Arşiv Anasayfa Kur'an-ı Kerim.
Sayfalar: 1
Duanın Bereketi By: Mavi_Kiyamet Date: January 23, 2010, 11:29:44 PM
    * Dua niçin önemli bir ibadettir?

    * Duayla yapılan işlerin bereketi nereden kaynaklanır?

    * Allah her duayı kabul eder mi?

    * Duanın sırrı nedir?



Yüce Allah ile aramızdaki önemli bir bağ olan dua, gücü sınırsız olan Yüce Rabbimiz karşısında acizliğimizi ortaya koyarak istekte bulunmamızdır. Rabbimiz "De ki: Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?..." (Furkan Suresi, 77) ayetiyle duanın önemli bir ibadet olduğunu bildirmiştir.

Aslında Allah ile bağlantı kurma ihtiyacı, her insanın fıtratında yani yaratılışında vardır. Fakat müminler için dua etmek, hayatlarının ayrılmaz bir parçasıyken, bazı kişiler için sadece büyük zorluklar altına girince, hayati tehlikelerle karşı karşıya kalınca hatırlanacak bir ibadettir. Ancak bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü asıl hayırlı olan hem rahatlıkta, hem de zorlukta tüm kainatın hakimi Yüce Allah'tan yardım istemek, O'nun rahmetine sığınmaktır.

Duada Kararlı Olmak

Allah kullarına dua aracılığı ile Kendisi'nin hayırlı ve güzel gördüğü her şeye erişme imkanı vermiştir. Ancak dua etmek kadar, edilen duada kararlı olarak sabır göstermek de önemlidir. Çünkü sabırla dua etmek duanın konusu olan isteklere olan ihtiyacın, bu konudaki sıkıntının ve daha da önemlisi Allah'a olan yakınlığın arttığının göstergesidir. Duada sabır göstermek mümini olgunlaştırır, güçlü bir irade ve karakter kazandırır. Duada sabır gösteren mümin, duasının karşılığını, istediği şeylerin birçoğundan daha değerli olan, derin bir iman kazanarak alır. Kuran'da dua ederken kararlı olmak gerektiği şöyle bildirilmiştir:

"Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür." (Bakara Suresi, 45)

Değerli Peygamberlerimiz de Allah'a ne kadar muhtaç olduklarını kimi zaman yıllar boyu hiç durmadan dua ederek ifade etmişler, sonsuz rahmet sahibi Rabbimiz ise onlara istediklerini en hayırlı olduğu zamanda vermiştir. Gizli açık her çağrıya daima icabet etmesi Allah'ın şanından, Yüceliğindendir. Allah, dua mahiyetinde akıldan geçen tek bir düşünceyi dahi asla karşılıksız bırakmaz, boşa çıkarmaz. Ancak "duaya icabet" birşeyin aynen gerçekleşmesi anlamına gelmez. Çünkü insan, bazen kendisi için zararlı olan bir şeyi Allah'tan talep ediyor olabilir. Yüce Allah bir ayette bu konuyla ilgili olarak şöyle haber vermektedir:

"İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua eder, insan pek acelecidir." (İsra Suresi, 11)

Kişi için neyin şer, neyin hayır olduğunu en iyi Allah bilir. Çünkü herşeyi takdir eden O'dur. Her işinde olduğu gibi dualara icabetinde de pek çok hikmet gizlidir. Örneğin Hz. Yakub'un, oğlu Hz. Yusuf'a yıllar sonra kavuşması, Hz. Yusuf'un uzun seneler zindanda kaldıktan sonra kurtularak güç ve iktidar sahibi olması, Hz. Eyüp'ün şeytanın kendisine dokundurduğu azaptan kurtulması, bunların hepsi büyük sabır göstererek edilen kesintisiz duaların karşılığında gerçekleşmiştir. Yüce Allah bu salih kullarının dualarının karşılığını onlar için en hayırlı olacak zamanda vermiş, onları bu sayede olgunlaştırmış, eğitmiş, sadakat ve ihlaslarını pekiştirmiş, onları cennette yüksek makamlara layık kullar haline getirmiştir.

Allah Duaya Nasıl İcabet Eder?

    *


    * Mümin dua ettiği zaman Allah'ın kendisini işittiğini ve duasına her ne şekilde olursa olsun mutlaka icabet edeceğini bilir. Çünkü olayların başıboş ve tesadüfi bir biçimde değil, Allah'ın belirlediği kadere göre geliştiğinin, O'nun dilediği şekilde gerçekleştiğinin farkındadır. Bu nedenle, duasına karşılık görmemek gibi bir kuşkusu yoktur. Bu samimi ruh haliyle dua etmek Allah'ın izniyle büyük hayırlara vesile olur. Bir ayette Allah'a dua edildiği zaman Rabbimiz'in Mucib (Kendilerine yalvaranların isteklerini veren, icabet eden) sıfatının bir tecellisi olarak duaya mutlaka icabet ettiği şu şekilde haber verilmiştir:

      “Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (Bakara Suresi, 186)

    * Duada istenilen şeyin geciktirilerek verilmesinin veya tamamen farklı bir şekilde icabet edilmesinin nedeni, Rabbimiz'in kullarını imtihan etmesi olabilir. Allah, kullarının sabrını denemek ve onları olgunlaştırmak için vereceği nimetleri belirli bir hikmete göre belirli sürelerin sonunda verebilir.

