Arşiv Anasayfa Kur'an-ı Kerim.
Sayfalar: 1
Kuranda Çelişki Sanılanlar By: Mavi_Kiyamet Date: January 23, 2010, 07:23:41 AM
son günlerde inançsızlar kuranda çelişki olduğuna dair birçok konu açtılar bende bunlara cevap olarak açıklamalarını yazdım.tabi çelişki sanmakta haklılar ben bile böyle çelişki sandığım ayetler yüzünden neredeyse teizme geçecektim ama ALLAH'a şükür araştırınce gerçekleri gördüm ve kurana daha çok bağlandım.şunlara deyinmeden geçemiyecembir günün bin günden hayırlı olması cennetin boyunun yerle gök arası kadar olması gibi saçma tamamen art niyetli olarak bunlara çelişki demektedir.dikkat ederseniz 1 gün bin güne eşittir demiyor hayırlıdır diyor ve bu inanç meselesidir bilimsel olarak varlığıda yokluğuda kanıtlanamaz kanıtlanırsa tamam çelişkidir ama imkansız gelin saçmalıkları bırakıp sadece çelişki görünenlere çelişki deyinde size açıklayalım.birde sanki cenneti görüp ölçmüşler gibi yerle gök kadardır ayetine bile çelişki demişler bırakın saçmalamayı kanıtlayın bende çelişki derim.birde arap hurmalarında bahsedip başkasında bahsetmemesini söylüyorlar sanane istediği yerden bahseder her yerde olan domuzdanda bahsetmiş içkidende hz.muhammed yazsa kuranı başka yerde olduğunu tahmin edemezmi yapmayın siz bile tahmin edersiniz bunlara çelişki demeyi bırakıp gerçekten çelişkili gibi görünen yerleri bize sunun.tabi bunlar gibi daha dolu çelişki sanılan ayet var ama sadece sanılır çelişki değildir ayrıca meallerdede hata yapıyorlar o da çelişki gibi görünebiliyor.



Tarık Suresinde bahsedilen meni mi ? İnsan mı?


Bu iddiaya göre Tarık suresindeki 7. ayette geçen ifadede meninin kaburga ve bel kemiği arasından çıktığı fakat bunun bilimle çeliştiği söylenmektedir. Çünkü bilimsel olarak meninin testislerde üretildiği bilinmektedir. İlk başta bu konuyla ilgili ayetlere bakıp sonra üzerinde tartışalım. Tarık suresindeki ayetler şöyle:
İnsan bir baksın hangi şeyden yaratıldı. Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar. Şüphesiz (Allah) onu yeniden-döndürmeye güç yetirendir. 86 Tarık Suresi 5-8)
5. ayette Allah insanın neden yaratıldığını sorar. 6. ayette ise onun dökülüp atılan meniden yaratıldığını söyler. 7. ayette ise onun belkemiği ile kaburga arasından çıktığı ifade edilir. 7.ayette çıkan şeyin meni olduğunu söyleyenler varsa da burada söylenen insanın çıkışıdır. Yani belkemiği ile kaburga arasında tarif edilen yer bebeğin anne karnında oluştuğu yerdir. Bir sonraki ayette “o” zamiri insana gittiği açıktır. Eğer 8. ayete dikkatli bakılırsa “onu tekrar döndürmeye güç yetirendir” ifadesiyle insanın tekrar öldükten sonra yaratılacağından söz edildiği görülür. Yani buradaki “o” ifadesi insandır. 7. ayette de “çıkan” olarak söylenenin insan olduğu açıklanmış olur.
7. ayetteki ifadede çıkan şeyin meni olduğu düşünülmüş ve bu şekilde açıklanmaya çalışılmıştır.

Tabi bu da günümüzdeki bilimsel gerçeklerle çelişiyor gibi gözükmektedir. Oysa ayetin geliş ve gidişi dikkatli okunduğunda burada kaburga ve belkemiği aşağıya arasından çıkan şeyin insan olduğuanlaşılmaktadır. (Burada tarif edilen bölgeyi yukarıdan aşağıya doğru düşülmeli. Kaburganın olduğu yer ile bel kemiğinin olduğu bölge düşünüldüğünde tarif edilen yer bu ikisinin arasında kalan yukarıdan aşağıya doğru mide ve karın boşluğunun olduğu bölge oluyor) yani anne karnında bebeğin oluştuğu bölge. Dolayısıyla bu ayetin bilimle çelişmesi söz konusu değildir.


