anlatmıyor ve yaymıyorsun.Na ehiller konuşuyor sen ise susuyorsun. Ahirette bundan mesul olacağını bilmiyor musun. Hem bu hakikatleri okuyorsun; ama en yakın bir arkadaşına bile  göndermiyorsun. 

Malın; kırkta bir zekatı olduğu gibi, ilmin ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız. Hayatta, en hakiki mürşid ilimdir

Hey soytarı;gaybtan,gelecekten haber veriyorum,ruhlar ile konuşuyorum, cennetten parsel satıyorum,sizlere şefaatçi olacağım diyen sahtekar;insanları kandırmayı ve paralarını çarpmayı ve dini kullanmayı ve alalemin ırz ve namusuna göz dikmeyi bırak.

Hey evliya olmak isteyen kardeş; bir iman hakikatının inkişafı;binler keşf ve kerametten daha üstündür.Hem keramet;Allah”ın mevcudatı üzerindeki acaip tasarrufatını hakkalyakin yaşamak; yani kendi ruh aynanda güneşe mazhar olmak demektir.Yoksa kendini güneş zannetmek; değildir. Hem; havada uçmak veya su üzerinde yürümek; evliyalık merdiveninin birinci basamağıdır. Yoksa sen; bir iki harf öğrenmek ile kendini öğretmen mi zannediyorsun.Hem her havada uçanı da evliya zannetme.

Dikkat ediniz; Kelime-i Şahadet; İslamiyet merdiveninin birinci basamağıdır. Kuran-ı Kerim”in 6666 ayetini doğru anlamak gerektir. Ayetin başını okuyup; sonunu okumamak ve farklı manalar vermek doğru değildir.
 
Bak şu sana verilen gözlerin ile kainatı görüyorsun;bak ayakların seni götürüyor.Bak dağlardan sular akıyor, bulutlardan yağmur yağıyor. Bunlar birer mucizedir.Ama bunu sana anlatmak ve senin anlaman için;senin illa kör,felçli,deli olman, çölde susuz kalman veya barajların, akarsuların ve göllerin kuruması gerekmiyor!

Mesela;  havada uçan bir adam sizce mucize oluyor da; uzayda  direksiz duran ve kütlesi bir adama kıyasen pek çok olan ve uzayda rotasını yörüngesini hiç değiştirmeyen güneş,ay,gezegenler; mucize olmuyor öyle mi! Heyhat yanılıyorsunuz.Gerçek körlük; aşikar, gündüz gibi, hakikatleri görememek veya  görmemezlikten gelmek, aklı,gözü,his ve vicdanı çalıştırmamaktır.   

Evet evet; akıllı kaptan; ters esen rüzgarı arkasına alan ve yoluna devam eden kaptandır. Mesela; döner başlıklı bir rüzgar gülü ile; esen rüzgarların yönü ne olursa olsun; elektrik üretebilirsiniz. Ama başlık sabit olur ise;sadece belirli yönde esen rüzgarlardan elektrik üretebilirsiniz.Niçin bu rüzgar ters esiyor diye kadere ve Allah”a isyan yerine; aklı çalıştırarak ters esen rüzgarı kullanmak gerektir.

Dikkat ediniz;bir kuş tüyü; koca bir dağı kaldırabilir. Mesela; hassas bir terazinin iki kefesine ağırlıkları ve kütleleri eşit iki dağ konsa;herhangi bir kefenin üzerine konan bir sinek; öteki kefedeki koca bir dağı kaldırabilir.
 
Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

*Soru:Kafir, Münafık ve Fedai ne demektir?

Cevap:Kafir;Allah”ı alanen inkar eden kişi demektir.Mesela;Ebu Cehil gibi. Münafık ise;aslında Allah”ı alenen inkar etmeyen, fakat iman ediyormuş gibi görünüp de; Allah”ı inkar eden kişidir.Mesela;Deccal gibi.Fedai ise; kendilerine özel izin verilen;Kafir ve münafıkların içine sızan,onları deşifre eden;aslında Allah”a gönülden inanan ama;zahiren inanmıyormuş gibi gözüken kişidir.

Hey şeytan; sakın sakın kendini fazla Zeki zannetme! Cehennemden çıkacağını da hiç ümit etme!Zebaniler seni dört göz ile beklemekte. Hem onların acelesi de yoktur;cehennemde ölümde yoktur.Hem senin gibilere afta yoktur.Hem sana acımada yoktur.

*Soru:Küresel ısınmaya, çölleşmeye ve kısıtlı kaynaklara karşı ne yapalım?

Cevap:Ağaç dikiniz. Ormanlarınızı koruyunuz. Çünkü ağaç; hem havadaki karbondioksiti temizler, hem oksijen yayar,hem erezyonu önler. Haberleşme, bilgi akışı, eğitim vs. için kağıt için ağaç kesmek yerine; bilgisayar ve internete önem verilmeli. Mesela; yüz binlerce ağaç kesip bunlardan elde edilen kağıtlar ile binlerce kitap basmak yerine; bu kitaplardaki bilgiler;  bir tek bilgisayar hardiksine yüklenebilir. Bu bilgiler; milyonlarca kişiye e-mail ile postalanabilir.

Şehirler  mümkün ise;jeotermal yer altı sıcak sular ile ısıtılmalı.Araçlarda çevre dostu Lpg ve doğalgaz kullanımı yaygınlaştırılmalı. Bacalara filitre takılmalı. Alternatif enerji kaynaklarına yönelmeli; güneş, rüzgar, su, hidrojen, bor, elektrik, nükleer gibi enerji kaynaklarından azami istifade edilmeli;bunun için gerekli tedbirler de alınmalıdır.İktisatlı ve sensörlü ampuller kullanılmalı.Nasıl ki; az bir nükleer yakıt ile yıllarca çalışan denizaltılar misali; az yakıt ile çok çalışan, çevre dostu, zararsız araçlar icad edilmeli.

