Arşiv Anasayfa Fıkıh Hakkında.
Sayfalar: 1
Tasavvufta Nefisle Savaş By: [SweeT-WitcH] Date: June 23, 2009, 02:35:41 PM
Tasavvufta Nefisle Savaş

İnsanlar Nefis Savaşında Üç Sınıfa Ayılırlar Nefis Savaşında Başarılı
Olmanın Temel Unsurları
Kalp Akli Ruhî Yenilginin Belirtileri
Şeytanın Giriş Yerlerinden korunma Çareleri
1. Açgözlülük ve kötü düşünme kapısı
2. Yaşamayı sevmek ve tükenmez arzu kapısı
3. İstirahat ve nimetin peşine koşma kapısı
4. Kendini beğenme kapısı
5. İnsanları hafife almak ve onlara az saygılı olmak kapısı
6. Kıskanma kapısı
7. Gösteriş yapmak ve insanların övgüsünü elde etmek kapısı
8. Cimrilik kapısı
9. Kibir kapısı
10. Tamah kapısı
İnsan kendi nefsiyle sürekli bir mücadele içinde bulunur.
Sonunda ya nefsini yenen veya ona yenilir. Yahut da ölünceye kadar bu
mücadele devam eder. Bu savaş, bazen onun lehine bazen de aleyhine
olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Nefse ve onu şekillendirene, ona iyilik ve kötülük kabiliyetini
ilham edene and olsun ki, nefsini temizleyen iflah olmuş, onu
fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır." (Şems, 9-10)
Hz. Peygamber (s.a.v) de bu hususa işaret ederek şöyle buyuruyor:
"Fitneler, kalplere tıpkı hasır çubukları gibi dal dal arz
olunur. Artık onlar hangi kalplere işlerse o kalpte siyah bir leke
meydana gelir. Hangi kalp, onları kabul etmezse o kalpte de beyaz bir
nokta meydana gelir. Böylece iki çeşit kalp meydana gelir. Bu
kalplerden biri, cilalı taş gibi bembeyazdır ve ona hiçbir fitne
zarar vermez. Ötekine gelince; o, alaca siyahtır. Ne bir iyiliği
tanrı ne de bir kötülüğe karşı çıkar. Yalnız içine işleyen hevâ ve
hevesini bilir." (Müslim: İman, 231)
İnsanlar Nefis Savaşında Üç Sınıfa Ayrılırlar
1. Bir kısım insanlar nefsanî arzularına yenilmişlerdir.
Böylece dünyaya ve dünya maluma meyletmişlerdir. Bunlar, Allah'ı
(c.c) unutan, Allah (c.c) da onlara kendisini unutturmuş olduğu
kâfirlerle onların planlarını tatbik eden kimselerdir. Allah (c.c)
onları, Kur'ân'da şu sözüyle tarif ediyor:
"Ey Muhammed! Hevâ ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu
halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği; gözünün
üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Allah'ın saptırdığı
kimseye O'ndan başka kim doğru yolu gösterecek, düşünmez misiniz?"
(Câsiye, 23)
2. Bir sınıf da nefisleriyle cihad ediyor ve nefsânî arzularını
yenmeye uğraşıyorlar. Bazen arzularını yeniyor, bazen de hezimete
uğruyorlar. Bazen günah işliyorlar, sonra da tevbe ediyorlar. Allah'a
(c.c) isyan ediyorlar, sonra pişman oluyorlar ve Allah'tan (c.c)
günahlarının bağışlanmasını diliyorlar.
"Ve onlar, bir kötülük yaptıkları ya da nefislerine
zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının
bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka kim
bağışlayabilir? Ve onlar bile bile yaptıklarında ısrar etmezler." (Âl-
i İmrân, 135)
Hz. Peygamber (s.a v) şu hadisiyle bunlara işaret
etmiştir: "İnsanoğlundan her biri hatalıdır ve hatalıların iyileri
tevbe edenlerdir." (Tirmizî: Kıyâmet, 49)
Aynı manada Vehb b. Münebbih'ten (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:
"Günün birinde,şeytan Yahya b. Zekeriyye (a.s) ile karşılaştı.
Yahya (a.s) ona dedi ki -Size göre insanlar, mizaç bakımından kaç
kısma ayrılır? Bana bildir. iblis ona şöyle cevap verdi -İnsanlardan
bir sınıf, senin gibi mâsumdurlar. Biz onlara hiçbir şey yapamıyoruz.
ikici sınıf ise, çocuklarınızın elindeki toplar gibidir. Onlar fıtne
bakımından biri geride bırakırlar. Üçüncü sınıf ise bize karşı en
kuvvetli olan sınıftır. Biz onlardan birine yöneliriz nihayet ondan
ihtiyacımızı elde ederiz (yani onu yoldan çıkarırız.) Sonra o,
tevbeye sığınır. Böylece ondan elde ettiğimiz şeyi tevbe ile hükümüz
kılar. Ondan ne ümidimizi keseriz ne de ihtiyacımızı elde edebiliriz."
