Arşiv Anasayfa Atatürk Köşesi
Sayfalar: 1
Atatürk'ün Denizdeki Son Yolculuğu By: Wackers Date: November 02, 2011, 09:52:53 PM


Teşhis konuyor. Atatürk’ü siroz ateşi sarınca devreye 56 gün kalacağı iskelede demirli Savarona giriyor. Odasının etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz kalıpları konuyor. Bir ara doktorların tüm itirazlarına rağmen dondurma yiyor. İyice bunaldığı bir an Said Kaptan’a emrediyor. Tekirdağ’ın ışıklarını görene kadar gidiyorlar. Bu Atatürk’ün denizdeki son yolculuğu oluyor.
Ali Rıza Erdim Atatürk’ün hastalık dönemini anlatıyor

- 1938’de Termal Otel inşa halindeydi. Bir gün “Termal emrinize amade” diye bir haber aldık. İzmit’e Derince’ye Ertuğrul ile iskeleye ve Termal’e ulaştık. Otel tamamen bitmemiş fakat her şey tertemiz hazırlanmıştı. Başvekil Bayar da yanımızdaydı. Doktorlar Nihat Reşat Belger Neşet Ömer İrdelp Atatürk’ün Termal’deki hususi köşküne gidiyorlar. Orada Paşa’ya bakıyorlar siroz olduğunu anlıyorlar. O gece Termal’de güzel bir sofra kuruldu yenildi içildi. Ankara radyosundan şarkılar dinlendi. Bursa Valisi Şefik Bey Atatürk’ün geldiğini haber almış Bursa’ya davet ediyor. Bursa’da iki gün kaldık. Benim Atatürk’ün siroz olduğundan haberim yok. Bursa belediyesi salonunda balo verildi. Ben Atatürk’ün arkasındayım. Garsonlar rakı leblebi getirdiler. Tuzsuz sarı leblebiyi çok severdi. Cebinden mendili aldı. Sofrada mendille burnunu siliyor cebine koyuyor hemen sofracı mendili alıyor temiz mendil veriyordu. Sonra anlattılar. Siroz’un en belirgin özelliğiymiş burundan kan gelmesi. Üçüncü gün Dolmabahçe Sarayı’na gittik orada zatürree geçirmiş galiba. Karnı şişmiş su falan alındı. Viyana’dan Hitler’in müsaadesiyle iki doktor getirtildi. Fransa’dan gelen Mösyö Fissenger “Benim kliniğime gelirse ben onu Türkiye’ye sağlam gönderirim” demiş. Gönderilmedi.

Gönderilmedi mi gitmek mi istemedi?
- Gönderilmedi herhalde hükümet izin vermedi. O zaman uçağa binmek istediği halde izin verilmezdi. İsmet İnönü askeri uçakla gitti geldi. O da binmek istemiş izin verilmemiş. Viyanalı doktorlar yata gittiler Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nın önünde yatta yatıyor.

Emrediyorum bana dondurma getirin

Niye yatta yatıyor?
- Belki serinlerim diye. Doktorlar 4-5 saat kaldılar. Neşet Ömer Bey Akil Muhtar (Özden) Bey Dr. Mehmet (Kamil) Bey İstanbul’un bütün meşhur doktorları orada. Ecnebi doktorlar muayene sonunda “Bizim yapacağımız bir şey yok siz çok iyi bakıyorsunuz. Fakat şefimizi altı aydan fazla yaşatamazsınız” demişler. Hemen Avrupa’ya döndüler. Bizim doktorlar onları Sirkeci’den yolcu etmeye gitmişler. Onlara “Sakın bir şey vermeyin” diye tembih edilmiş. Atatürk Neşet Ömer Bey’e soruyor şu yok bu yok. “Bana dondurma getir” diyor. “Efendim emir verdiler getirmeyeyim” diyor. “Ben emir veriyorum getir” diyor. Onlar da bardakla getiriyorlar. Sonra Neşet Ömer Bey soruyor “Nasıl Paşam?” diyor. “Sorma halimizi perişan olduk tırnağımızdan girdi saçımızdan çıktı” diyor. Neşet Ömer Bey üzülüyor dizine vuruyor. Siyahlığı günlerce geçmemiş çok üzülmüş.

6 ay yaşayacağı söylendiyse moralinde ne gibi bir değişme oldu?
- Nasıl söylediler bilmem ama “Ben bunu da yeneceğim” demiş demek ki hasta olduğunu biliyordu.

Atatürk’ün yüksek ateşini itfaiye bile söndüremiyor

Yatta kimler vardı?