Akarsuların boşa akması önlenmeli; petrol ve doğalgaz boru hatlarının yanına su boru hatları yapılarak karlı alışveriş ve ticaret yapılarak; su yüzünden çıkabilecek bir kıyamet savaşına; hem engel olmalı; hem zengin olmalı.
Evet evet;Akar sudan abdest alsanız dahi; o suyu israf etmemek gerektir.

Ziraat mühendislerinin uyarıları dikkate alınarak sulama teknikleri değiştirilmeli ve toprağın ve tohumun ıslahı yoluna gidilmeli.Atıl duran yer altı ve yerüstü madenler ve hazine arazileri değerlendirilmeli, ağaçlandırılmalı, tarıma ve kullanıma açılmalı. Hayvancılığa da azami önem verilmeli ve ıslahı yoluna gidilmeli.

*Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Bu nasıl Allah? Niçin mülküne sahip çıkmıyor?  Yoksa Allah uyuyor mu! Yoksa bizi terk mi etti?
 
Cevap: Şu an imtihan vakti olduğundan; imtihanın huzur ve sükununu bozmuyor, yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor. İmtihanın, ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve  bir aile reisi gibi, cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar, nemrutlar, fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa  veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık, Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi.

Hem büyük davalar; büyük şehirlerdeki büyük mahkemelerde görülür. Dünyadaki hadsiz kötülük,günah ve cinayetler ile ilgili davalarda ancak ahiretteki büyük Mahkemede görülecek;yapanın yanına kar kalmayacaktır.
 
Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyden haberdardır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahiretde bir mahkeme-i  kübrada, delil olarak  saklanmaktadır.  Hem; Allah”ın uyuduğunu nerden çıkarıyorsun!Yoksa çok uyuyan ve uyutulan ve vazifesini yapmayan ve Allah”ı dinlemeyen ve her haltı işleyen ve her türlü zulüm yapan sen misin! Yoksa Allah”tan bile daha çok; saygı gösterdiğin ve korktuğun; bir şeyin, seni ahirette kurtaracağını mı zannediyorsun!Hem cennet ucuz değildir. Hem cehennem dahi lüzumsuz değildir.

Hem,eğer her haksızlıkta Allah size şiddetli bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan zoraki iyi olur  ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi.Yoksa,keşke vursaydı da cehenneme girmeseydik mi diyorsun!Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan ve uygulamayan sen; Allah”ın kanun ve düzenini; yürürlükten kaldıran ve bunun ile övünen sen;” beşeri kanunlarımı Allah bile yürürlükten kaldıramaz”  diyen sen; kendini Allah”tan daha üstün gören ve savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen, haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen; doğruyu söyleyenleri; dokuz köyden kovan, cezalandıran sen;  sonra  kendi yaptığın kurduğun düzen iflas edince; sorumluluktan  ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve  Allah”a yıkmak isteyen,sen!

Sakın yanlış anlama; biz diyoruz ki; madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor ve kendi kanunlarınızı kendiniz yapıyor; acaba bu kanun ne için ve kimin için ve niçin çıkardığınızı dahi bilmiyor; Aziz milletinizin Ali ve yüksek menfaatlerini bile koruyamıyor;iseniz; Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz!

Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi çok beğeniyor iseniz; Devletinize niçin  isyan ediyorsunuz! Yok biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyoruz,bizi perde arkasındaki gizli güçler ve eller yönetiyor, alın teri kazancımızın neredeyse hepsini elimizden alıyor, kendileri ise  istisna ve muafiyetler ile çalışmadan risksiz kazançlarına kazanç katıyor; bizleri üç kuruşa köle gibi karın tokluğuna çalıştırıyor; onun için baş kaldırıyor ve isyan ediyoruz diyorsanız; niye o hainlere fırsat veriyorsunuz! Niçin bunları ve durumunuzu devletinizin;  akıllı ve civanmert vekillerinize, yetkili, görevli kişi ve kurumlara söylemiyorsunuz, kanunlarınızın daha adil olması insanların huzur ve refah içinde yaşaması için; niçin  orijinal fikirlerinizi  ve projelerinizi beyan edip;yetkili ve görevlilere yardımcı olmuyorsunuz!Hem o silahı; mazlum ve masum halkınıza niçin çeviriyorsunuz! Yoksa siz; “birbirinizi kırın,yiyin; bizde sülük gibi kanınızı ve milli servetinizi emelim, sömürelim, parçalayalım, köle gibi sizi çalıştıralım” diyen o gizli hainlere mi çalışıyorsunuz. Yoksa sizi sinsi hainler kurnazca kullanıyor mu! Hem siz bu gizli hainleri niçin kollayıp, koruyor ve hiç ses çıkarmıyorsunuz!

Yoksa o gizli hainler;vatan millet;din iman;eşitlik özgürlük diye saf insanları kandırıp,kullanıp; insanları  birbirleri ile çatıştırıyor; elinize silah ve para verip; daha da ezmek ve zalim düzenlerini sürdürmek için sebep mi arıyor!

Soru:İyi güzel de;biz bu tüm dediklerini yapıyoruz.Derdimizi kimselere anlatamıyoruz. Artık bu devletten fayda gelmeyeceğini anladık bu yüzden isyan ediyoruz.

