Arşiv Anasayfa Tarih
Sayfalar: 1
İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: LadyEsmer Date: March 25, 2008, 01:27:10 AM
“Türklerin kurduğu en eski devlet olan Hun İmparatorluğu, aynı zamanda, Türk askerî teşkilat ve idareciliğinin de ilk örneğidir. Osmanlılar zamanı dahil olmak üzere, bütün tarih boyunca Türk teşkilatının baş kaidesi olan, sağ ve sol ikili nizam, Hunlar tarafından kurulmuştur. Hun ordusu, on bin, bin, yüz ve on kişilik gruplar halinde, onlu sisteme göre oluşturulmuştu. Keçe çadırları içinde oturuyor ve besledikleri koyun, at ve sığır sürülerinden elde ettikleri ile geçiniyorlardı.
Hunlar, M.Ö. 3. yüzyılın sonlarında, Sarı Irmağın kıvrım yaptığı alana gelerek, Çin içlerine doğru akınlara başladılar. Çinliler, bu Türk kavminin süvarileri karşısında tutunamayıp, ağır yenilgilere uğradılar. Böylece Çin hakimi olan Ti-şin hanedanı, Çin Seddi'ni tamamlamaya çalıştı.
Türk kavimlerini toplayıp, imparatorluk halinde birleştiren ilk büyük Hun hükümdarı, Teoman Yabgu'dur (M.Ö. 220). Teoman Yabgu'dan sonra, Hun tahtına oğlu Mete Yabgu geçti. Mete Han zamanında yapılan fetihlerle, Hun İmparatorluğunun toprakları, Hazar Denizinden Japon Denizine kadar uzandı. Bu topraklarda, çeşitli Türk kavimlerinin yanı sıra, diğer Altaylı kavimler de yaşıyordu. Mete devri, Hun İmparatorluğunun en parlak devri oldu (M.Ö. 209-174).
Mete Han'dan sonra gelen yabgular zamanında, Çinlilerle ilişkiler arttı. Özellikle evlenme yoluyla, Türk ve Çin hükümdar aileleri arasında yakınlıklar doğdu. Bu yakınlıklar, Hunların iç işleri bakımından bir çok karışıklıklara yol açtı. Buna rağmen Hun İmparatorluğu, M.Ö. 1. yüzyıla kadar üstünlüğünü devam ettirdi. Bu yüzyılda ise, Türk beyleri arasında taht kavgaları gittikçe arttı. Çinliler de bu kavgalardan faydalanarak, Türkleri zayıflatmayı bildiler. Neticede Hunlar, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Bunlara, Güney ve Kuzey Hunları da denir. M.S. 3. yüzyılın başlarında, başka bir Türk kavmi olan Siyenpiler, Hunlarla iktidar mücadelesine giriştiler. Sonunda Moğolların ve bazı Türk boylarının da yardımıyla, Hunların hakimiyetine son verdiler. Büyük Hun İmparatorluğu, tarihte bilinen eski imparatorlukların en büyüğüydü.
Siyenpiler'le yaptıkları savaşları kaybettikten ve Asya'daki Büyük Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra, Hunların bir kısmı, Dinyeper nehriyle Aral Gölünün doğusu arasındaki bölgeye yerleştiler ve 4. yüzyılın ortalarına kadar orada yaşadılar. Çin'den gelen Hun kitleleriyle çoğalan ve uzunca bir süre sakin bir hayat yaşamak suretiyle güçlenen bu Hunlar, iklim değişikliği ve geçim şartlarının bozulması sebebiyle, bu tarihten itibaren Batı'ya göç etmeye başladılar. O tarihlerde, Karadeniz kuzeyindeki düzlükler, bir Cermen kavmi olan Gotların işgali altındaydı. Don-Dinyeper nehirleri arasında Doğu Gotları (Ostrogotlar), batısında ise Batı Gotları (Vizigotlar) bulunuyordu. Daha batıda Transilvanya ve Galiçya'da Gipidler, bugünkü Macaristan'da Tisa Nehri havalisinde Vandallar vardı. Hun başbuğu Balamir'in idaresinde, hayret edilecek bir hareket kabiliyeti ve gelişmiş bir süvari taktiğiyle hareket eden Hunlar, Önce Doğu, sonra da Batı Gotlarla karşılaştı. Yerlerinden kopan bu kavimler, batıya doğru hızla akarak, Roma İmparatorluğu topraklarını, Kuzey Karadeniz'den İspanya'ya kadar her tarafı alt üst ettiler. Böylece, Avrupa'nın etnik manzarasını değiştiren ve tarihte Kavimler Göçü denilen hadise meydana geldi. Âni ve şiddetli Hun darbelerinin, beklenmedik şekilde ortaya çıkan Hun akıncı birliklerinin, Doğu Avrupa kavimleri arasında uyandırdığı dehşet, Batı dünyasında büyük yankılar yaptı. Hunlar aleyhine, Latin ve Grek kaynaklarından inanılmaz rivayet ve hikâyelerin çıkmasına ve yayılmasına sebep oldu.