Kaç tane melek Meryem’le konuşuyordu?

Meryem’in meleklerle konuştuğundan bahsedilen ayetlerde bir yerde tek melek olduğu diğer yerde çoğul bir ifade olduğu dolayısıyla bu iki ayet grubu arasında bir çelişki oluştuğu iddia edilmektedir. Bu iddianın doğrusunu öğrenmek için ilk önce ayetlere bakalım:
Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril’i) göndermiştik o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. Demişti ki: “Gerçekten ben senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).”Demişti ki: “Ben yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).” (19 Meryem Suresi - 17/19)
(Zekeriya) “Rabbim bana bir alamet (ayet) ver.” dedi. “Sana alamet işaretleşme dışında insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et.” dedi. Hani melekler: “Meryem şüphesiz Allah seni seçti seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı.” demişti. “Meryem Rabbine gönülden itaatte bulun secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et.” (3 Âli İmran Suresi - 41/43)
Bu iki ayet grubu okunduğunda farklı iki olay anlatıldığı görülmektedir. Meryem suresindeki ayetlerde Meryem’in Cebrail ile karşılaşmasından söz edilir. Âli İmran suresindeki ayetlerde ise anlatılan farklı bir olaydır. Burada başka bir yerde başka bir zamanda Meryem ile meleklerin konuşmasından söz edilmektedir.
Dolayısıyla bir yerde çoğul meleklerden söz edilmesi ile diğer yerde tek ruhtan (Cebrail) söz edilmesi arasında bir çelişki yoktur.


Peygamberlik İbrahim’in soyundan mı değil mi?


Kuran’daki ayetlerde birbirleriyle akrabalık bağları olan peygamberler arasında bilgiler vardır. Örneğin bir ayet şöyledir.
O’na (İbrahim’e) İshak ve Yakub’u bağışladık. Soyuna peygamberlik ve kitap verdik. Ödülünü bu dünyada verdik ve ahirette de erdemlilerle birlikte olacaktır. (29 Ankebut Suresi 27)
Başka bir ayette ise her kavme bir elçi gönderildiği şöyle ifade edilir:
Her bir toplum için de “Allah’a kulluk edin ve putperestlikten sakının” diyen bir elçi gönderdik. Onlardan kimine Allah yol gösterdi kimi de sapıklıkta kalmağa mahkum oldu. Yeryüzünü dolaşın ve yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna dikkat edin. (16 Nahl Suresi - 36)
Buradaki ifadelerden yola çıkarak eğer tüm peygamberler aynı aileden ise nasıl olur da her kavme bir elçinin gönderilmesinin mümkün olduğu sorusu bir çelişki olarak ortaya atılmaya çalışılır. Bu soru ayetlerdeki ifadelerin dikkatli okunmamasından ortaya çıkar. Ankebut suresinin 27. ayetinde söylenen İbrahim peygamberin soyuna peygamberlik verildiği gerçeğidir. Fakat “tüm peygamberler İbrahim soyundan geliyor.” diye bir şart burada koşulmamıştır. İbrahim soyu dışından da başka peygamberler gönderilmiştir. Nahl suresinin 36. ayetinde de bu ifade edilir. Her kavme de Allah’ın emirlerini iletecek bir elçi gönderilmiştir. İki ayetteki ifade arasında bir çelişki yoktur.


Lut’un karısı mı? yaşlı kadın mı?


Lut kavminin helakiyle ilgili ayetlerde geride kalan yaşlı bir kadından söz edilir başka bir ayette ise geride kalanın Lut’un karısı olduğu söylenir. Bu iki ifadede bir çelişki olduğu bazı çevrelerce iddia edilse de ortada bir çelişki yoktur. Ayetlerdeki ifadeler şöyledir:
Onu ve tüm ailesini kurtardık. Yalnız bir yaşlı kadın hariç; geride kalanlardan idi. (26 Şuara Suresi 170-171)
Onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. O geride kalanlardan oldu. (7 Araf Suresi 83)
Bundaki ifadelerden Lut’un karısının geride kalan tek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Diğer ayette ise onun yaşlı bir kadın olduğu anlaşılmaktadır. İki ayette bir çelişki yoktur. Ayetlerdeki ifadeler bir birini tanımlamaktadır.