Cevap:Diyelim ki; isyan ettiniz.Karşınıza isyanı bastırmak için yine askerlik veya polislik vazifesini ifa eden belki de kendi kardeşiniz çıkacak;hem, o kendi öz kardeşiniz ile savaşmak hiç mi hiç akıl karı değildir.Hem dahilde savaş; silah ile değil,akıl ve kalem ile olur. Hem kalem;kılıçtan daha keskindir.

Soru:Hz.Peygamber zamanında; oğul,baba ile niçin savaştı?

Cevap:Savaşan taraflardan biri hem zulmediyor; hem kelime-i şahadeti ikrar etmiyor; hem  karşı tarafı savaşa, zorluyor,tahrik ve mecbur ediyordu.Hem Allah”dan savaş için emir ve ayet indikten sonra savaşılmıştır.

Soru:Sahabeler arasında niçin savaş oldu?

Cevap:İçtihat farklılığından oldu;hem o savaşta her iki tarafta Hak için saflaştı; ama hainler gecenin karanlığında her iki tarafı da birbirine kırdırdı.

O zamanın hainleri toplumda devamlı huzursuzluk ve terör estiriyor idi ve sıkı bir takip sonucu gece vakti bir köye saklandılar. 

Bir kısım sahabi; hemen hainlerin cezalandırılması gerektiği ve geçikmenin daha fazla zarara yol açacağını beyan etti.

Bir kısım sahabi; ise cezalandırmada acele edilmemesini; aksi halde masumlara da zarar dokunabileceğini beyan etmiş ve bir konuda iki farklı görüş ve içtihat çıkmış ve sahabiler iki safa ayrılmış idi.

Hainler gecenin karanlığını fırsat bilmiş; iki guruba ayrılarak her birisi;herbir sahabilerin bir safına saldırmış ve sanki karşı taraf saldırıyor  yaygarası çıkarmış ve her iki gurubu haince ve sinsice birbirine kırdırtmıştır.
 
Soru:Ne demek istiyorsun; zulümlere razı mı olalım?Hiçbir şey yapmayalım mı?
Ne yapmalı ve ne yapılmalı?

Cevap:Hayır;zulme rıza zulümdür. Ama;zamana, mekana ve makama göre akıllı hareket etmek gerektir.Siz zannediyor musunuz ki; deccal”in kuvveti sadece kendindendir.Hayır hayır; onun arkasında şeytan ve şeytanın dostları vardır. Bunlar gayet; dessas, kurnaz, ikiyüzlü,hain,kötü,zalim,zengin ve güçlüdürler.Siz nazar-ı dikkatinizi; sadece ve sadece deccale verip;perde arkasında deccali bir kukla gibi kullanan asıl gerçek  hainleri unutuyorsunuz;sonra gidip bu azmettiricilerden;bizi deccal”in zulmünden kurtarın diye;  medet ve yardım istiyorsunuz!Heyhat çok yanılıyorsunuz.

Önce o zalimi; devletinizin yetkili merciine şikayet ediniz.O zalimin cezasını siz değil; devlet vermeli.Yok vermiyor veya veremiyor diyorsanız.O diyardan; Hz.Peygamber gibi hicret ediniz; o zalim sizin ile dalaşamayacak duruma geldiğinizde  geri dönünüz. Yok ben hicret etmiyeceğim veya edemem hem bu zalime karşı koyacak hiçbir gücüm de yok diyorsanız; o zalimi Allah”a havale ediniz.Yok o zalim; canınıza kast ediyor  ve o şerri def edecek  o anda devletinizin hiçbir  yetkili ve görevli asayiş gücü yok ise; meşrumüdafa hakkınızı kullanınız ve kendinizi savununuz.

Evet evet; zengin, akıllı ve güçlü insan, dağa çıkmaz ve çıkarılamaz; hem kendini kullandırtmaz,  hem kandırılamaz. Evet evet; hava,kara, demir yollarını yenilemek, yer altı ve yer üstü madenleri çıkarmak  elektriksiz, susuz, yolsuz, fabrikasız,barajsız,okulsuz,evsiz  vb.yer bırakmamak; ülkeyi imar ve ihya etmek; törör, anarşi ve bölünmeye zemin hazırlamamak; acizliğin,fakirliğin ve cahilliğin belini kırmak gerek.
 
Soru:Sağ ve Sol;  ne demektir?

Cevap:Kuran-ı Kerim”deki sağ ve sol kavramı ile siyasi manadaki sağ ve sol kavramları aynı değildir.Hakikatte; sağ ; şeytana ve onun düzenine muhalif olmak ve şeytan ile savaşmak demektir.

Sol ise;,Allah”a ve onun düzenine muhalif olmak ve Allah”a savaş açmak demektir.Mesela;solda,Her şey; serbesttir.İlahi nizam yoktur.Sonu anarşi ve terördür.Haramlar helal; helaller ise haramdır.

Sağda ise;her şey serbest değildir.İlahi nizam ve intizam vardır.Sonu huzur ve saadettir.Haramlar haram;helaller ise helaldir. İslam dini; barış dinidir,hem haksızlığa ve zulme karşıdır,hem ins ve cinin hayrı ve uygulanması ve uyulması için emredilen; dünyevi ve uhrevi nizam ve kanunları vardır.

Hey şeytan; yoksa Allah”ın nizam ve kanunlarının icra ve tatbikini; bu dünyadan hepten yürürlükten kaldıracağım  veya engel olacağım  diye övünüyor ve Allah”a meydan mı okuyorsun!

Soru: Dar-ül İslam nedir? Dar-ül Harp nedir?

Cevap:Dar-ül İslam; Allah”ın kanun ve nizamının uygulandığı yer demektir. Dar-ül Harp ise; Allah”ın kanun ve nizamının uygulanmadığı yer demektir.