Hunlar (Avrupa Hun İmparatorluğu), 378 yılı baharında Tuna'yı geçtiler ve Romalılardan direniş görmeksizin Trakya'ya kadar ilerlediler. Bu arada daha büyük bir Hun kütlesi, Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya yöneldi. Bu ikinci akıncı kolu, Güney Anadolu'dan Suriye'nin Akdeniz kıyılarına ve Kudüs'e kadar yıldırım hızıyla ilerledi. Sonbahar'da aynı yoldan Azerbaycan'a döndü. Batı'da ise Balamir'in oğlu Ildız'ın komutasındaki Hun süvari birlikleri, Bizans İmparatorluğunu barışa zorladı. Ildız'dan sonra Hun tahtına geçen Karaton ve Rua zamanlarında da Bizanslılar, Hunlara vergi ödedi. Rua'nın 434'te ölmesi üzerine devletin başına Attila geçti. Attila zamanında Hunların hakimiyeti, Volga Nehrinin doğusundan bugünkü Fransa'ya kadar uzandı. Yönetimleri altında, çeşitli Türk boyları da dahil olmak üzere kırk beş kavim yaşıyordu. Bunların çoğu, şimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir. Bizans, Hunlara verdiği vergiyi üç katına çıkardı. Attila, 451'de Hristiyan dünyasının merkezini zaptetmek üzere, yüz bin kişilik ordusuyla Roma önüne geldi. Ancak, Attila'nın önünde diz çöken ve Roma'nın kendisine boyun eğdiğini bildiren papa, kentin kurtarılmasını sağladı.
Attila'nın ölümünden sonra tahta çıkan oğulları İlek, Dengizik ve İrnek dönemlerinde, Hun birliği parçalandı. Ayaklanan Cermen kavimleriyle yapılan savaşlar, Hunları yordu. Sonuçta Orta Avrupa'da tutunmanın zorluğunu gören İrnek, Hunların büyük kısmı ile, Bizans'tan geçiş izni alarak Karadeniz'in batı kıyılarına döndü. İrnek idaresindeki Hunların, önce Güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve Orta Avrupa'da birer devlet kuran Bulgarlarla Macarların oluşumunda büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır. Geleneklere göre, Bulgar Türk Devletinin kurucusu Dulo sülalesiyle Macar kabilelerini Tuna boyuna getirerek orada yerleştiren Arpad Hanedanı, İrnek'i ata tanımaktadırlar.
M.S. 3. yüzyıl başlarında, Türklerin Tabgaç Hanedanı, Kuzey Çin'de güçlü bir siyasî teşekkül meydana getirerek, Asya Hunlarının yerini aldı. Tabgaç hakimiyeti, hükümdar Kuei zamanında (385-409) Pekin'e kadar uzandı. Bu durum, Tabgaçların Çin'le çok fazla yakınlık kurmalarına ve onların hayatlarına alışmalarına yol açtı. O kadar ki, bazı Tabgaç yabguları, Çinlilere hayranlıkları yüzünden kendi halklarını ve kültürlerini hor gördüler. Bu durum, Tabgaçların, Çin kültürü ve Çin kalabalığı içinde eriyip gitmelerine sebep oldu. Onların yerine 4. asrın sonunda, iktidar, Avar hanedanının eline geçti.
Avar Türkleri, önceleri Hun ve Tabgaç hanedanlarının hakimiyeti altında yaşıyorlardı. Tabgaç iktidarının zayıflamasıyla Orta Asya hakimiyetini ele geçiren Avar Hanedanı, 4. yüzyıl sonundan 6. yüzyıl ortasına kadar devam etti. Avar kağanları hem doğuda, hem batıda fetihler yapmışlar, esas olarak Çin'le uğraşmışlardır. Avar Devleti, Onabay Kağan zamanında Göktürklerin isyanı üzerine yıkıldı (552). Göktürkler karşısında uğranılan başarısızlık üzerine, Avar kitleleri batıya doğru çekildiler.