      Bu ve benzeri nedenlerden ötürü duada istenilen herşeyin hemen gerçekleşmesi beklenemez. Büyük İslam alimi Bediüzzaman'ın belirttiği gibi, Allah dua konusu olan şeyin daha azını verebilir belki de mükafat olarak daha fazlasını verebilir ya da yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü hiç vermeyebilir. Ancak her durumda da Allah Kendisi'ne dua edenin duasına icabet etmiştir.


Peygamberlerimiz Nasıl Dua Ederlerdi?

Dua etmek, Allah'a teslim olmanın bir yoludur ve insanların tamamı duaya muhtaçtır. Bunun en hikmetli örnekleri ise, Kuran'da bildirildiği üzere, tüm peygamberlerin her konuda Allah'a yönelerek O'na dua etmeleridir. Peygamber Efendimiz (sav)in ve diğer tüm peygamberlerin dualarında, hem Allah'a olan teslimiyetlerini, Allah'ı tek dost ve yardımcı olarak gördüklerini, hem de Rabbimiz'in şanını en güzel isimleri ile yücelttiklerini görmekteyiz.

Peygamberimiz (sav)'in Duaları

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in dualarında Allah'ı sıfatları ile birlikte anmanın en güzel örnekleri görülmektedir. Sevgili Peygamberimiz (sav)'in dualarının bildirildiği ayetlerden biri şöyledir:

“De ki: Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin.” (Al-i İmran Suresi, 26)

Rivayetlerde de, Peygamber Efendimiz (sav)'in Rabbimiz'e kendisine güzel bir ahlak ve iyi bir huy vermesi için dua ettiği belirtilmektedir:

“Allah'ım! Yaratılışımı ve ahlakımı güzelleştir. İlahi! Beni ahlakın kötülerinden uzaklaştır.” (Tırmizi, İmam Ahmed ve Hakimden; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s 789)

Hz. Nuh'un Duası

Kuran'da, yıllar boyunca, örnek bir kararlılıkla kavmini tevhid dinine çağıran Hz. Nuh'un sabrı, övgü ile bildirilmiştir. Hz. Nuh, kendisine ve yanındaki müminlere düşmanlık gösteren kavmine karşı kararlılıkla mücadele etmiştir. Hz. Nuh'un içinde bulunduğu her türlü durumda Allah'a yönelmesi, O'nun yardımını umarak samimiyetle dua etmesi ise müminler için büyük bir örnektir. Bir ayette Hz. Nuh'un içinde bulunduğu durumu Allah'a bildirdiği ve şöyle dua ettiği haber verilmiştir:

“Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."” (Kamer Suresi, 10)

Allah, Hz. Nuh'un bu duasını kabul etmiş ve ileride kopacak olan Tufan'a hazırlık yapmasını emretmiştir. Hz. Nuh yakında herhangi bir deniz veya göl olmamasına rağmen Allah'ın emri üzerine büyük bir gemi yapmaya başlamıştır. Geminin yapımı sırasında kavmi kendisine manevi baskı yapmaya devam etmiştir. Zamanı geldiğinde ise Allah'ın vaadi gerçekleşmiş ve tufan felaketi meydana gelmiştir.

Hz. Yunus'un Duası

Kuran'da bu değerli peygamberimizin, kavminden, çağrılarına cevap vermedikleri için ayrıldığı bildirilmektedir. (Saffat Suresi, 139–142) Ayetlerde bildirildiği üzere, bunun ardından Hz. Yunus'un binmiş olduğu gemide yolcular arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar verilmiştir. Denize atılan Hz. Yunus, dev bir balık tarafından yutulmuştur. Bu olayların üzerine Hz. Yunus Allah'a sığınıp dua etmiştir. Allah, Kuran'da bu olayı şöyle haber vermiştir:

“Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.” (Enbiya Suresi, 87–88)

Ayetlerde bildirildiği üzere Hz. Yunus, duasında içinde bulunduğu durumu samimi olarak itiraf etmiştir. Allah'a dua etmiş, sabırla yardım etmesini beklemiştir. Sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz, Hz. Yunus'un tevbesini kabul etmiş ve duasına icabet ederek onu balığın karnından kurtarmıştır.