Hey arkadaş nerede yaşadığına dikkat et ve ona göre tedbirini al!  Sonra “bu ne biçim  bir yer”,”bu ne biçim Allah”; deme. Çünkü; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı bir yerde; senin Allah”tan hesap sorma Hakkın yoktur.

Evet evet;o yer dar-ül harp olmasın! Senin rızkını başkaları gasp etmesin! O yer; namert ve hainlerin diyarı olmasın!O yerde iyiler sürünsün;kötüler sefa sürsün; Helaller,haram;haramlar helal olsun öyle mi! Hayır hayır.Bilakis; dar-ül harpte daha da dikkatli olmak ve insanlığa örnek olmak gerektir.

Evet,evet;tefeciden borç para alıp;babadan ve atadan kalan son mirasıda ipotek verip;borç para ile gününü gün etmek çözüm değildir.Çözüm odur ki; haddini bilip ve Helalinden kazanıp;kimseye bar olmamak için çok çalışmak; israf etmeden ayağını yorganına göre uzatmak, İzzetli,namuslu ve onurlu bir şekilde başı dik yaşamak;mevcudu korumak ve artırmak;üretmek,ürettiğini satmak, kazanmak,borçtan kurtulmak, paylaşmak yani;veren el olmak gerektir.

Evet helal kazanmak bu vakitte çok meşakkatlidir.Hayat zor;çileli ve çetindir. Hem bazen bir musibet;bin nasihatten daha evladır.Hem çalışan demir pas tutmaz.Ak akçe kara gün içindir.Dilenmek değil;üretmek gerektir.Üretmek mal şeklinde olabileceği gibi; orijinal düşünceleri; hayata ve pratiğe geçirmek,yeni bir şey keşfetmek sureti ile de olur.

Hey tefeci;”paran yoksa; karını, kızını mı ver diyorsun”.Heyhat;sen haddi çok aşıyorsun. Hem haddi aşanların akibetlerini bilmiyorsun! Yoksa her şeyi sahibsiz mi sanıyorsun! Yoksa haram parana mı güveniyorsun! Yoksa bu diyarda kanun yok mu zannediyorsun! Yoksa kanunlar benden yana mı diyorsun! Yoksa para ile her şeyi satın alacağını mı düşünüyorsun! Yoksa yanındaki çakallarına mı güveniyorsun! Hey mafya bozuntusu; sen kendini bir şey mi zannediyorsun!

Dersen ki;yaşamak için; dinin hükümlerini kaldırmak ve o hainlerin her dediğini yapmak zorunda idik.Bizde deriz ki; o halde  o hainler ile niçin savaştınız!

Biz diyoruz ki; bindiğiniz gemi büyük bir aysberge doğru yol almaktadır; eğer rotanızı değiştirmez iseniz çarpıp batacaksınız.Akıl odur ki; bindiğiniz gemiyi delip batırmak yerine; geminin rotasını değiştirmek gerektir. Yok diyorsan ki; biz bu gemide köle olmaya razıyız; o halde kadere ve Allah”a isyan etmeyiniz. Niçin bu gemi battı? Niçin bu musibetler başımıza geliyor? demeyiniz. 
 
Dersen ki; ahirzaman da,kolay ve haram yoldan risksiz kazanmak var iken,kim rahatını bozar ki!Hem faizin,içkinin,kumarın,fuhşun vs. yasak olduğu bir düzeni  başta şeytan istemez ki!Hem şeytan dünyada öyle bir düzen kurmuş ki;Allah”ın emirlerini yerine getiren,yasaklarından kaçanlar rezil;getirmeyenler ise vezir oluyor! Dünyanın ekser yerlerinde;çeşitli maskeler ve kisveler altında aslında şeytanın kanun ve düzeni uygulanıyor. Sanki dünyayı şeytan yönetiyor!

Evet evet; Şeytan; zaten sizin hayrınıza olan zerre miktar hiçbirşeyi istemez. Helal yoldan kazanmak;risk almak,zoru başarmak,şeytan ile dalaşmak,elini ateşe sokmak,zulme razı olmamak,Hak”tan ve doğrudan yana olmak, akıntıya karşı kürek çekmek, elbette ki kolay değildir.Bana ne demek,bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek ise; kolaydır. Hem;cennet ucuz değil;cehennem dahi lüzumsuz değildir.

Gerçek düşmanınız; o hain şeytan ve şeytanın dostları olmalıdır.Çünkü onlar; sizin yükselmenizi, zengin,güçlü ve bilgili olmanızı istemezler.O hainler; suyun başını tutmuşlardır.Kanunlar dairesinde; o hainlerin cezasını devlet verse gerektir. Sakın yanlış anlama; her suyun başını tutan da, hain değildir.

Hem; Allah”ın kanun ve nizamının hükümferma olduğu yerde; Allah”a itaat eden vezir; şeytana itaat eden ise rezil olur.

Haydi  bu dünyayı yönettiğini zanneden o kibirli şeytana diyiniz ki;”biz sana uyduk; Allah”ın düzenini ve kanunlarını kaldırdık,her dediğini de eksiksiz yaptık.Fakat neticede borca ve çamura battık, istiklalimizi, egemenliğimizi, itibarımızı,Milli servetimizi,İzzetimizi,malımızı, namusumuzu yitirdik. Sen bizim borçlarımızı silmez, itibarımızı iade etmez isen;biz senin adaletsiz düzenini ne yapalım,niye  karşılıksız ve bedelsiz devam ettirelim; hem kaybedecek bir şeyimizde kalmadı.Haydi gücün, kudretin ve servetin var ise;bizi kurtar. Yoksa;sus,zaten dünyalığımızı yitirdik,bari ahiretimizi yitirmeyelim. Artık biz Kuran-ı Kerim”e kulak vereceğiz” diyiniz.