Nefis Savaşında Başarılı Olmanın Temel Unsurlan Kalp: Kalp,
canlı, yumuşak (doğru), temiz, sert ve parlak bir organdır. Ali b.
Ebî Tâlib (k.v) kalbi tarif ederken şöyle demiştir:
"Yüce Allah'ın yeryüzünde kapları vardır. Bu kapları,
kalplerdir. Allah katında en sevimli olan kalpler en katı, en temiz
ve en yumuşak kalplerdir. Sonra bu sözlerini açıklayarak şöyle dedi: -
Yani dinî konularda en katı olan kalpler, inançta en temiz olan
kalpler ve müslüman kardeşlerine karşı en yumuşak olan kalplerdir."
Başka bir sözünde şöyle demiştir:
"Mü'minin kalbi temizdir. Onda parlayan bir kandil vardı.
Kâfırin kalbi ise siyahtır. Ters çevrilmiştir." (İbni Mâce: Zühd, 33)
Kur'ân'ı Kerîm mü'minlerin kalplerini tasvir ederek şöyle diyor:
"Mü'minler o kimselerdir ki, Allah'ın adı anıldığı zaman
kalpleri titrer. Kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğu zaman bu
onların imanlarını artırır." (Enfâl, 3)
Kâfirlerin kalplerini tasvir ederken de şöyle buyurur: "Gerçek
şudur ki, yalnız gözler kör olmaz fakat göğüslerdeki kalpler de
körelir." (Hacc, 46)
Başka bir âyette;
"Bunlar Kur'ân'ı düşünmezler mi? Yoksa kalplerinin üzerinde
kilitler mi var? (ki hiçbir hakikat göğüslerine girmiyor.)"
buyuruluyor. (Muhammed, 24)
Akıl insanın; anlama, kavrama, iyi ve kötüyü, hayır ve şerri,
hak ve batılı birbirinden ayırma kabiliyetine ve Allah'a (c.c)
yaklaşmaya, O'nun yücelik ve kuvvetini anlamaya sebep olan ilimlerden
faydalanma kabiliyetine akıl denir. Bu tarif, yüce Allah'ın (c.c) şu
âyetinden çıkarılmıştır.
"Allah'ın kulları arasında ancak bilginler, Allah'tan gereğince
korkar." (Fatır, 28)
Hz. Peygamber (s.a.v) akıl nimetinin kıymetini şu hadisiyle
işaret etmiştir:
"Allah yarattığı şeyler içinde akıl kadar kıymetli bir şey
yaratmamıştır." (Tirmizi)
Ve Hz. Ali'ye:
"İnsanlar, çeşitli iyilikler yaparak Allah'a yaklaştıklarında
sen de aklınla Allah'a yaklaş." buyurmuştur.
Diğer bir hadisinde:
"Hiçbir adam sahibine doğru yolu gösteren ve onu yok olmaktan
koruyan akıl (ilim) gibi bir fazilet elde edememiştir." buyurmuştur.
(Camiu's-Sağir: II, 143)
Bundan dolayı İslâm, insanlan, ilim ve bilgiyi ögrenmeye ve
dinde fakih olmaya teşvik etmiştir ki, akıl bu bilgilerin yardımıyla
iyi ve kötüyü, hak ile bâtılı birbirinden ayıracak kabiliyete sahip
olsun. Hz. Peygamber (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur:
Allah bir kimseye hayır vermek dilerse onu dinde fakih kılar."
(Müslim: İmâre, 175)
Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:
"Alimin, âbide üstünlüğü, benim ashabımdan en küpük derecede
olana karşı üstünlüğüm gibidir." (Tirmiıi: him, 19)
Bütün bunlar, ilmin kıymetli olması ve imanın ruhun
derinliklerine kadar işlemesindeki etkisi ile insana bu kainatın
gerçeklerini öğretmeye vesile olmasından dolayıdır.
Mü'minin aklı, iyiyi kötüden, helali haramdan ve şeriatın
emrettigi şeylerle, yasakladığı şeyleri birbirinden aylırabilecek bir
kabiliyete sahiptir. Mü'min, ince bir perde arkasında Allah'ın (c.c)
kendisine bağışladığı hidayet nuru ile bunlara bakar.
"Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz." (Nûr, 40)
Akıl nurunu ise, ancak, günah işlemek, günah işlemeye devam etmek,
onları açıkça işlemek ve onlardan tevbe etmemek söndürür.
Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Kim bir
günah işlerse aklının bir kısmı kendisinden ayrılır ve bu aklı
ebediyyen ona dönmez."
Diğer bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
"Eğer şeytanlar insanoğullarının kalpleri etrafında
dolanmasaydı, onlar, göklerin ve yerlerin saltanatına göz
dikeceklerdi." (Ahmed b. Hanbel: II, 353)
Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: "Ben
yolda bir kadınla karşılaşmış ve göz ucuyla ona bakmış, güzelliğini
etraflıca süzmüş olduğum halde Osman b. Ajjan'ın (r.a) huzuruna
girdim. İçeri girdiğimde
"Osman, şöyle dedi: -Birini, zina izleri gözlerinde olduğu halde
içeri giriyor. Mahrem olmayan kadına bakmanın göz zinası olduğunu
bilmez misiniz? Ya tevbe edeceksin veya seni cezalandıracağım. Ben,
Şöyle dedim: -Peygamber'den sonra vahiy var mıdır? O: -Vahiy yoktur,
dedi. Fakat akli, delil ve doğru çıkan çabuk sezme kabiliyeti vardır,
dedi."
Ruhî Yenilginin Belirtileri
İnsanın kalbi öldüğü veya katılaştığı, akıl nuru söndüğü ve
saptığı zaman ve o şeytanla yaptığı savaşta yenilgiye uğradığında
özellikle onun ruhuna açılan kötülük kapıları çoğalır ve şeytan
insanoğlunun vücudunda kan gibi dolaşır.
İnsanın dayanma gücü ortadan kalktığı ve ruhî bağışıklığı
kırıldığı zaman, şeytan onun arkadaşı olur.
"Şeytan onların kalplerine hakim olmuş, onlara Allah'ı anmayı
unutturmuştur." (Mücadele, 19)
Şu âyet-i kerîme de bu konuya işaret etmektedir: "(Şeytan): -
Öyle ise, beni azdırdığın için and olsun ki, Sen'in doğru yolun
üzerinde onlara karşı duracağtm, sonra onların önlerinden,
arkalartndan, sag ve sollarından onlara sokulacağım ve çoğunu Sana
şükredenlerden bulamayacaksın, dedi." (A'râf, 17)
Yenilgiye uğrayan kimselerin yakalandıklan en tehlikeli hastalık,
vesveseye düşme hastalığıdır. Şeytan, onları Allah'ın (c.c) yolundan
çevirmek için hayatlarıyla ilgili işlerin hepsinde, onların kalbine
vesvese sokar. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle
buyurmuştur:
"Doğrusu şeytan, değişik metodlarla insanın yolunu kesmiştir.
İslâmiyet yolunda insanın önünü kesmiş ve ona şöyle demiştir. Nasıl
olur da sen müslüman olup kendi dinini ve ecdadının dinini terk
edersin? İnsanoğlu ona itaat etmemiş ve müslüman olşmuştur. Sonra
hicret yolunda insanın önünü kesmiş ve ona şöyle demiştir. - Sen göç
mü ediyorsun? İnsanoğlu ona uymamış ve göç etmiştir. Sonra cihad
yolunda onun önünü kesmiş ve ona şöyle demiştir. - Harb, can ve malın
yok olmasına sebep olduğu halde sen nasıl cihad ediyorsun? Sen
savaşırsan ölürsün, başkaları karınla evlenir ve varislerin malını
paylaşırlar. İnsanoğlu şeytana itaat etmemiş ve cihad etmiştir."
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Kim Şeytana uymaz ve böyle hareket ederse, sonra bu uğurda
ölürse böyle kimsenin cennete girmesine müsaade etmek Allah'ın
üzerine hak olur." (Nesâî: Cihad, 19)
Şayet okuyucu kardeşim aşağıdaki âyetin tefsirinde zikredilen
şeytan ile İsrailoğulları'ndan olan Rahib'in hikayesine müracaat edip
onu okursa ne güzel olur:
Yahudileri kandıran münafıkların durumu da tıpkı Şeytanın
durumuna benzer ki, o insana inkar et, dedi. İnsan inkar edince
de 'Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım'
dedi." (Haşr, 16)
Şeytanın Giriş Yerlerinden Korunma Çareleri
Şüphesiz İslâm dini, şeytanî saldırılarla iblisî talimatlara
karşı koyması için itısana yardım etmek gayesiyle ona birçok çare
göstermiştir. Bu çareler, şeytanla yapacağı savaşta insanın sebat
göstermesine yardımcı olacak ve en büyük düşmanının yenilmesini
kolaylaştıracaktır. İslâm büyüklerinden birisi çareleri şöyle
özetlemiştir:
"Şeytanın hangi kapılardan insana geleceği hakkında düşündüm ve
tefekkür ettim. Onun şu on kapıdan geleceğini tesbit ettim:
1. Açgözlülük ve kötü düşünme kapısı: Ben, Allah'a güvenmek ve
rızkına kanaat etmekle ona karşı koydum.