558 yılında, Sabarlar'ın hakimiyetini yıkıp, Kafkaslara doğru ilerlediler. Buradaki İranlı Alanları egemenlikleri altına aldıktan sonra, Bizans'a elçi göndererek yıllık vergi ve kendilerinin yerleşebilecekleri arazi istediler. Bu arada Dalmaçya'da ve Balkanlar'da geniş çaplı bir fetih hareketine giriştiler. Bizans İmparatoru, Avar akınını durdurmak maksadıyla, Aşağı Tuna havzasında, başta Antlar olmak üzere, bazı Slav ülkelerinde bir set kurmaya çalıştı. Fakat 562'de bu engeli rahatlıkla aşan Avarlar, Bizans'la sınırdaş oldular. Avrupa içlerine büyük akınlarda bulundular. Bizans İmparatorunun vergi ödememesi üzerine Orta Karpatlara girdiler. 568'de, bugünkü Macaristan'ı tamamen hakimiyetleri altına aldılar. Böylece Orta Avrupa'da büyük Avar İmparatorluğu kuruldu. Devletin sınırları, Elbe Vadisi ve Alp Dağlarından Don Nehrine kadar uzanıyordu.
Avar Hakanlığının iki yüz yıl kadar süren hakimiyeti devrinde en mühim askerî teşebbüsleri, İstanbul'u kuşatmalarıdır. 619 ve 626 yıllarında iki defa olmak üzere, Sâsânîlerle ortak yapılan bu kuşatmalar çok şiddetli geçti. Surlar önünde çarpışmalar günlerce sürdü. Ancak Avar ordusu kuşatmadan, donanması olmadığı için bir sonuç alamadı. Güç şartlar altında çekilmek zorunda kaldı. Avarların, Bizans başşehrinde büyük heyecan uyandıran özellikle ikinci harekâtı, tarihî birtakım hatıralar da bıraktı. Avarların çekildiği gün, Bizans'ta bayram ilan edildi ve kiliselerde âyinler asırlarca devam etti. Diğer taraftan İstanbul kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması, Avar Hakanlığının itibarını sarstı. Tâbi kavimler başkaldırmaya ve dağılmaya başladılar. Uzun mücadeleler neticesinde, Balkanlar Bulgarlara, Tuna-Sava bölgesi Hırvat-Sloven gibi Slav kabilelerine, Bohemya sahası da Çeklerin atalarına terk edildi. Zayıflayıp küçülmesine rağmen Avar Hakanlığı, yaklaşık 170 yıl daha varlığını korudu. Fakat, 791'den itibaren Frank İmparatorluğunun amansız hücumları sonunda tamamen ortadan kalktı (805). Parçalanan Avar grupları, Doğu Macaristan ve Balkanlara dağılıp kısa zamanda Hıristiyanlaşarak ve dillerini unutarak, yerli halk içinde eridi.
468'den 965'e kadar, diğer bir Türk kavmi olan Hazarlar, Kuzey Karadeniz ve Kafkasya'da, kudretli, yüksek kültürlü bir hakanlık kurdular. Bir kısmı Müslüman olan Hazarların kağan denilen hakanları, daha çok Musevî dinine girdiler ve bu dine giren yegâne Türk kitlesini teşkil ettiler”
__________________

Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: Hayabusa Date: April 05, 2008, 10:00:33 AM
Cok GÜzel Bİlgiler Ellerine Saqlık
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: [B][R][N] Date: April 05, 2008, 10:02:43 AM
BiLqiLeR Icin SaoL [ + Rep ]
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: [MasaL] Date: April 05, 2008, 02:34:16 PM
PyLa$ım iÇin saoL.
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: resulbaba7553 Date: April 08, 2008, 09:42:56 PM
bilgilerin için gerçekten sağol tarih dersin iyi olmasına karşın yeni şeyler öğrendim
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: By.CeZa Date: April 16, 2008, 06:19:39 PM
emeğine sağlık..
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: HaYaL Date: April 25, 2008, 06:01:58 PM
payLasım ıcın tskLer cnmm...
Ynt: İslamiyet’ten Önce Türk Devletleri By: muradina Date: April 25, 2008, 08:38:41 PM
saol paylaşım için

SiteMap - İmode - Wap2