Soru:Ne zaman;Allah”ın kanunları hüküm ferma olacak?

Cevap:Herkes evinin önünü süpürdüğü zaman,herkes Hakkına razı olduğu zaman, herkes Allah”ın emir ve yasaklarına uyduğu zaman;hiç savaşmaya bile gerek kalmadan hükümferma olacak.Tersinde ise;daima savaş,zülüm, kargaşa,kaos,terör,anarşi  ve adaletsizlik olacak.

 Evet evet;hiçbir atomdaki elektronlar,gezegen ve yıldızlar diyemez ki” ben dönmekten yoruldum artık dinlenmek istiyorum”;bir ağaç diyemez ki” ben sıkıldım gezip dolaşacağım”;hiçbir melek diyemez ki,”ben artık Allah”ın emir ve yasaklarını dinlemiyorum”;hiçbir hücre diyemez ki “ben artık istediğimi yapacağım” vs.Yani; cüz-i iradesi olmayan herşey zaten Allah”ın; hükmü, emri ve tasarrufu altındadır.Hem insan;bütün bütün kayıtsız da değildir.Bir öğün yemek yemese hemen kimyası değişen;havaya,suya,ateşe, toprağa,gıdaya  vs. hervakit ve heryerde  Allah”a muhtaç olan birşeydir.

Hey; bir  damlacık nütfeden yaratılan ve bir damla suyu  bile yaratamayan insan; neyine güveniyorsun,ne yapmaya çalışıyorsun! Bir vakit annenin şefkatli sinesinde yaratılan Latif süte muhtaç; minik küçük bir  çocuk idin; şimdi adam olmuş Allah”a meydan mı okuyorsun!

Evet evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni; alaya alınsa veya uygulanmasa veya yürürlükten hepten kaldırılsa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar; Allah’a küfür ve isyan etseler yinede;hiçbir şey  ve hiçbir kimse Allah”a zerre miktar zarar veremez.Hem; Rezzak olan Allah onların rızklarını da verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır.Hem Allah; çok Sabırlı,çok şefkatli ve çok merhametlidir.

Sakın yanlış anlama; herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek,halkı kin ve nefrete teşvik etmek;İhkak-ı Hak yapmak vb. doğru değildir.
 
Hem Allah”ın kanun ve nizamını kabul veya red edip etmemek,uygulayıp uygulamamak; sizin ihtiyarınıza kalmış bir şeydir.Hem Allah;Hikmetini zor anlayabilseniz bile sizin lehinize olan ve sizin için en hayırlı şeyi arzu eder.

Hem beşeri kanun ve sistemlerin zor ile ve zorbalık ile insanlara kabul ettirmek de olmaz.Hem Allah; zorba ve zalimleri;hem  de zorbalığı sevmez. Hem biz insanı severiz. Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı; Yaratan dan dolayı sevmek gerektir.

Hem tabiat,tabiat kanunu, tabiat ana, dediğiniz aslında Adetullah yani, Allah”ın; kanunu, düzeni ve mücessem bir kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat anayı iyi korumak ve tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem; tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesi için çalışan, keşifler yapan; öğretim ve araştırma görevlilerine, öğretmenlere, mühendislere, doktorlara, bilginlere, bilgelere,özellikle mucidlere ve gerçek din alimlerine saygı göstermelidir.

Sakın sakın; sizin insanın atası olduğunu iddia ettiğiniz kafatası;Kuran-ı Kerim de bahsi geçen ve  Allah”a isyanları dolayısıyla ceza olarak Allah tarafından maymuna çevrilenlere ait olmasın!

Soru:Bir topluluğa hitap eden hatibin ağzından tek bir kelime çıktığı halde nasıl olur da o topluluğun hepsi o tek kelimeyi ayrı ayrı hepsi duyar! Niçin; milyarlarca insanın farklı farklı söz ve cep telefonu konuşmaları ve televizyon yayınları ve kablosuz internet bilgileri  havada birbirine karışmaz?

Cevap:Her bir hava zerresi fotokopi makinesi gibi; kendisine yüklenen ses, resim ve kelimeleri çoğaltmakta ve birbaşka hava zerresine nakletmektedir. Aynen bakır bir telden elektriğin iletilmesi gibi.Bu nedenle sizin bir Allah demeniz; sayısız hava zerreciklerine yüklenmekte ve sayısız kişilerce duyulmaktadır. Hem aynı hava zerresine sayısız kelime ve resim yüklenebilmekte ve birbirine karışmamaktadır.

Evet evet; Allah”ın büyüklüğü ve Azameti; insanların çok muhtaç olduğu bir hava zerresinden bile anlaşılabilir.

*Soru:Kıyamet ne zaman kopacak?Dabbet-ül arz nedir?Yecüc ve Mecüc nedir?

Cevap:Kıyamet sen öldüğün vakit kopacak.Eğer bu soru ile; kainatın kıyametini kastetmiştim diyorsan; elbetteki bir gün onunda kıyameti kopacak.Hem “ben öldükten sonra isterse Tufan olsun bana ne” diyen sen değilmisin. Hem kendi ecelin ile birlikte kıyametin vakt-i zamanını bilmek; hayatı sana zehir eder. Ecelin gizli kalmasının bir hikmeti de bu olsa gerektir.

