Arşiv Anasayfa Biyoloji
Sayfalar: 1
Glikozüri By: Anqel* Date: February 24, 2012, 01:22:46 PM
Serumda bulunan glikoz büyük oranda böbrek glomeruluslarından (yumaklardan) süzülerek tüp sıvısına geçmektedir. Organizmanın esas olarak ihtiyacı olan bir madde ve enerji kaynağı olan glikozun idrarla atılımı, proksimal tübül denilen tüplerden %99 oranında geri emilme suretiyle engellenmektedir. Bu kısım, nefronun (böbreğin idrar oluşumunda rol oynayan birimleri) üst (başlangıç) kesimidir. Bu bölgede sadece glikoz değil, bikarbonat, dallı zincirli aminoasitler de geri emilime uğramaktadır.

Normalde nefronun, süzülen glikozun belli bir miktarını geri emebilme kapasitesi vardır. Plazma glikoz düzeyi ne kadar artarsa, glomerüllerden süzülen glikoz miktarı da o kadar fazla olacaktır. Geri emilme kapasitesi sınırlı olduğundan, belli bir eşlik değerin üzerine çıkıldığında (plazma glikozu > 180 mg/dl) idrarla glikoz atılmaya başlar. Rutin idrar tetkiklerinde bu durum tespit edilebilir. Buna glikozüri denmektedir. Glikoz bazen bu eşik değer kanda aşılmadan da idrarda görülebilir ki; buna renal glikozüri denmektedir. Eğer hastada şeker hastalığı varsa idrarda glikoz görülebilir.

Şeker hastalığı olmadan da bu tablo oluşabilmektedir (renal glikozüri). Eğer hastada proksimal tübüler fonksiyonları bozan ya da haraplaşmaya yol açan durumlar varsa (bazı toksinler, ilaçlar, genel proksimal tübüler fonksiyon bozukluğuna yol açan örneğin Fanconi sendromu, multipl myelom, Wilson hastalığı gibi), renal glikozüri görülebilir. Bunlarda altta yatan hastalık eğer mümkünse tedavi edildiği taktirde glikozüri ortadan kalkar.

Proksimal tübüllerdeki hasar genellikle tüm tübüler geri emilme fonksiyonlarını olumsuz etkilediğinden, hastalarda tek başına glikozüri değil, aynı zamanda aminoasidüri (idrarda aminoasitlerin olması) ve renal tübüler asidoz (bikarbonat kaybına bağlı olarak kan pH’sının düşmesi) da tabloya eşlik eder.


SiteMap - İmode - Wap2