Arşiv Anasayfa Felsefe
Sayfalar: 1
Varligin Ne Oldugu Problemi By: .By.pisLick.* Date: January 24, 2010, 11:42:47 PM
VARLIĞIN NE OLDUĞU PROBLEMİ Varlık felsefesinin konusu var olan her şeydir. İnsan, kendisini saran çevre içinde her şeyle ilgi kurmuş ya da kurma uğraşı vermektedir. Var olanlarla hem felsefe hem de bilimler ilgilenmiştir. Bu nedenle ‘Varlık Problemi’ felsefe ve bilimleri hep birbirine yakın tutmuştur. Ontolojide varlığın ne olduğu üzerine değişik düşünceler geliştirilmiştir. Birbirinden tamamen farklı olan bu görüşler şunlardır: 1. Varlığı OLUŞ olarak Kabul Eden Görüşler: Bu görüşün ilk temsilcisi ilkçağ düşünürlerinden Herakleitos (M.Ö.540475)dur. Herakleitos’a göre varlığın ana maddesi ‘ateş’ tir. Her şey ateşten var olmuş, tekrar ateşe dönüşmektedir. Bu bir oluş sürecidir. Evren sürekli bir akış , değişim ve oluş halindedir. Bu nedenle “bir kere girdiğin bir ırmağa ikinci kez giremezsin” demiştir. Çünkü sürekli akıp giden sular onu başka bir ırmak yapmaktadır. Dünyada da her şey böyle bir akış içindedir; her şey meydana gelir ve yok olur. Bu oluş, bu değişme, karşıtlar arasında bir savaş gibi olur: Gün ve gece, yaz ve kış, savaş ve barış, tokluk ve açlık, iyi ve kötü. Başka bir deyişle, karşıtların çatışması ve bu çatışma sonucunda ortaya çıkan uzlaşma her şeyin oluş temelidir. Bu görüşüyle Herakleitos dialektiğin babası sayılabilir. Oluş felsefesi, özellikle modern doğa bilimlerinin meydana gelmesi ile felsefede yeniden bir geçerlik kazanır. Örneğin bu yüzyılın başında E. Mach, nesne ve ben dediğimiz her şeyin bir sürekli oluş, değişim içinde bulunduğunu, değişmez olan tek şeyin değişmedeki sabitliğin olduğunu öne sürer. Yine çağdaş bir filozof olan H. Bergson ‘a (1859-1941) göre dünya sürekli bir değişim içindedir ve bu değişim ona göre bir ‘ yaşam atılımı’ dır. “Yaşam atılımı” evrendeki oluş ve değişmenin mekanik bir süreç değil, yaratıcı bir süreç olduğunu ifade eder. Varlığın bir oluş olduğu düşüncesi 20. Yüzyılda A. Whitehead (1861-1947) tarafından öne sürülmüştür. Whitehead ‘e göre evrende yalnız oluş vardır ve oluş süreci Tanrının yaratma ile sağladığı sonsuz sayıda birimleri, gerçekleri içerir. Oluş bir mekanist süreç değil, dinamik, canlı bir süreçtir. Bu canlılık nedeniyle, oluş, içine aldığı birimlerin, gerçeklerin organik bir bağlılığını gösterir. 2. Varlığı İDEA Olarak Kabul Eden Görüşler: Varlığı idea olarak gören düşüncenin genel adı idealizm dir. Bu görüş İlkçağda Platon ve Aristoteles ile gelişmiştir. Platon, iki evren olduğu düşüncesinden hareket eder. Biri, içinde yaşadığımız, duyularla kavradığımız nesneler evreni, öbürü düşünsel olan, aklımızla kavradığımız idealar evreni. Duyusal dünya, idealar dünyasının bir kopyası olup varlıktan yoksundur. İdealar dünyası ise, varlığın kendileri, asıl var olanlardır. Aristoteles de ideanın varlığını kabul eder, ama ideaları Platon gibi nesneler dünyasının üstünde, kendi başına bir dünya olarak anlamaz da, nesnelerin içinde, nesnelerin özü (form) olarak anlar. Var olan her şey bünyesinde asıl gerçekliğini de taşır. Bu gerçeklik varlığın formudur. Formsuz bir madde düşünülemez. Madde ve form içiçedir. Aristoteles’e göre en yüksek varlık ‘saf form’ dur. Saf form maddesizdir, sonsuz ve mutlak mükemmelliktir. Bu Tanrıdır. Tanrı aynı zamanda ilk hareketi veren oluşturucu güçtür. İslam düşüncesinde İdea anlayışı Fârâbi ile başlamıştır. Fârâbi, Aristoteles’in düşüncelerini İslâm dininin temel kuralları ile birleştirmiştir. Fârâbi’ye göre Tanrı ‘Vacibül Vücud’ (zorunlu varlık) dur. Her şey varlığını Tanrı olan ‘ saf iyilik ‘ ve ‘saf akıl’ dan almıştır. Tanrı dereceli olarak varlıkları yaratmıştır. Bu derecelemenin en sonunda madde vardır. Yaratılanlar yaratılış derecesine göre Tanrıya yakındır. Hegel (1770-1831) Alman idealizminin temsilcisidir. Hegel’e göre, varlıktan önce ilkin idea vardı. Hegel buna tez durumu der. İdea gerçeklikten yoksun bir imkanlar dünyasıdır. İdea, gerçeklik kazanmak ister ve kendini dışa vurur, dışlaştırır. Bu, anti-tez durumudur. İdeanın kendini dışlaştırması ile doğa dünyası meydana gelir. İdea, doğa varlığı olmakla gerçeklik kazanmıştır, ama, özgürlüğünü kaybetmiştir. Çünkü, doğada zorunlu bir nedensellik bağlantısı bulunmaktadır. Gerçeklik kazanmış idea, özgürlüğüne yeniden kavuşmak için kendine yeniden dönerek ruhi ve tinsel dünyayı meydana getirir. Bu da sentez durumudur. Hegel’in tasarladığı bu yönteme dialektik denir
Ynt: Varligin Ne Oldugu Problemi By: EternalSilance Date: September 03, 2010, 02:27:45 PM
Teşekkürler

SiteMap - İmode - Wap2