Hey şeytan; ne bu telaş ve korku; yoksa kıyametin yaklaştığını mı hissettin! Yoksa Ademoğlunun tüm nükleer füzeleri fırlatacağından mı korkuyorsun! Yoksa teleskoplar ile yıldızlara bakıp;bir  kuyruklu yıldızın;yaşlı dünyamıza ne zaman çarpacağını,dünyanın dönüş yönünü tersine çevirip; güneşin sanki batıdan doğmasına sebep olacağının hesabını mı yapıyorsun! Yoksa; Kuran-ı Kerim”den kıyametin tarihini mi öğrendin! Evet evet; defterinin dürülmesine az bir vakit kalmıştır; hem telaş ve korkun da boşuna değildir.Hey şeytan, Allah; Sabır”lı ve Muntakım”dir.Tek tek bütün yaptığın kötülükler yazılmakta ve tek tek senin burnundan fitil fitil getirilecektir.Hem elbet bir gün kıyamet  kesinlikle kopacakdır!

Farzedelim ki; 120 sene sonra; şu kainatında kıyameti kopacak. Şu anda yaşlı dünyamızda misafir olan altı milyar kusur insanın; ekseriyeti o vakit kabirlerinde olacaklardır.Kıyamete yetişenler bizzat,daha önce vefat etmiş ruhlar ise; kabirlerinden o dehşetli anı herkes bir manada görecek ve yaşayacaktır.

Evet evet; kıyametin gerçek vakti zamanını Allah”tan başkası bilemez.

Dabbet-ül arz; aıds mikrobu gibi,insanların azgınlıkları neticesinde toplu ölümlere sebeb olacak bir müsibettir.Aynen  ölü bir cesedi yiyen kurtcuklar gibi.

Yecüc ve Mecüc ise;insanlık aleminin ve medeniyetin mahvına çalışan ve dünyada fesat,anarşi ve savaş çıkaran  insi bir guruptur.Hem bu gurubun mensubları her milletten olabilir.Bu gurup çekirge sürüsü gibi;vakti geldiğinde  dünyanın muhtelif yerlerinde tarih sahnesine çıkarlar ve dünyayı zirüzeber ederler.

*Soru:Acaba; cennetlik miyim; yoksa cehennemlik miyim?

Cevap:İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlik miyim, yoksa cehennemlik  miyim  sorusunu ve Levh-i Mahfuzu merak etmek onu okumaya çalışmak yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir.

Anneniz ve babanız sizi sırtından indirip haydi hayata ve çalışmaya ve üretmeye dediklerin de; onlara düşman olmayınız ve yaşlandıklarında onlara “of” bile demeyiniz. Hiçbir ebeveyn, yani anne ve baba; çocuğunu ateşe atmaz.Ancak, o hayırsız evlat ;anne veya babasını,kasten öldürerek;cehennemi Hak eder. Halbuki;anne ve babası; daha küçücükken kendisini şefkatle büyütmüş, her şeyden esirgemiş idi. İşte;”Bismillahirrahmanirrahim”in bir manasıda budur.

Çocuklarınıza güzel isimler koyunuz. Onları güzel bir şekilde terbiye ediniz ve yaşadığınız zamana göre güzelce yetiştiriniz.Evlenme çağına geldiğinde ise evlendiriniz. Ne ekerseniz;onu biçersiniz.Herkes ancak; çalıştığının karşılığını alacaktır.Çalışınız, üretiniz,yiyiniz,yediriniz,kalp kırmayınız,veren el olunuz, israftan kaçınınız.   

Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz. Yoksa;ahired de o masum çocuklar, sizden ve iştirakçilerinizden; davacı olacaklardır.Hüküm ve hükmün dayanağı olan kanun; adil olmalıdır. Dikkat ediniz; kanun ve hüküm adil olmaz ise;bundan zarar görenler Hakkını bu dünyada alamasa bile ahirette mutlaka haksızlığa ve zarara sebep olanlardan mutlaka alacaktır. Evet evet;Hz.Yusuf peygamber,  İmam-ı Azam gibi;  haksızlığa ve iftiraya uğramış bu nedenle;  haps olmuş ve işkenceye maruz kalmış kişilere müjdeler olsun.

Hey ölüme meydan okuyan; Azrail ile dalga geçen genç kardeş; sen ölüm korkusunun ne olduğunu bilir misin! İdam sehpasına çıkarılan ve boynuna ip geçirilen kişiden sorup öğrenebilirsin! Hem; her idam sehpasına çıkarılan kişiyi de suçlu zannetmeyesin. 

Hem fay hattının üzerine bina yapıyorsun.Hem o evi depreme dayanaklı yapmıyorsun; ondan sonrada evim niye yıkıldı;bu ölen masum çocukların suçu neydi diyorsun.Hem üzülme; depremde vefat eden,suda boğularak, yangında yanarak vefat eden tüm masumlar şehid hükmündedir. Yoksa ah ah; fakirliğin gözü çıksın bunların hepsini biliyorum mu diyorsun!

Hey çok vicdanlı kardeş; “ben Allah olsa idim; herkesi cennete koyar idim; bu ne vicdansız Allah böyle” deme.Hem suçlu hem güçlü ol ve haksız olarak masumlara  saldır;kundaktaki günahsız çocuğa kurşun sık, milletin mal ve mülklerini gasp et, Irz ve namuslarına göz dik.Sonrada hesapsız cennete gir öyle mi! Hayır hayır; öyle değildir ve öyle de olmayacaktır.Hem kul hakkına da Allah karışmaz.Hem Allah; Adil olduğundan hiç kimseye zulmetmez.

Demek, Allah verince iyi; kısınca kötü öyle mi! Fakir iken solcu; zengin iken sağcı olun öyle mi!Bollukta azın; yoklukta isyan edin öyle mi! Fakir isen öl; zengin isen çok yaşa öyle mi!İyiliklere dur; kötülüklere geç öyle mi!Sen çalış ben yiyeyim; başkası açlıktan ölsün bana ne öyle mi!

