Arşiv Anasayfa Masal ve Hikayeler
Sayfalar: 1
Üçünden Başka By: -o_o-GökhaNur-o_o- Date: February 25, 2012, 12:44:25 PM
Hafta sonu bir haber vardı Milliyet’te.

“Negatif ilişkiler ve arkadaşlık hasta ediyor. Dengeli bir diyet, dinlenme kadar önemli” diyordu. Twitter’da paylaştım bu haberi. Bir hayli hak veren, destek atan olduğu gibi karşı çıkanlar da oldu. Bir erkek, “kadınların dünya tarihi boyunca diyet ve ilişkilerle derdi bitmedi, siz de yaza yaza tüketemediniz” gibi bir yorum yapmış...

Hem haklı, hem haksız...

Her gün aynı gazeteyi okumaktan durmaksızın şikâyetçi olan biri olarak her gün aynı yazıyı yazma hastalığına yakalanmak ne kadar hazin bir son düşünsenize! Hem kendini tekrar etmeyeceksin hem senden bekleneni vereceksin. Hem tekdüze olmayacaksın hem alışkanlıkları bozmayacaksın. Hem yeni nesli yakalayacaksın hem alışmış, aşmış olanları bıktırmayacaksın... Ah, ah...

***

“Ne yazacaksın” diye soruyor yakınlarım bazen. “Bilmiyorum” diyorum bezgin bezgin. Eğer o gün hazırlık yoksa, perişanız demektir... Hep bir ağızdan başlıyorlar...

“Kar yağıyor, yollar tıkandı, İstanbul tafiği, kar her şeyin üzerini kapadı, sahte bir beyazlık, eridiğinde her şey yine...” diye bir öneri getiriyorlar...

“Geçin onları geçin, en az dört kere yazmışımdır” diyorum.

“Sevgililer Günü geliyor, kapitalizmin sömürüsü...” diyecek oluyorlar..

“Heyyyyt sinirlendirmeyin beni on Sevgililer Günü geçti şunca yıldır, kapitali mi kaldı bunun” diye gözümü deviriyorum.

“Korsan kitap ve DVD için el ele yazsan” diyorlar...

“Kimin elini tutucam pardon?” diyorum.

“Sokak hayvanları için bir kap su peki...” diye soruyorlar ürkek ürkek.

“Yazdım onu bir kere hem o konu Ömür Gedik’in” diyorum.

“Futbolda ceza kadın ve çocukla olmaz yaz” diyor içlerinden biri.

“Bir sütunda kaç kez yazayım bu cümleyi? Yetmiş kez yazsam olur mu?” diye yanıt veriyorum sinirle.

“İyi canım, ne yazarsan yaz, yardımcı olmak istedik sana şurada” diyorlar sonunda.

“Biliyorum..... çoooohhhhmutsuzummmm....” diyorum halıların üzerine serilerek.

***

Bazen bakıyorum aynaya...

“Kardeşim ya” diyorum “sen de yani her gün aynı her gün aynı...”

Aynadaki gülüyor bana.

“Sen de ilahi.. Postacıya niye her gün posta getiriyorsun diye fırça atar gibisin. Ne getirsin posta yerine pasta mı? Benim adım Hıdır, elimden gelen budur!” diyor.

“Seni şakacı” diyorum...

Yazı masamın başına oturuyorum.

Kaç yaşıma gelirsem geleyim. Aynaya baktığım her sabah hâlâ kendini güzel, iyi görmek isteyen, gördüğünden memnun değilse o görüntüden ve kendisinden kaçan, sevilmekle ilgili derdi bitmeyen, kendi kendine konuşan, konuşmakla kalmayan, bunları üstelik bir de yazan, yazdıklarını kalabalıkla paylaşan, paylaştıkları giderek ülke geneline yayılan, yayıldıkça “fikrini” bulaştıran bir deliyim..

***

Bazılarına acı haberim var:

Yaşadıkça...

Birkaç şey hiç eskimeyecek.

Ne zaman gazetene bunları koysan, tiraj yapacaksın mesela.

Yeni diyetleri, ikili ilişkileri ve menopozla ilgili bilgileri!

Konuştukça konuşacaksın: İhanet ve aşk ve başarıyı...

Tüketmeye doyamayacaksın seks, yemek ve parayı...

Yaşadığımız şu üçünden ibaret değil mi:

Doğum, düğün, cenaze...

Hayat tekrar ediyor kendisini...

Üçünden başka ne yazıyoruz ki sahi?


İclal Aydın


SiteMap - İmode - Wap2