-Savarona’da ben nöbetçiyim bazen Haldun Derin olurdu.Zihni Derin’in (çay sanayiinin kurucusu) oğlu. Hasan Rıza Soyak’ın oğlunun Arnavutköy Koleji’nden arkadaşıydı. Onun kanalıyla Riyaseti Cumhur kalemine alındı (1933). Burada iki sene kaldı sonra Kalem vasıtasıyla Avrupa’ya gönderildi maaşı da yollanıyordu. Fransa’da da kaldı. Haldun Derin geliyor ben gidiyorum. Gece yattım. Baktım gemi harekete hazırlanıyor giyindim. Savarona’yı gördünüz mü? O muazzam bir gemiydi. Her şey elektrikli. Doğru yukarı çıktım “Said Kaptan hayrola ne oluyoruz” dedim.

Said kaptan kim soyadı yok mu?
-Atatürk’ün bir sözü vardı. Karada Sadullah (Albay Seyrisefain Umum Müdürü) denizde Said Kaptan olduktan sonra ben daima yaşarım” derdi. “Atatürk bunalmış” dedi. Atatürk’ün odasında vantilatör çalışıyordu ama kâfi gelmediği için odanın etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz konuyordu. Onunla soğutulmaya çalışılıyordu.

Odanın içi yanıyor yani!
-Said Kaptan’a “Burası çok sıcak acaba seyredersek faydası olur mu?” demiş. O da “Olur tabii Paşam” demiş. “İyi öyleyse Boğaz’a kadar gidelim” demiş. Marmara’ya doğru 3-4 saat gittik. Tekirdağ’ın ışıkları görünüyordu. Sonra geri döndük. Dolmabahçe’ye demir attık. Sofracı Kamil Atatürk’ü kucağına aldı motora (Acar motoru) oradan asansörle yukarı çıkardı. Pehlivan gibi oğlandı.

Hani yabancı casuslarla güreştirdiği oğlan mı?
- Evet o. Rahmetli güreşi çok severdi. Sofracı çocuk onu kucağına almadan önce yatta çalışan mühendisler vardı görmesinler diye onları bir yere kamaraya kapattılar.

En son ne zaman içki içti Atatürk?
- Termal’de teşhis konduktan sonra son olarak baloda içti. Ölmeden 5-6 ay önce içkiyi bırakmıştı. Atatürk Dolmabahçe’de yatarken itfaiyeler denizden su alır duvarlara püskürtürlerdi. Soğuk olsun diye.

Çok zayıflamış mıydı?
- 30 kilo vermişti.

Boylu poslu muydu?
- Boyluydu güzel adamdı. Erkek güzeli diye ona derlerdi.

Onu en son ne zaman gördünüz?
- Dolmabahçe’deyiz yedek subaylar özellikle öğretmenler maaşları verilmediği için Gülhane Parkı’nda toplanmışlardı. Polisler bir ayaklanma falan zannetmişler. Saraya aksettirilmiş mesele. Subaylar saraya yürüyeceklermiş. Ben de o gün nöbetçiyim. Bu askeri toplantılardan yürüyüşlerden Atatürk kuşkulanmış. Orduya “Bana bağlılığınızı bildirin” diye tamim göndermiş. Her taraftan bağlılıklarını bildiren yazılar geliyor. Yazılar o kadar çok ki yoruldum bıktım Saat; 2.00-3.00. Paşa karşıma oturdu. “Erzurum’dan var mı?” diyordu. Erzurum’da Salih Omurtak kumandan. “Var Paşam” dedim. Sayıları okumaya başladım. 22-23. Ben yazı okuyorum diye rakamları okuyorum. “Bu çocuk yorgun yatırın bunu” demiş. Sonra Atatürk’ün emriyle maaşlar verildi.

Karnı şişmişti fotoğrafçıya izin vermedi



“Hastalığı sırasında Hatay meselesiyle meşguldü. İstanbul’a gittik hükümete oradaki Fransızlarla görüşülmesi için talimat verdi. Müspet cevap gelmeyince Adana’ya gitmeye karar vermiş. Ülkü küçük ona “Siz Ankara’ya ben harbe” demiş. Onlar Ankara’ya biz de Eskişehir’den Adana’ya gideceğiz. İstanbul’a gelmeden önce Fevzi Çakmak’a “Sizinle konuştuğumuz esaslar üzerinde harekete geçin” demiş. O da şu: Trakya’daki savaş araçları Adana’ya gönderilecekti. Kesin emir verdiği halde bunu önlemek amacıyla biz Eskişehir’deyken Tevfik Rüştü Şükrü Kaya İsmet Bey Atatürk’ü karşıladı. Onlar bir vagonda görüştüler. Adana’dan vazgeçildi. Biz Mersin’e gittik. Fakat Adana’da fıkra kumandanı Şükrü Kanatlı bir resmi geçit hazırlamış. Atatürk onu seyretti. O zaman Karnı şişti. Bir fotoğrafçı resmini çekmek istemişti trende izin vermemişti.”

SiteMap - İmode - Wap2