Hayır hayır; varlıkta Şükür; yoklukta Sabır gerektir.Hem imtihan sırrı da bu olsa gerektir. Sakın yanlış anlama; Sabır; zulme razı olmak demek değildir. Herzaman; Azimli ve kararlı olmak, hemen isyan bayrağını çekmemek gerektir.

Hem herkesin cennete gireceğini nereden çıkarıyorsun.Sen dini; oyuncak mı zannediyorsun! 

Evet evet; madem imtihan kapısı kapanmamıştır,madem  kimin ne olacağını ve ne olduğunu Allah”tan başkası bilemez;o halde ümitsizliğe kapılmadan ve ümitvar olarak;Allah”a halisane tövbe etmek;kul hakkını mümkün ise eda etmek,değil ise helallik istemek ve  kabre iman ile girmek gerektir.Evet evet; imam, musalla taşında unuttuğun veya çekindiğin o helalliği; alacaklından isteyecektir.

Ey Aziz insan;sana” ben filan soydan geliyorum” diyen kişiye”;bende Hz.Adem peygamber soyundan geliyorum” de.Evet evet;İslam dini;sadece falan millete, filan soya,falan ırka,filan kişiye vs. değil;tüm ins ve cinne indirilmiştir.

Ey  Aziz insan ; dine hizmet ettim diye gururlanma, hizmetini; geçmiş nimetlerin şükrü ve vazife-i fıtrat bil. Sen ey mağrur nefis; üzüm ağacına benzersin; sakın gururlanma, salkımları o ağaç kendi takmamış, Allah onları ona takmış.

Evet evet;Allah”ı inkar eden; Kafir ve Munafıklar; cehennemden kesinlikle ve kesinlikle çıkamayacaklardır. Ehl-i iman ise; çetin bir, hesaptan sonra ancak cennete girebilecektir.Amel defterleri açılmamış masum çocuk ve mecnunlar ile imtihana tabi olmayan mahlukattan ise; hesap sorulmayacaktır.
 
Dikkat ediniz; Allah”ı tanımak; ama Hz.Muhammed Mustafa”yı (Aleyhisselam) tanımamak olmaz. Allah”ın herhangi bir peygamberine düşman olmak;Allah”a düşman olmak demektir.Allah”a düşman bir kişi; ehl-i necad olamaz.

Ey masumlar,biçareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler: sakın zalim zenginliği ve izzetiyle;masum ise fakirliği ve zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve Allah”a isyan etmeyiniz.Velev ki; Hakkınızı  bazı nedenlerden dolayı bu dünyada tam alamasanız bile; sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda;Hakim,Hakem,Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir.Ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir.

Cennette huzur ve güven ve zenginlik içinde; bir daha ölmemek üzere,ebedi yaşayacak; her istediğinizi yapacak,her dilediğiniz melekler tarafından yerine getirilecek.Ruyetullah”a mahzar olup,cenneti unutup,kendinizden geçeceksiniz. Yunus Emre”nin dediği gibi;”cennet cennet dedikleri birkaç gılman ile birkaç  huri. İsteyene ver onları;bana Seni gerek Seni.”

Soru: İmtihanı yüz kişide kaç kişi kazanıyor? Kaç kişi iman ile kabre giriyor?

Cevap:Yüzde yüz olması için dersi güzel, sıkı ve düzenli çalışmak işi şansa bırakmamak ve her zaman tedbirli olmak gerektir.

Evet evet; kimsenin çözemediği problemleri;kısa, pratik, basit ve kolay çözen ve bunu herkesin anlayabileceği ve hiç unutmayacağı bir tarzda anlatan, dahi bir öğretmenin;dost,arkadaş ve talebeleri; elbete, ve herhalde ve kesinlikle başarılı olacaktır.

Evet evet; İnsanların en hayırlısı; insanlara faydalı olandır.

Azrail kapını çaldığında; hoş geldin desin.Yıkanıp, kefenlenip,toprağa, mezara girdiğinde; gelen melekler sana Rabbin kim diyecek. Allah dersin. Peygamberin kim diyecek. Hz.Muhammed Mustafa (Aleyhisselam) dersin. Senden ilk namaz sorulacak. Kıldım dersin. Buraya ne getirdin diyecek.Sadece bu beyaz kefeni getirdim dersin. Hayatını nerelerde ve nasıl harcadın diyecek. Allah yolunda dersin.Hiç haram lokma yedin mi diyecek.Yok dersin.Hiç büyük günahları işledin mi diyecek.Yok dersin.Atan kim diyecek. Hz.Adem Peygamber dersin. Yaşadığın vakit ne kadar idi diyecek.Sanki bir an gibiydi rüya gibi geçti gitti dersin. Günahsız mısın diyecek.Hayır dersin. Kusursuz musun diyecek.Hayır dersin. Burada; şan,şöhret,ün,soy,sop,iltimas,kayırma,rütbe geçmez diyecek. Aman Ya Rabbi  dersin.

Evet evet; Kıyamet koptuğunda en son Azrail”in canını da, Allah alacak. Mevcudatını bir an yokluğa gönderecek ve ”bugün mülkün sahibi kim” diyecek.Hiçkimseden ses çıkmayacak.Kendi sorusuna yine kendi cevap verecek;”bugün mülk Vahid ve Kahhar olan Allah”ındır” diyecek.Tekrardan mevcudatı yokluktan varlığa döndürecek ve yeniden tüm mahlukatını  hesap için yeniden yaratacak.

*Soru: Ruh nedir,nefis nedir?Ben;neyim?Ölümün hakikatı nedir?