Allah şirki bağışlar mı?


Şirk koşanların durumuyla ilgili ayetlerde bir çelişki olduğu iddiası vardır. Fakat yine burada da ayetlerin akışı kesilerek belli kısımları alınıp farklı şekilde yorumlandırmaya çalışılmaktadır. Ayetler konu akışıyla okunduğunda ise durumun farklı olduğu anlaşılacaktır. Ayetler şöyledir.
Hiç şüphesiz Allah kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (4 Nisa Suresi 116)
Kitap Ehli senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: “Bize Allah’ı açıkça göster.” Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa’ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. (4 Nisa Suresi 153)
Nisa suresi 116. ayette şirk koşanların bağışlanmayacağı açıklanırken 153. ayette ise buzağıya taparak şirk koşan Yahudilerin bağışlandığından söz edilir. Bu çelişki gibi gösterilmeye çalışılsa da 116. ayette farklı bir durumdan bahsedilir. Şimdi bu ayete bir öncekiyle beraber bakalım:
Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra elçiye muhalefet ederse ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.. (4 Nisa Suresi 115)
Hiç şüphesiz Allah kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (4 Nisa Suresi 116)
Bu iki ayet beraber okunduğunda bu şirk koştuğu için affedilmeyen kişilerin affedilmeyişlerinin hesap gününde olduğu anlaşılacaktır. Yani bir insan ömrü boyunca şirk koşarak yaşar ve tövbe etmeden ölürse bu durumda Allah’ın onun günahını affetmeyeceği açıklanmaktadır. Oysa 153. ayette anlatılan dünyada insanlar hala yaşarken meydana gelen bir durumdur. İsrailoğulları inkarlarından sonra tövbe etmiş ve bağışlanma dilemişlerdir. Kısacası 116. ayette sorgu gününde Allah’ın bağışlamayacağı günah olan şirkten bahsedilmektedir. 153. ayette ise dünya da insanların şirkte dahi bulunsalar da tövbe etmeleri durumunda her türlü günahından kurtulacaklarından söz edilir. Araf suresi 179. ayetinde İsrailoğullarının tövbe edişleri açıkça belirtilmektedir. Allah bu dünyada ne günah işlenirse işlensin tövbe edenin tövbesini kabul eder. Ahirette de affeder ama şirk koşanların günahını bağışlamaz. Bu gerçekle ayetler okunduğunda bir çelişki olmadığı anlaşılacaktır.
Ancak kim işlediği zulümden sonra tövbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah bağışlayandır esirgeyendir. (5 Maide Suresi 39)


Ad kavmi kaç günde helak edilmiştir?


Ad Kavmi hakkındaki ayetlerde kavme gelen felaket süresi ve geliş şekliyle ilgili bazı bilgiler vardır. Bu ayetlerdeki ifadelerin birbiriyle çeliştiği iddia edilse de ayetler objektif bir şekilde okunup değerlendirildiğinde durumun farklı olduğu görülecektir. Konuyla ilgili ayetlerde geçen ifadeler şöyledir:
Biz o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. (54 Kamer Suresi 19)
(Allah) Onu yedi gece ve sekiz gün aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki o kavmin orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün. (69 Hakka Suresi 7)
Resim- 73
Kamer suresinde de Hakka suresinde de söylenen ayrı ve anlatılanlar da ayrıdır. Kamer suresinde kasırganın gelişi yani başlangıcı uğursuz bir günde olduğu bildirilirken Hakka suresinde ise bu gelen kasırganın yedi gece ve sekiz gün sürdüğü açıklanmaktadır. Yani iki ayet birlikte düşünüldüğünde Ad kavmine gelen felaket uğursuz bir günde gelmiş ve geldikten sonra da yedi gün sekiz gece aralıksız sürmüştür.


SiteMap - İmode - Wap2