Hz. Eyüp'ün Duası

Kuran'da Hz. Eyüp'ün sabrı müminlere örnek olarak bildirilmiştir. Allah'tan vahiy alan ve seçilmiş bir kul olan Hz. Eyüp (Nisa Suresi, 163), ciddi bir sıkıntıya yakalanarak zor bir dönem geçirmiştir. Ancak içinde bulunduğu her türlü ağır şarta rağmen, daima sabırlı ve Allah'a olan tevekküllü tavrı ile müminlere örnek olmuştur. (Sad Suresi, 44) Bu kutlu peygamberimizin içli duası bir ayette şöyle bildirilmiştir:

“Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.” (Enbiya Suresi, 83)

Yüce Allah'ın, salih kullarından biri olan Hz. Eyüp'ün duasına icabet ettiği ise bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilmektedir:

“Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.” (Enbiya Suresi, 84)

İnsana şah damarından daha yakın olan (Kaf Suresi, 16), her şeyi bilen ve işiten Yüce Allah'a ulaşabilmek için önemli bir vesile olan dua, müminlerin her ortam ve şartta yerine getirdikleri sürekli bir ibadettir. Ancak müminler bunu yaparken Yüce Allah'ın “Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz...” (İnsan Suresi, 30) ayeti gereği, daima her şeyin Rabbimiz'in kontrolünde olduğunun ve O'nun dilemesiyle gerçekleşeceğinin bilincinde hareket ederler.

Samimi Edilen Duaların Dünyada da Ahirette de Karşılığı Vardır

Dua insanı kaderinde zaten gerçekleşecek olana doğru yönlendirir, kaderi takdir eden de, duayı ettiren de Allah'tır. Ancak duanın ardından gelen nimetin dünyada bereketi, ahirette ise güzel bir karşılığı vardır. İnsanın tüm yaşamı, farkında olsun veya olmasın daha önceden yapılmış fiili ya da sözlü dualarının sonucudur. Fiili dua, dünyadaki sebeplere sarılarak dua edilen konuda yine Allah'ın izniyle yapılan fiili eylem ve çabalarımızdır. Bu çaba, gaflet içindeki bazı insanların yaptığı gibi Allah rızası için gösterilmediğinde de Allah dilerse insanın isteklerine kavuşması için bir vesile olabilir. İman sahibi olmayan ancak fiili duasını büyük bir hırsla yerine getiren örneğin çok çalışıp kazanan, zengin olan veya bir konuda uzmanlaşan ün kazanan insanlar sebeplere sarılarak gösterdikleri bu fiili çabalarıyla ve yine Allah'ın izniyle o konuma gelmişlerdir. Ancak Allah'ın rızası için yapılmayan fiili dualar, dünyada zaman zaman isteklere kavuştursa da insana ahirette bir yarar sağlamayacaktır.

Allah'tan Başkasına Dua Edilmez

Kuran'da bildirilen "Ey Peygamber, sana ve seni izleyen müminlere Allah yeter" (Enfal Suresi, 64) ayeti gereği, müminler bilirler ki kendisinden yardım istenilecek tek varlık Allah'tır. O, her konuda en üstün olan, sonsuz kudret sahibi, herşeyi gören ve işitendir. Tüm eksik sıfatlardan münezzeh olan ve sonsuz kudret sahibi olan Allah'tır. Evrende tüm kudret O'nun elindedir. Öyleyse yardım ve bağışlanma, sadece ve sadece, herkesin Kendisi'ne muhtaç olduğu, Kendisi'nin ise kimseye muhtaç olmadığı Allah'tan istenmelidir. Kuran'da Allah'tan başkasına dua etmenin yanlışlığı ve tek dua makamının Allah olduğu bir ayette şöyle haber verilir:

“Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.” (Şuara Suresi, 213)

Sonuç

Dua Allah'ın kullarına rahmetinin ve şefkatinin örneklerindendir. Müminler Allah'a her an, her koşulda dua edebileceklerinin ve bu dualara Allah'ın en güzel şekilde icabet edeceğinin huzurunu hissederler. Bu şekilde Allah'a en derin sırlarını, en gizli isteklerini söyleyebilir, yalnızca Allah'ı İlah, veli ve yardımcı edinmenin ecrini, bereketini ve güzelliğini yaşarlar. Allah'ın dualara icabet etmesindeki en büyük sırrı, birkaç örneğine yer verdiğimiz gibi Peygamberlerin yaşamlarında görmekteyiz. Dua etmek ve sonrasında Allah'ın emrettiği fiilleri yerine getirmek arasında bir ilişki vardır. Dua kadar Allah'ın rızası, rahmeti ve cenneti için gösterilen fiili çaba da önemli bir ibadettir. Allah Kuran'da çabanın önemiyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

“Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır.” (İsra Suresi, 19)

İslam alimi İmamı Rabbani bu konuyu şu sözleriyle ifade etmiştir:

“Bir şeyi istemek, ona nâil olmak demektir; Zirâ Allahû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.”

Yaptıkları fiillerin de duaları olduğunu bilen müminler, yalnızca zorluk anlarında değil, her an Allah’ın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua ederler. Yüce Rabbimiz ile olan bu yakın bağlarını ise yaşamlarının her anında korurlar.


SiteMap - İmode - Wap2