Arşiv Anasayfa Dini Hikayeler
Sayfalar: 1
Ağlayan Hurma Kütüğü By: ecre Date: March 23, 2012, 10:26:09 AM
Medine-i Münevvere'den Muhabbet esintisi Ağlayan Hurma Kütüğü Hazreti Mevlânâ kuddise sirruh anlatıyor: Hurma kütüğü, Rasulullâh-sallallahu aleyhi vesellem-'den yakıcı ve kavurucu aşkının bir tezâhürü olarak şu tabelde bulundu: "Yâ Rasûlallâh! tek arzum, sende fâni olmak, bunun için de beni gömüp yok etmen, beni bu fani vücudumdan kurtarmandır. Çünkü bir ağaç ne kadar taze ve güzel olursa olsun gıdâsını güneşten ve sudan alır. Halbuki benim hayatım, senin nûrâniyetinin nûruyla beslendi. Sana destek olmanın, senin hararetinle ısınmanın, sende yanıp kavrulmanın lezzetini tattı. Ben artık bu hoş ve tatlı hazdan ayrılamam. Peygamberlerin, mûcize sûreti ile ortaya koydukları hârikalar, insandaki gafletin izâlesi istikâmetinde bir şok te'siri husûle getirmek içindir. Tâ ki, insanoğlu hiçden daha hiç olduğunu anlasın ve tam bir teslimiyetle Rabbine kul olsun. İnsanoğlunun gafletini yırtıp izâle edecek bu harikulâde hâdiseler, gafillerin idraklerini acze mahkum etmek ve Ehl-i İmânında yakinini arttırmak içindir. Cansızlar, bitkiler ve hayvanların Rablerine tesbihleri, Hazreti Peygamber-sallallahu aleyhi vessellem-'i tanımaları ve O'na muhabbetle meyletmeleri gibi tecelliler, bu cümledendir. Bu mucizeler, âşikârâne bir surette gözler ve gönüller önünde defalarca sergilenmiştir. Bunların en meşhurlarından biri de, bir hurma kütüğünün meşhur olan feryad ü figânıdır. Mâlumdur ki, Hazret-i Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-, ashabına vaaz ederken mescid direklerinden bir hurma kütüğüne dayanır, öyle sohbet ederlerdi. Bu hurma kütüğü de, kendisine Hazret-i Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-'in yaslandığını duyar, bu mazhariyetle mes'ud olurdu. Gün geldi, mescidde sohbet dinleyen ashab o kadar çoğaldı ki, sahabilerin mühim bir kısmı, kalabalıktan Rasullullah - sallallahu aleyhi ve sellem-'in mubarek yüzünü göremez oldular ve:"-Yâ Rasullullah! Bizler, mescid hayli kalabalık olduğundan mübârek yüzünüzü göremiyoruz!" diye haklı olarak şikayette bulundular. Hazret-i Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-'den mescide bir minber yapılmasını ve O'nun bu minbere çıkarak hutbesini irâd etmesini tabep ettiler. Bunun üzerine mescide bir minber yapıldı. Nur-i Nübüvvet, varlık nuru, artık bu minbere çıkarak sohbet edecekti. Fakat Rasullullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ilk minbere çıkışında beklenmeyen mucizevi bir hâdise oldu. O alemlerin efendisi'nin daha evvel hutbe okurken kendisine yaslandığı hurma direği; Duyan, düşünen, hicran ve hasret içinde kavrulan bir insan gibi feryad u figan ile ah edip ağlamaya başladı. Bu , derin ve yanık bir ney sadası gibi öyle içten bir seslenişki ki, o sohbet meclisinde bulunan, genç ve yaşlı bütün mü'minler bu feryadı duydular. Feryad bir sadâ olmaktan da çıkarak, âdeta bir muzdarip lisân hâline geldi. Bütün Ashâb, kuru bir hurma ağacının bu kadar yanık bir sesle içindeki hasret ve ızdırâbını ifade etmesi karşısında hayret ve dehşet içinde kaldı. Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, beyitlerinde bu hâdiseyi şöyle hulâsa eder. Hazre-i Peygamber-sallâllâhu aleyhi ve sellem- , minberden indi ve mubârek elleriyle hurma kütüğünü okşayarak: "Ey hurma kütüğü! Ne istiyorsun? Bu feryâdın niye? Nedir bu hâlin?" diye derin bir anlayışla sordu. Hurma kütüğü, kendi hâl lisânı ile konuşmaya başladı. Sıcak gözyaşları içinde dedi ki: "Yâ Rasullullah! senin hicrânın beni yaktıkça yaktı. İçime tarifsiz bir gam, keder ve hasret doldurdu. Daha evvel,hutbe vakitlerin de senin dayandığın o talihli ve mes'ud direk bendim. Şimdi ise beni terkettin; bir minbere yükseldin. Şimdi senin mesnedin o minberdir. Fakat Ey Allâh'ın Rasulü ve lütfen ve merhameten bana hak ver, dünyada hangi varlık senin bu hicrânına tahammül eder. Rasullullah-sallallahu aleyhi ve sellem-, hurmanın bu deruni muhabbet feryadı karşısında onu teselli sadedinde dede ki: "Ey hurma kütüğü! mademki feryadın böyle bir ayrılık acısındandı, dile benden, ne dilersen!" İstermisin Allah'a yalvarayımda; seni doğunun batının bütün insanlarına meyve yetiştiren yemyesil dipdiri bir ağaç yapsın? Yahut seni bir cennet fidanı, cennete bir selvi fidanı yapsın ki, sonsuzluğa kadar en güzel, en taze vücutlar gibi genç ve dilber kalasın!.." Bu iltifata mazhar olan hurma kütüğü Rasullullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den, yakıcı ve kavurucu aşkının bir tezahürü olarak şu talep te bulundu. "Yâ Rasullullah! İkisini de istemem Tek arzum, sende fani olmak, bunun içinde beni gömüp yok etmen, beni bu fani vücudumdan kurtarmandır. Çünkü bir ağaç ne kadar taze ve güzel olursa olsun, gıdasını güneşten ve sudan alır. Halbuki benim hayatım senin nuraniyetinin nuruyla beslendi. Sana destek olmanın, senin hararetinle ısınmasının sende yanıp kavrulmanın lezzetini tattı. Ben artık bu hoş ve tatlı hazdan ayrılamam. Dâimâ bâki olanı isterim. Beni öylesine göm ve yok etki, sende senin biricik nurun içinde dirilip ebedi olayım.!" Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem- o hurma kütüğünü toprağa gömdürdü. Ta ki, kıyamet gününde insan gibi dirilsin.! Yâ Rabbi! O senin hâbibinin muhabbetinden ağlayan hurma kütüğünün halinden bizlere de bir muhabbet hissesi nasip eyle.

SiteMap - İmode - Wap2