Cevap:İnsan;ruh ve bedenin,madde ve mananın arkadaşlığı. Şoförü olan bir araba,kaptanı olan bir gemi, efendisi olan bir saray misalidir.Ruh insanın aslıdır,kendisidir. Mahiyeti; göz,kulak, kalb,sır, akıl, irade, sorumluluk sahibi, ölümsüz,nurani,hayat ve şuur sahibi; bir kanun-u emridir. Mesela; Yerçekimi kanunu gibi.Ama yerçekimi kanununun yukarda belirtilen vasıfları yoktur.

Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene  ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Ruh ne bedenin içindedir nede dışındadır. Aynen bir aynada görünen güneş misalidir.Yani Güneş aynanın içinde değildir.Ama güneşin misali yani görüntüsü aynanın dışında da değildir.Ruh;bir lambadaki elektrik gibidir.Elektrik gidince nasıl lamba sönüyor ise;ruh da bedenden ayrılınca beden sönmekte Nur gitmektedir. Ruh;bir gemideki dümenci kaptan gibidir. Gemiyi idare etmektedir; ama gemideki motorun içinde olan olaylardan haberi yoktur. Tıpkı midemizde olan kimyasal,biyolojik olaylardan haberimiz olmadığı gibi.Fakat ruh; bedenin bir yerinde bir arıza olsa hemen etkilenmektedir.Hem ruh”un kullandığı o geminin asıl sahibi de Allah”tır. Ruh”un görevi sadece kaptanlıktır.Hem bedendeki hücreler her 6 ayda bir yenilendiği ve değiştiği halde; ruh değişmemektedir. Aynen çocukluk,gençlik ve yaşlılıkta suretimizin  değiştiği ve fakat bizim değişmediğimiz gibi.Yani sen yine sensin.Ruh; Vahid, basit ve Baki olduğundan bozulmaz, parçalanmaz, yok olmaz.

Nefs ise; bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir. Mesela;kandaki alyuvarların vücuda gelen besinleri alması, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürmesi gibi;beden sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi de; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi  olan Ruh”a hizmet etmektir.

Bedene helal rızk vermek; içki ve uyuşturucu gibi haram ve sigara gibi zararlı maddeler almamak gerektir. Nefsi; kullanmak,korumak, dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa bineğiniz olan nefsi öldürmek hem akıl karı değildir. Hemde intihar demek olur ki, kesinlikle yasaktır.Nefsin dizginleri,daima ruhun elinde olmalı,gerektiğinde çekmeli, gerektiğinde gevşetmeli,ama hiçbir zaman dizgini bırakmamalıdır.

Akıl ise; Ruh”un müsteşarı yani akıl hocası,yol gösteren bir deniz feneridir. Vicdan ise verilen kararların temyiz merciidir. Kuran-ı Kerim ise, manevi bir güneş,hakiki bir mürşid, bitmez ve tükenmez bir bilgi hazinesi,ruhların; gıdası, rehberi,rotası; Allah”ın,şaşmaz ve şaşırtmaz,sönmez ve söndürülemez Kelamı ve Nur”udur

Ruh ise; beden gemisinin kaptanıdır.Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reis-i cumhuru,  akıl veziri ,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticileri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Ruh; katiyyen Baki”dir,yani ölümsüzdür. Fakat bu Baki”lik bizatihi değil;Allah, öyle takdir ettiği ve istediği içindir.Hem Allah; Ahir olduğu için;kıyamette bir vakit mahlukat yokluğa gidecek isede;Allah mahlukatını; yeniden ama bir daha hiç ölmiyecek bir biçimde tekrardan yaratacak; ölümü ise öldürecektir.

Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun. Ölüm, ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir. Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz  ise, ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.

***Sen ise; ruh”sun.Sen bu beden sarayının Aziz bir Sultanı,bu kainat sarayının; nazenin, nazlı,güzel bir gülüsün.***

Mesela;rüyanızda o korkuyu veya o sevinci hisseden,manevi kalp gözünüz ile çok şeyleri gören sizsiniz. Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbir şey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbir şey yapamamanız ve hiçbir yere gidememeniz gerekirdi.Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak   ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır. Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Ey sevgili ruh; cennette ebedi; bir daha ölmemek üzere tüm sevdiklerinize ve sevgilinize kavuşmak;her istediğinizi yapmak,Ruyetullaha  ve Muhabbetullaha mahzar olmak ve Allah”ı görmek istemez misin?

HULASA;

Allah; birdir, her şey O”na muhtaçtır. Ne bir başkası Allah’ı yaratmıştır. Ne de Allah’ın bir çocuğu  vardır. Allah’ın; eşi, benzeri, misli, rakibi ve ortağı yoktur. Hz.Muhammed Mustafa (Aleyhisselam)  Allah”ın; abdi ve son peygamberidir. Kuran-ı Kerim; Allah”ın değişmemiş ve değiştirilememiş orijinal bir kitabıdır.

Ynt: ALLAH By: xxRuzqaRxx Date: April 02, 2008, 10:59:02 AM
saqol paylaşım için +Rep
Ynt: ALLAH By: YabanGulum64 Date: April 02, 2008, 10:37:03 PM
*Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir?Bir zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız?

Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır.

Paylasim Icin Saqol Emegine Saqlik + Rep Göz Kırp.
Ynt: ALLAH By: By.CeZa Date: April 17, 2008, 10:48:11 AM
çok güzel bir konu olmuş ..bilgiler için teşekkürler..
Ynt: ALLAH By: LadyEsmer Date: April 18, 2008, 10:36:43 PM
Bilgiler Icin Saol....ALLAH Razi Olsun.... Emegine Saglik..Muhtesem

SiteMap - İmode - Wap2