2. Yaşamayı sevmek ve tükenmez arzu kapısı: Ben, ansızın gelen
ölümden korkmakla ona karşı koydum.
3. İstirahat ve nimetin peşine koşma kapısı: Ben, nimetin son
bulması ve hesabın zorluğuyla ona karşı koydum.
4. Kendini beğenme kapısı: Ben, başa kakmak ve sonucundan
korkmakla ona karşı koydum.
5. İnsanları hafife almak ve onlara az saygılı olmak kapısı: Ben
insanların hakkını tanımak ve onlara saygı göstermek suretiyle ona
karşı koydum.
6. Kıskanma kapısı: Ben kanaat etmek ve yüce Allah'ın
mahlûkatına yaptığı rızık taksimatına razı olmakla ona karşı koydum.
7. Gösteriş yapmak ve insanların övgüsünü elde etmek kapısı: Ben
samimiyet ve ihlas ile ona karşı koydum.
8. Cimrilik kapısı: Ben insanların elinde bulunan şeylerin yok
olacağına ve yalnız Allah (c.c) katından olan şeylerin kalacağına
inanarak ona karşı koydum.
9. Kibir kapısı: Ben alçak gönüllü olmakla ona karşı koydum.
10. Tamah kapısı: Ben Allah'ın (c.c) hazinesinde bulunan
rahmetine güvenmek ve insanların elinde bulunan şeylere göz dikmemek
suretiyle ona karşı koydum.
" Şeytanın oklarından ve entrikalarından korunnıak için,
İslâm'ın çare olarak ısrarla tavsiye ettigi şey, her işe
başlarken Allah'ın (c.c) ismini anmaktır. Bu konuda, Ebû Hüreyre'den
(r.a) şu hadis rivayet edilmiştir:
"Mü'min ve kafirin şeytanları karşılaşırlar. Bir de ne görsünler;
kâfirin şeytanı yağlı, Şişman ve kuvvetli idi. Mü'minin şeytanı ise
pek zayıftı, saçı keçeleşmiş, tozlanmış ve çıplak idi. Kâfirin
şeytanı, mü'minin şeytanına - Sana ne olmuş, bu kadar zayıflamışsın,
dedi. O, şu cevabr verdi. - Ben öyle bir adamın yanında bulunuyorum
ki, yemek yediğinde Allah'ın ismini anar. Böylece ben aç kahrım. Su
içtiğinde yine Allah'ın ismini anar. Ben susuz kalırım. Elbise
giydiğinde Allah'ın ismini anar. Ben yine çıplak kalırım. Saçına yağ
sürdüğünde Allah'ın ismini anar. Böylece benim saçım keçelenir. Sonra
kâfirin şeytanı şöyle dedi: - Fakat ben öyle bir adamla beraber
yaşıyorum ki, bunlardan hiçbirini yapmaz. Ben, yemesinde, içmesinde
ve elbiselerinde onlara ortak oluyorum.
" Şeytandan korunma vesilelerinden birisi de, halis, helal mal
olsa bile doyasıya ve tıka basa yemekten sakınmaktır. Yüce Allah
şöyle buyurmuştur:
"Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz." (A'râf, 31)
Hz. Peygamber (s.a. v) şöyle buyurmuştur:
"Doğrusu şeytan insanoğlunun damarında kan gibi dolaşır, Öyle
ise siz aç kalmak suretiyle onu damarlarınıza . sıkıştırınız"
(Buhârî: Ahlc'dm 21; MüsHm: Selâm 23, 25.) (Ahmed b. Hanbel: Müsned,
III, 156)
Şeytandan korunma çarelerinden birisi de Kur'ân'ı okumak,
Allah'ı (c.c) zikretmek ve tevbe etmektir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a
v) bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Şeytan, hortumunu ademoğlunun kalbinin üstüne koyar. Eğer o,
Allah'ı anarsa hortumu geri çeker. Şayet insanoğlu Allah'ı unutursa
onun kalbine girer." (İbn Ebi_Dünyâ)
Bu çarelerden birisi de işlerinde acele etmemek ve sabretmektir.
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: `"Acele, şeytandandır.
Sabretmek Allah'tandır." (Tirmizı: Birr, 66)
Şeytanın şerrinden ve entrikalarından sakınmak için, İslâm
dininin tavsiye ettiği çareleri ve işleri yapmak gerekir. Bir âyette
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: ,
"Allah'tan korkanlara şeytandan bir vesvese dokununca Allah'ı
hatırlarlar ve gerçeği görürler." (A'râf, 201)


SiteMap - İmode - Wap2